Özgecan bacımızın hayatına mal olan vahşet, ailesinin yaşadığı acı ve dram kalbinde zerre imana sahip olan herkesi derinden etkiledi, üzdü. Herkesimden tepkiler yükseldi. Ama bazıları bu tepkileri kabullenemedi. Evet, yandaş medyanın fikir acuzeleri bu vahşet sonrası ülke yöneticilerin hedef gösterilmesini kabullenemedikleri gibi birde kıyas yöntemine gitmeye kalkıştılar. Oysa daha birkaç gün önce devletimizin en tepe noktasında oturan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, ülkemizdeki her cinayetten mesul olduklarını bizzat açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meksika gezisinde, ABD'de öldürülen üç genç için ABD başkanına ve başkan yardımcısına seslenmiş, "Neredesin sen Başkan' diyorum. Ayrıca ABD'nin Dışişleri Bakanı olan Biden'a sesleniyorum, 'Sizler Neredesiniz' diyorum" dedikten sonra bu seslenişinin nedenini de şöyle açıklamıştı;"Bizler siyasiler, kendi ülkelerimizde işlenen cinayetlerden sorumluyuz." Yeni Şafak yazarı Cemile Bayraktar ise nasıl bir aşk veya sadakatle devleti yönetenlere bağlıysa Özgecan Bacımızın başına gelen vahşetten sonra iktidara ve Beştepe'ye gösterilen tepkileri kabul edemedi. Twitter'dan şunları yazdı: "Müslüman ülke, tecavüz... Fırsatçılığına soyunmayın, Amerika'da her iki dakikada bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın"Bu bakış açısını en iyimser olarak "fikir acuzeliği" olarak tanımlıyorum. Cemile Hanım düştüğü bu "fikir acuzeliğinden" kurtulmak için birkaç yazarın bu olayı baz alarak AKP'yi ve Müslümanlığı fail gösterdiklerini, kendisinin de hedef gösterildiğini açıkladı.Bu bayana sormak istiyorum; Evet, AKP'nin avukatlığını yaptığınızı biliyoruz. Tercihinizdir. Ama Siz, Müslümanlığın (İslam'ın) avukatı mısınız? (Büyük ihtimalle evet, diyecekler) Size kim bu görevi verdi? İnancım, diyecekler.O halde, Iraklı Nur Bacıya ve diğer Müslüman kadınlara, binlerce ABD askeri aylarca tecavüz ettiklerinde, akıl almaz işkenceler yaptıklarında ve katlettiklerinde imanınız tatile mi çıkmıştı? Ya ABD askerleri için dua edenleri millete neden anlatmıyordunuz? Mısırlı Esma Bacının yazdığı mektupla hüzünleniyordunuz. Bu mektubu kameralar önünde okuyup, ağlayanları merhamet abidesi ilan etmiştiniz. Peki, kamera karşısında gözyaşı dökenlerin desteklediği terör örgütleri, Suriye'de, babasının elinden kızını almak istemiş, babası ise kızını onlara vermektense kendi eliyle öldürmüştü. Suriye'deki bu dramı milletimizden neden sakladınız? Sadece bu iktidar döneminde % 300 artan fuhuşu, % 200 artan çocuklara tacizi, içki tüketimindeki zirveyi, % 1400 artan kadın cinayetlerini, yer kalmayan cezaevlerini, dağılan 1 milyondan fazla aileyi neden anlatmıyor, yazmıyor, çizmiyorsunuz. Bu ülkeyi kim yönetiyor? Nihat Doğan mı, Ahmet Davutoğlu mu, Tayyip Erdoğan mı? Kim? Bin kere yazıklar olsun, diyorum. Artı bunların başındaki tekstil ürünlerine bakarak, İslam bu, diyenlere de en az bunlar kadar yazıklar olsun, diyorum?Ne zaman bol ölümlü bir kaza, üst geçitten uçma veya son yaşadığımız gibi bir vahşet ortaya çıkarsa (ortaya çıkmayanlar daha çok) medya toplu taşıma, şoför ve yaşanan dramları gündem eder. Siyasiler bir iki açıklama yapar ve unutulur, gider. Hep böyle oldu. Özgecan'ın yaşadığı vahşet üzerine Mersin Şoförler odası açıklama yapıyor; "Bizleri hedef göstermeyin" İyi, tamam, doğru da! Bütün Türkiye'deki toplu taşıma şoförlerine ve yöneticilerine soruyorum; Hedef olmamak için ne yaptınız? Nasıl bir sürücü, şoför profili ortaya koydunuz? Araca biniyorsun. Garip bir mahluk direksiyonda. Ense de, pazılarda, el üstünde, göğsünde vs. dövme üstüne dövme. Saç stili o biçim. Sigara ve cep telefonu vazgeçilmez. Moda diye giyilen acayip giysiler. Trafik kuralları zaten unutulmuş. (Görevini layıkıyla yapanlara selam olsun) Vatandaş üst üste ve soruyor; "Şoför bey! Yer yok. Neden hareket etmiyorsun?" Yarım kafa çevirip; Sabah sabah adamın canını sıkma, bekle, şikâyetçiysen taksiye bin, seni zorlamı bindirdim, in aşağı, kes sesini" vs. Vatandaş tırsıyor. Arada ben karışıyorum, ona da Sabri Bey kızıyor. Daha geçen gün sıkış sıkışız. Yanımdaki başörtülü bayan iki büklüm oldu. Sesi çıkmıyor. Şoför görüyor ama yolcu almak için yine duruyor. Vatandaşta biniyor. Bindi. Yarısı dışarıda, elleriyle tutunmuş gidiyoruz. Biraz sıkışın, diye içeriye bağırıyor. Yer yok. Dışarıda kaldım, sıkışsanıza." Eee dayanamadım! Sabret kardeşim! Hedef 2023. Durmak yok yola devam. Vatandaşlar gülüyor. Evet, ağlanacak halimize gülüyoruz. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ya! İstanbul'da yaptıklarımız ortada! Sahi ne yapmıştınız? Hani nerde? Bu yapılanların sefasını bu millet neden süremiyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bilal Erdoğan-Oktay Saral / 29.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025






























































































