'Duyduğuna inanma, gördüğünün yarısına inan' atasözümüz söz olarak unutulsa da, toplum nazarında varlığını koyuyor.
Mevzumuz siyaset olduğuna göre emin olun ülke siyasetinde başta iktidar partisi ve lideri olmak üzere verilen pozlarda yanıltıcı, söylenen sözlerde.
Örneğin son dönemde Erdoğan ve kurmayları batı karşıtı söylemlerde bulunuyor, değişik ortamlarda farklı pozlar veriyor. İnsanımız ise bu pozlara ve sözlere kanıyor.
İşte batı-AB örneği. 'Biz, Avrupa'nın bir parçasıyız, bizi AB'ye alın, AB nihai hedefimizdir' söylemlerini biliyorsunuz.
Hatta kültürü, inancı, hayata bakış açısı farklı olan üstüne tarih boyu bu millet ve inancını yok etme hedefinde olan AB, Kopenhag kriterleri adı altında Sayın Erdoğan'ın önüne 70 küsur başlık koydu.
Erdoğan imzayı attı. Bir anlamda devlet ve milletimizi AB'ye entegre etti ve bunu şu sözlerle dile getirdi: ''Türkiye olarak bizleri ab müktesebatı içerisinde ne varsa onlar bağlıyor''.
Bununla da yetinmedi Sayın Erdoğan. 2009 yılında gerçekleştirdiği Belçika ziyaretinde gurbetçilerimize şöyle diyordu:
"Ben sizden bir şey istiyorum. Bunu geçen yıl Almanya'da konuştum. Aynı şeyi söylüyorum, nereye çekerlerse çeksinler.
Biz asimilasyona karşıyız. Entegrasyonun yanındayız. Sizden şunu istiyorum. Belçika'ya veya yaşadığınız diğer ülkelere entegre olmakta asla sorun çıkarmamalısınız…
AB sürecinde yürüyen bir ülke olarak müzakereci bir ülkeyiz, aday ülkeyiz. Türkiye, er geç AB üyesi olacaktır. Medeniyetler ittifakı bunu gerektirir."
Bununlar da yetinemeyen Sayın Erdoğan 2011 yılında Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'na hitabında 'Haçlı vahşetini' bir tanışma, kaynaşma olarak tanımlamış ve şöyle demişti: ''Haçlı Seferleri, iki kültürün, iki medeniyetin, iki dinin karşı karşıya gelmesinden ziyade, birbirini tanıması, birbirini anlaması ve birbirinden etkilenmesi sonucunu da doğurmuştur.
Sayın Erdoğan bununla da yetinmeyerek ülkemizdeki azınlıklara, patrikhaneye Lozan'a rağmen verdiği hakları tek tek anlatmış ve 'kişisel hak ve özgürlüklerin, demokrasinin egemen olduğu bir dünya özlemimizdir. Bunun için de sadece elimizi taşın altında koymak yetmiyor. Vücudumuzu taşın altına koymuş bir yönetimiz' diyerek AB'ye sadakatini sunuyordu.
Hatta o günlerde (bugün hükümet sözcüsü) Kültür ve Turizm Bakanı Ömer, (Hıristiyan ve Yahudilere): "Hepsine diyoruz ki ülkenize geri dönebilirsiniz. Geçmişte yapılan bazı yanlışlar olduğu doğru. Ama Türkiye artık o Türkiye değil" diyordu.
Bu ve daha nice söz ve icraatları unutan insanımızın bir kesimi, 'Togg, Avrupa'nın Yollarına Girdiği Zaman Ciddi Manada Tutuşacaklar. Ne Diyecekler, 'Çılgın Türkler Geliyor' sözleriyle kendinden geçiyor.
'Korktukları şey olun, Türk olun'
5 bin yıllık tarihi olan ve bin yıldır İslam medeniyetinin merkezi olan Türk Milleti'nin karakter özetini Prof. Dr. Haydar Baş bu cümle ile yapmıştı.
Batı dünden bugüne bizim kültürümüzden, inancımızdan, çağları aşan fikirlerimizden, bilimsel buluşlarımızdan, tıp, matematik, coğrafya, tarih, kimya vs. bilim alanındaki adımlarımızdan, oluşturduğumuz devlet yapılarından, askeri yapılarımızdan ve de Türk'ün cesaretinden korktu.
Bilim, fikir ve kültür adına ne varsa bizden alıp, kendi medeniyetlerine göre fiiliyata geçirerek kendileri öne geçtiği gibi bir çok oyun ve planlarla da değerlerimizi bir bir yok ederek aslını inkar eden bir zihniyet ortaya çıkardılar.
Ve bu zihniyetleri de 'demokrasi, özgürlük, gelişmişlik, medeniyetler ittifakı, dinler arası diyalog, AB üyeliği' gibi adlarla peşlerine kuyruk yaptılar.
21 yıl önce Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın, 'Ne AB, ne ABD. Yaşasın tam bağımsız Türkiye' fikriyle ve 'biz, şövenist değil milliyetçi, fundamentalist değil dindar, mandacı değil tam bağımsızlık yanlısıyız' anlayışıyla siyaset sahnesinde olan Bağımsız Türkiye Partisi bu yaşanılanlara hep karşı oldu, hep karşı durdu.
Türk milleti çağı peşinden sürükleme, dünyayı yenileme kabiliyetine sahiptir.
Almanya'nın başkenti Berlin'de Türklerle ile bir araya gelen Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş ülkemiz ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirdikten sonra hedeflerini ise şu şekilde ifade etti:
"Biz Türk insanı 70 senedir dünyanın takipçisiyiz. Şimdi ben istiyorum ki, gelin hep birlikte Türkiye'yi alalım, bu dünyadaki gelişmelerin takipçisi olmadan dünyayı geliştiren, dünyayı yenileyen insanlar olalım.
Bunun için yollara düştük, bunun için anlatıyoruz. BTP olarak bunun için ne yapacağız?
Bilime, sanata, ziraata, özgürlüğe önem vereceğiz. Niye bu kadar özgürlük diyoruz? Çünkü özgürlük düşüncenin temelidir.
Siz özgürseniz düşünebiliyorsunuz ama siz özgür değilseniz hiçbir şey düşünemiyorsunuz, hiçbir şey hayal edemiyorsunuz…
Evet, Türk milleti her türlü esaretten acilen kurtulmalı, özgürleşmeli ve gerçek kimliğiyle yeniden buluşmalıdır. Türk milleti doğrudur, zekidir, çalışkandır, çağdaştır, çağı peşinden sürükleme, dünyayı yenileme kabiliyetine sahiptir."
Ne mutlu Türk'ün diyene…
- Medyanın BRICS başlığı ve Putin’in AKP’ye uyarısı / 10.06.2024
- Tarımı da, tarım alanlarını da çiftçiyi de bitirdiler / 09.06.2024
- ‘Tek adam sistemi’ kalemlerimize de sirayet etti / 08.06.2024
- Bu işler ‘ey’ çekmekle olmaz / 07.06.2024
- İktidar, Allah’ın nimetlerini inkar ediyor / 06.06.2024
- İktidarın tek tasarruf kalemi insan eğitimi ve sağlığı / 05.06.2024
- Erdoğan’ın ‘teröristan’ çıkışını samimi buluyor musunuz? / 03.06.2024
- Bu soykırıma hahamlar, Yahudiler neden sessiz? / 02.06.2024
- Kendini tarif edemeyen insanlık / 01.06.2024