İmâm-ı Rabbâni Hz.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri cevabında; "Harb meydanındaki vaziyetin bunun aksi olduğunu anlıyorum, fakat sonunda şehzadenin kazanacağını tamamen görüyorum" buyurdu. Buyurdukları gibi oldu. Bir müddet kadar diğerleri devleti idare edip, sonra Allah-ü Teala kardeşler arasında sultanlığı ona (Şah bin Cihangir'e) nasib etti. Babasının vekili olarak onun makamına geçti. Allah-ü Teala, bu sultana Hindistan'ı adalet ve ihsanla dolduran bir padişahlık nasib eyledi. Bu padişah sayesinde memleket başka nizama girdi. Arifler ve alimler bambaşka hürmet gördüler. Dine üstün hizmetler yapıldı.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri 1615 (H. 1024) senesinde, elli üç yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; "Benim ömrüm ve hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu ilham ile bana bildirdiler" buyurdu. Ve buna çok sevindi. Çünkü Peygamber Efendimize tabi olmasının çokluğu, yaş bakımından da uymakla belli oluyordu. Aynı zamanda bu hususta hazret-i Ebû Bekir'e, hazret-i Ömer'e ve hazret-i Ali'ye de uymuş oluyordu.
1623 (H. 1032) senesinde Ecmir'de iken; "Vefat etmemin yakın olduğuna dair işaretler, alametler görülmeğe başladı" buyurdu. Serhend'de bulunan kıymetli oğullarına mektup yazıp; "Ömrümüzün sona ermesi yakındır" buyurdu. Babaların hasreti ve ayrılığı ile yanan, evliyanın gözlerinin nûru kıymetli oğulları, bu mektubu alınca, babalarının bulunduğu yere hareket ettiler. Huzuruna kavuşunca, bu yüksek oğullarını hususi odaya çağırdı. Buyurdu ki: "Kıymetli oğullarım, bu dünyaya hiçbir şekilde nazarım ve bağlılığım kalmadı. Öbür dünyaya gitmek icab ediyor, gitme ve yolculuk alametleri görünmeğe başladı."
İmâm-ı Rabbâni hazretleri cevabında; "Harb meydanındaki vaziyetin bunun aksi olduğunu anlıyorum, fakat sonunda şehzadenin kazanacağını tamamen görüyorum" buyurdu. Buyurdukları gibi oldu. Bir müddet kadar diğerleri devleti idare edip, sonra Allah-ü Teala kardeşler arasında sultanlığı ona (Şah bin Cihangir'e) nasib etti. Babasının vekili olarak onun makamına geçti. Allah-ü Teala, bu sultana Hindistan'ı adalet ve ihsanla dolduran bir padişahlık nasib eyledi. Bu padişah sayesinde memleket başka nizama girdi. Arifler ve alimler bambaşka hürmet gördüler. Dine üstün hizmetler yapıldı.
İmâm-ı Rabbâni hazretleri 1615 (H. 1024) senesinde, elli üç yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; "Benim ömrüm ve hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu ilham ile bana bildirdiler" buyurdu. Ve buna çok sevindi. Çünkü Peygamber Efendimize tabi olmasının çokluğu, yaş bakımından da uymakla belli oluyordu. Aynı zamanda bu hususta hazret-i Ebû Bekir'e, hazret-i Ömer'e ve hazret-i Ali'ye de uymuş oluyordu.
1623 (H. 1032) senesinde Ecmir'de iken; "Vefat etmemin yakın olduğuna dair işaretler, alametler görülmeğe başladı" buyurdu. Serhend'de bulunan kıymetli oğullarına mektup yazıp; "Ömrümüzün sona ermesi yakındır" buyurdu. Babaların hasreti ve ayrılığı ile yanan, evliyanın gözlerinin nûru kıymetli oğulları, bu mektubu alınca, babalarının bulunduğu yere hareket ettiler. Huzuruna kavuşunca, bu yüksek oğullarını hususi odaya çağırdı. Buyurdu ki: "Kıymetli oğullarım, bu dünyaya hiçbir şekilde nazarım ve bağlılığım kalmadı. Öbür dünyaya gitmek icab ediyor, gitme ve yolculuk alametleri görünmeğe başladı."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.