Ülkemizde uzun yıllardan beri uygulanan dinlerarası diyalog faaliyetlerinden maalesef vazgeçilmiyor.
Dinlerarası diyalog kavramı her ne kadar 'dini 'olarak görünse de aslında bu bir siyasi proje. Yani bu bir işgal projesi.
Son yıllara baktığımızda batılı devletlerin İslam ülkeleri üzerindeki işgal faaliyetlerine şahit oluyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında işgal edilen, tarumar edilen ülkelerin hepsi İslam ülkesi.
Bu proje ile Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'yı, Muhammedi bakışı devre dışı bırakmak hedeflenmiş, Kur'an'a ve sünnete muhalif bir duruş ortaya konmuştur. Hazreti İbrahim'de buluşalım teraneleri gündem edilmiştir.
Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin gayesi açık ve net olarak ortadadır. Bir taraftan diğer din mensuplarına karşı hoşgörü kültürü oluşturulurken, beri tarafta dinlerarası diyalog çalışmalarıyla örgütlenen güçlerin ülkemizi işgal adına nasıl darbe girişiminde bulunduğuna hep birlikte şahit olduk.
Bir taraftan hoşgörüden bahsedilirken, diğer taraftan dinimiz mensuplarına karşı ayrımcılık ve ötekileştirme çalışmaları uzun yıllardan beri devam etmektedir.
Aleviler dinsiz kabul edilmiş toplumun dışına itilmiş, ötekileştirilmiş ve kendilerini ifade etmelerine bile müsaade edilmemiştir. Sivas'ta, Çorum'da, Kahramanmaraş'taki Alevi-Sünni çatışmaları ve ağır faturaları hala hafızalarımızda capcanlıdır.
Alevilerin ve Sünnilerin kalbinde ve gündeminde olan Hz. Ali'den başkası değildir. Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ve Ehl-i Beyt imamları ortak sevdalarımızdır.
Bir taraftan dinlerarası diyalog öne çıkartılırken, diğer taraftan Alevi-Sünni çatışması tezgâhlanmaktadır. Topraklarımızda gözü olanlara karşı hoşgörü çalışmaları yapılırken, kendi yurttaşlarımız ve dindaşlarımız ötekileştirilmeye çalışılmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı FETÖ'ye karşı bir mücadelenin içindedir. Ancak burada bir kafa karışıklığı vardır.
Örgütü bir arada tutan, dinlerarası diyalog düşüncesidir. Nitekim Yeni Şafak gazetesinin "FETÖ'nün Almanya imamı iş başında!" başlıklı haberinde Almanya'da faaliyet gösteren House Of One Berlin adlı kuruluşun FETÖ ile organik ilişkileri anlatılıyor ve temel dayanaklarının, dinlerarası diyalog fikri olduğunun altı çiziliyor.
Bunu anladık. Fakat anlamadığımız şu:
Yeni Mesaj gazetesinin "Skandal maç! Dinlerarası diyalog futbola da sıçradı" başlıklı manşet haberinde, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Protestan Kilisesi ve Dortmund Yahudi Kültür Merkezi tarafından ortaklaşa bu yıl 13'üncüsü düzenlenen turnuvada, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki maçı Yahudi hakem yönetti, deniyor.
Şunun cevabını öğrenmek zorundayız.
Sanki yanlış olan FETÖ'nün diyalog yapması; bu cürmü Diyanet işlediği zaman mubah karşılanıyor. İlgililere şunu hatırlatalım. Müslüman bir delikten bir defa ısırılır.
Dinlerarası diyalog oyununu deşifre eden Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza çok şey borçluyuz.
Yetmedi, Sünnileri ve Alevileri Ehl-i Beyt ortak paydasında birleştiren hocamıza çok ama çok borçluyuz.
Bizler Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin dediği gibi kendi aramızda bir olur, diri olursak, iri oluruz. Ülkemizdeki bütün kurum ve kuruluşların bu temel mantığa göre davranışlarını yeniden dizayn etmeleri gerekmektedir.
Dinlerarası diyalog kavramı her ne kadar 'dini 'olarak görünse de aslında bu bir siyasi proje. Yani bu bir işgal projesi.
Son yıllara baktığımızda batılı devletlerin İslam ülkeleri üzerindeki işgal faaliyetlerine şahit oluyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında işgal edilen, tarumar edilen ülkelerin hepsi İslam ülkesi.
Bu proje ile Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'yı, Muhammedi bakışı devre dışı bırakmak hedeflenmiş, Kur'an'a ve sünnete muhalif bir duruş ortaya konmuştur. Hazreti İbrahim'de buluşalım teraneleri gündem edilmiştir.
Dinlerarası diyalog faaliyetlerinin gayesi açık ve net olarak ortadadır. Bir taraftan diğer din mensuplarına karşı hoşgörü kültürü oluşturulurken, beri tarafta dinlerarası diyalog çalışmalarıyla örgütlenen güçlerin ülkemizi işgal adına nasıl darbe girişiminde bulunduğuna hep birlikte şahit olduk.
Bir taraftan hoşgörüden bahsedilirken, diğer taraftan dinimiz mensuplarına karşı ayrımcılık ve ötekileştirme çalışmaları uzun yıllardan beri devam etmektedir.
Aleviler dinsiz kabul edilmiş toplumun dışına itilmiş, ötekileştirilmiş ve kendilerini ifade etmelerine bile müsaade edilmemiştir. Sivas'ta, Çorum'da, Kahramanmaraş'taki Alevi-Sünni çatışmaları ve ağır faturaları hala hafızalarımızda capcanlıdır.
Alevilerin ve Sünnilerin kalbinde ve gündeminde olan Hz. Ali'den başkası değildir. Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin ve Ehl-i Beyt imamları ortak sevdalarımızdır.
Bir taraftan dinlerarası diyalog öne çıkartılırken, diğer taraftan Alevi-Sünni çatışması tezgâhlanmaktadır. Topraklarımızda gözü olanlara karşı hoşgörü çalışmaları yapılırken, kendi yurttaşlarımız ve dindaşlarımız ötekileştirilmeye çalışılmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanı FETÖ'ye karşı bir mücadelenin içindedir. Ancak burada bir kafa karışıklığı vardır.
Örgütü bir arada tutan, dinlerarası diyalog düşüncesidir. Nitekim Yeni Şafak gazetesinin "FETÖ'nün Almanya imamı iş başında!" başlıklı haberinde Almanya'da faaliyet gösteren House Of One Berlin adlı kuruluşun FETÖ ile organik ilişkileri anlatılıyor ve temel dayanaklarının, dinlerarası diyalog fikri olduğunun altı çiziliyor.
Bunu anladık. Fakat anlamadığımız şu:
Yeni Mesaj gazetesinin "Skandal maç! Dinlerarası diyalog futbola da sıçradı" başlıklı manşet haberinde, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Protestan Kilisesi ve Dortmund Yahudi Kültür Merkezi tarafından ortaklaşa bu yıl 13'üncüsü düzenlenen turnuvada, Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki maçı Yahudi hakem yönetti, deniyor.
Şunun cevabını öğrenmek zorundayız.
Sanki yanlış olan FETÖ'nün diyalog yapması; bu cürmü Diyanet işlediği zaman mubah karşılanıyor. İlgililere şunu hatırlatalım. Müslüman bir delikten bir defa ısırılır.
Dinlerarası diyalog oyununu deşifre eden Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza çok şey borçluyuz.
Yetmedi, Sünnileri ve Alevileri Ehl-i Beyt ortak paydasında birleştiren hocamıza çok ama çok borçluyuz.
Bizler Hünkar Hacı Bektaş Veli'nin dediği gibi kendi aramızda bir olur, diri olursak, iri oluruz. Ülkemizdeki bütün kurum ve kuruluşların bu temel mantığa göre davranışlarını yeniden dizayn etmeleri gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Bir kongre: “Dağ başını duman almış” / 15.12.2025
- Türkiye darboğazda değil, kuşatma altında / 13.12.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025
- İmralı süreci ve ulus devletin kırılma noktası / 27.11.2025
- Türkiye darboğazda değil, kuşatma altında / 13.12.2025
- Biz atadan geldik, ataya gideriz / 12.12.2025
- Türkiye kuşatılıyor; çıkış Atatürk’ün dış politika aklı ve Haydar Baş’ın çizgisidir / 06.12.2025
- Atatürk’ün reddettiği ayine bugün devlet protokolü müsaade ediyor: Neden? / 05.12.2025
- Dini ve etnik cepheden yürüyen büyük operasyon / 04.12.2025
- Papa’nın Türkiye ziyareti: 1700 yıllık bir sembolik operasyon ve Lozan’ın sınandığı an / 01.12.2025
- Lozan’dan bugüne: ABD’nin yarım kalan hesabı ve yeni harita arayışı / 30.11.2025
- Emperyal dizaynın yeni perdesi ve Türkiye’yi bekleyen tehlike / 28.11.2025
- İmralı süreci ve ulus devletin kırılma noktası / 27.11.2025


















































































