Seversiniz, sevmezsiniz ama bir kişi, milletimizin sosyal, ekonomik, manevi, siyasi olarak etkileyen bir konuyu gündem ediyor, vahim iddialarda bulunuyorsa bu iddiaların hem siyasi iktidarca, hem yargı bağlamında, hem de akademik alanda incelenmesi ve neticenin açıklanması şarttır.
Gazeteci-Yazar Soner Yalçın'ın "Saklı Seçilmişler" adlı kitabı çıktı ve Soner Bey bu kitap hakkında Sözcü Gazetesinden Nil Soysal ile bir röportaj yaptı.
Baştan dedim ya! Soner Yalçın'ı veya Sözcü gazetesini sevmeyebilir, takip etmeyebilir hatta kınayabilirsiniz. Ama Soner Bey'in yazdıkları milletimizi başta sağlık ve iman noktası olmak üzere her alanda ilgilendiriyor.
Soner Bey röportajında şöyle diyor: "Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir yedirmeye başladılar. Bir ülke bile bile intihara sürükleniyor. Zehir tacirlerine fırsat veriliyor. Yoksullara soykırım yapılıyor."
Tabi bu çok ciddi bir iddia. Haliyle nasılını hem yargı, hem tıp uzmanları, hem de siyasi iktidar ve medya sorgulamak zorunda.
NASIL?
Soner Yalçın şöyle anlatıyor; "İnsanlara domuz yediriyorlar! Helal kesimden geçtik; domuzdan alınan kök hücreyle kırmızı et yapıyorlar artık. İthal karkas etler, kanları akmış olduğu için hormon testine cevap vermiyor.
Ne yediğimizi bilmiyoruz. Ete yapılan kimyasal işlemleri kaç kişi biliyor? Türkiye'de kullanım izni olmamasına rağmen "bradmix" adlı kimyevi maddenin etlerin hacmini yüzde 25-30 artırmak amacıyla kullanıldığını biliyor musunuz?"
İddialar vahim!
Bu iddialara hükümetin, sağlık, tarım ve hayvancılık bakanlarının acilen cevap vermesi lazım. "Aman! O kişi zaten hep iktidar aleyhine yazıyor, çiziyor" derseniz, derim ki, "ya dedikleri doğruysa?"
Tarım konusunu en çok biz gündem ettik, ediyoruz. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş her alanda "önce insan" diyor. İnsanın hayatta kalabilmesi için gıda alması şart. Bundan dolayıdır ki, Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri "buğday, silahtan daha stratejiktir, daha önemlidir" diyor.
Sayın Baş, gerek BTP Genel Başkanı olarak parti programında ve gerekse yazılarında, sohbetlerinde ve dünyanın sahiplendiği Milli Ekonomi Modeli'nde tarım maddesi en öncelikli konulardan biridir ve bağımsız bir tarımın, ekonominin nasıl olabileceğini ve nasıl özgürleştirilebileceğini tek tek anlatmıştır.
Ama ne milletimiz duydu ve ne de manevi söylemlerle milletin karşısına çıkan ve 15 yıldır ülkeyi yöneten iktidar duydu.
Geldiğimiz nokta da milletimizin kültürel, ekonomik, sağlık, ahlaki, eğitim ve dini soykırıma uğradığı gibi gıda soykırımına da uğratıldığı açık bir gerçektir.
Dünden bugüne birçok üniversitenin akademisyenleri de bilimsel veriler açıkladı. Dinleyen oldu mu? Olmadı.
Ülkemiz Avrupa'nın, Güney ve Kuzey Amerika'nın, Uzak Doğunun gıda sofrasına çevrildi. Onlar sofraya kendi mamullerini koyuyor, Müslüman Türk Milleti de yiyor. Peki, afiyet oluyor mu? Olmuyor.
Gerçi bu topraklarda yetişen ürünler de aslında bize ait değil. Malum 2006'da çıkarılan tohum yasası ile ülke tarımının ve elde edilen ürünlerin ne halde oldukları hiç gündemden düşmedi ama kale alanda olmadı. Ucuz olsun da ne olursa olsun, mantığıyla vatandaş yedi de yedi.
Ya sonra? Hastaneye. Yeni yeni hastalıklar duymaya başladık. Kanser ülkesi olduk adeta.
Basit bir soru sorayım; Bu ülkede zenginin yediği et ile yumurta ile domates ile fasulye ile vs. fakirin yediği aynı mı? İsim olarak aynı. Ya içerik olarak!
Gerçi bunları niye yazıyorum ben de bilmiyorum. Çünkü milletimiz halinden memnun. Müslüman katili Sırp kasabından et alıyoruz. Kimsenin sesi çıkmadığı gibi hemen de yiyorlar. Ne anlatacaksın ki!
Gazeteci-Yazar Soner Yalçın'ın "Saklı Seçilmişler" adlı kitabı çıktı ve Soner Bey bu kitap hakkında Sözcü Gazetesinden Nil Soysal ile bir röportaj yaptı.
Baştan dedim ya! Soner Yalçın'ı veya Sözcü gazetesini sevmeyebilir, takip etmeyebilir hatta kınayabilirsiniz. Ama Soner Bey'in yazdıkları milletimizi başta sağlık ve iman noktası olmak üzere her alanda ilgilendiriyor.
Soner Bey röportajında şöyle diyor: "Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir yedirmeye başladılar. Bir ülke bile bile intihara sürükleniyor. Zehir tacirlerine fırsat veriliyor. Yoksullara soykırım yapılıyor."
Tabi bu çok ciddi bir iddia. Haliyle nasılını hem yargı, hem tıp uzmanları, hem de siyasi iktidar ve medya sorgulamak zorunda.
NASIL?
Soner Yalçın şöyle anlatıyor; "İnsanlara domuz yediriyorlar! Helal kesimden geçtik; domuzdan alınan kök hücreyle kırmızı et yapıyorlar artık. İthal karkas etler, kanları akmış olduğu için hormon testine cevap vermiyor.
Ne yediğimizi bilmiyoruz. Ete yapılan kimyasal işlemleri kaç kişi biliyor? Türkiye'de kullanım izni olmamasına rağmen "bradmix" adlı kimyevi maddenin etlerin hacmini yüzde 25-30 artırmak amacıyla kullanıldığını biliyor musunuz?"
İddialar vahim!
Bu iddialara hükümetin, sağlık, tarım ve hayvancılık bakanlarının acilen cevap vermesi lazım. "Aman! O kişi zaten hep iktidar aleyhine yazıyor, çiziyor" derseniz, derim ki, "ya dedikleri doğruysa?"
Tarım konusunu en çok biz gündem ettik, ediyoruz. Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş her alanda "önce insan" diyor. İnsanın hayatta kalabilmesi için gıda alması şart. Bundan dolayıdır ki, Prof. Dr. Haydar Baş yıllardan beri "buğday, silahtan daha stratejiktir, daha önemlidir" diyor.
Sayın Baş, gerek BTP Genel Başkanı olarak parti programında ve gerekse yazılarında, sohbetlerinde ve dünyanın sahiplendiği Milli Ekonomi Modeli'nde tarım maddesi en öncelikli konulardan biridir ve bağımsız bir tarımın, ekonominin nasıl olabileceğini ve nasıl özgürleştirilebileceğini tek tek anlatmıştır.
Ama ne milletimiz duydu ve ne de manevi söylemlerle milletin karşısına çıkan ve 15 yıldır ülkeyi yöneten iktidar duydu.
Geldiğimiz nokta da milletimizin kültürel, ekonomik, sağlık, ahlaki, eğitim ve dini soykırıma uğradığı gibi gıda soykırımına da uğratıldığı açık bir gerçektir.
Dünden bugüne birçok üniversitenin akademisyenleri de bilimsel veriler açıkladı. Dinleyen oldu mu? Olmadı.
Ülkemiz Avrupa'nın, Güney ve Kuzey Amerika'nın, Uzak Doğunun gıda sofrasına çevrildi. Onlar sofraya kendi mamullerini koyuyor, Müslüman Türk Milleti de yiyor. Peki, afiyet oluyor mu? Olmuyor.
Gerçi bu topraklarda yetişen ürünler de aslında bize ait değil. Malum 2006'da çıkarılan tohum yasası ile ülke tarımının ve elde edilen ürünlerin ne halde oldukları hiç gündemden düşmedi ama kale alanda olmadı. Ucuz olsun da ne olursa olsun, mantığıyla vatandaş yedi de yedi.
Ya sonra? Hastaneye. Yeni yeni hastalıklar duymaya başladık. Kanser ülkesi olduk adeta.
Basit bir soru sorayım; Bu ülkede zenginin yediği et ile yumurta ile domates ile fasulye ile vs. fakirin yediği aynı mı? İsim olarak aynı. Ya içerik olarak!
Gerçi bunları niye yazıyorum ben de bilmiyorum. Çünkü milletimiz halinden memnun. Müslüman katili Sırp kasabından et alıyoruz. Kimsenin sesi çıkmadığı gibi hemen de yiyorlar. Ne anlatacaksın ki!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- 2026 bütçesinin Türkçe meali: ‘Halktan alıp zengine veriyoruz’ / 18.12.2025
- Bölücülerin sözlerine Devlet Bahçeli imzayı da attı / 16.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- 2026 bütçesinin Türkçe meali: ‘Halktan alıp zengine veriyoruz’ / 18.12.2025
- Bölücülerin sözlerine Devlet Bahçeli imzayı da attı / 16.12.2025




























































































