En faziletli cihat nefisledir
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “En faziletli cihat, nefse karşı verilen cihattır.” Nitekim sahabiler kâfirlere karşı verilen bir savaştan dönünce de “Küçük cihattan büyük cihada döndük” buyurmuştu
08.01.2024 08:56:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Ebul Hasan Errazi'nin anlattığına göre, ölümünden iki yıl sonra babasını rüyasında görür, üzerinde katrandan bir elbise vardır. Ona sorar: "Babacığım, niye seni cehennemliklerin kılığı içinde görüyorum?" Babası, "Yavrum, nefsim beni cehenneme sürükledi! Sakın nefsine aldanma" der.
Şairin biri bu konuda şöyle der: "Başıma dört belâ sarıldı./Sapıklığım ve iradesizliğim yüzünden düştüm pençelerine/Şeytan, dünya, nefsim ve sonu olmayan arzular./Hepsi de düşmanım, acaba kurtuluş nasıl?/İhtiras ve kuruntuların karanlığında/Nefsimin beni sonu olmayan arzulara çağırdığını görüyorum."
Hatem'ül-Asam der ki: "Nefsim ayak bağım, ilmim silâhım, günahım hayal kırıklığım ve şeytan da düşmanımdır. Nefsimin arzusuna hiçbir zaman uymam."
Ehl-i marifetten bir zatın şöyle dediği nakledilir: "Cihat üç türlüdür. Birincisi kâfirlerle savaşmaktır ki, bu zahirî cihattır. Allah'ın, 'Allah yolunda cihat edenler...' ayet-i celilesinde, cihadın bu çeşidine işaret edilmiştir. İkinci çeşit cihat ilimle ve inandırıcı deliller ile bâtılın taraftarlarına karşı verilen cihattır. 'En iyi usulle onlara karşı koy' ayet-i kerimesi, bu çeşit cihada işaret eder. Üçüncü çeşit cihat, kötülüğü emreden nefse karşı verilen cihattır. Bunun hakkında Allah,
'Bizim uğrumuzda cihat edenlere yollarımızı gösteririz' buyurur."
Peygamberimiz (s.a.v.) de bu konuda şöyle buyurur: "En faziletli cihat, nefse karşı verilen cihattır."
Nitekim sahabiler kâfirlere karşı verilen bir savaştan dönünce, "Küçük cihattan büyük cihada döndük" derlerdi.
Nefse, şeytana ve azgın isteklere karşı verilen cihada büyük cihat ismini vermelerinin sebebi şudur: Nefse ve azgın arzulara karşı verilen cihat aralıksızdır, oysa kâfire karşı ara sıra savaş verilir. Öte yandan cephe savaşçısı düşmanını görür fakat şeytan görünmez, görünür düşmana karşı cihat vermek, görünmez düşmanla cihat etmekten daha kolaydır.
Bir de şeytana karşı savaşırken onun, senin nefsinde bir destekçisi vardır, bu destekçi nefsin azgın arzularıdır, oysa ki kâfirlerle yapılan savaşta onların senin nefsinde öyle bir yardımcıları yoktur, bu yüzden şeytana karşı verilen cihat daha çetindir.
Yine savaşta kâfir öldürürsen zafer ve ganimet elde edersin, kâfir seni öldürürse şehitlik rütbesi ile cennet kazanırsın. Hâlbuki şeytanı öldüremezsin ama eğer o seni öldürecek olursa Allah'ın cezasına çarpılırsın.
Nitekim derler ki: "Savaşta atını elinden kaçıran kimse düşmanın eline düşer, buna karşılık imanını yitiren kimse Allah'ın gazabına uğrar, böyle bir şeyden Allah'a sığınırız!"
Diğer yandan, kâfirlerin eline esir düşen kimsenin elleri boynuna bağlanmaz, ayaklarına pranga vurulmaz, aç ve çıplak bırakılmaz. Oysa Allah'ın öfkesine muhatap olan kimsenin yüzü kara olur, elleri boynuna kelepçelenir, ayakları ateşten prangalara vurulur, yediği ateş, giydiği ateş ve içtiği ateş olur.
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)
Ebul Hasan Errazi'nin anlattığına göre, ölümünden iki yıl sonra babasını rüyasında görür, üzerinde katrandan bir elbise vardır. Ona sorar: "Babacığım, niye seni cehennemliklerin kılığı içinde görüyorum?" Babası, "Yavrum, nefsim beni cehenneme sürükledi! Sakın nefsine aldanma" der.
Şairin biri bu konuda şöyle der: "Başıma dört belâ sarıldı./Sapıklığım ve iradesizliğim yüzünden düştüm pençelerine/Şeytan, dünya, nefsim ve sonu olmayan arzular./Hepsi de düşmanım, acaba kurtuluş nasıl?/İhtiras ve kuruntuların karanlığında/Nefsimin beni sonu olmayan arzulara çağırdığını görüyorum."
Hatem'ül-Asam der ki: "Nefsim ayak bağım, ilmim silâhım, günahım hayal kırıklığım ve şeytan da düşmanımdır. Nefsimin arzusuna hiçbir zaman uymam."
Ehl-i marifetten bir zatın şöyle dediği nakledilir: "Cihat üç türlüdür. Birincisi kâfirlerle savaşmaktır ki, bu zahirî cihattır. Allah'ın, 'Allah yolunda cihat edenler...' ayet-i celilesinde, cihadın bu çeşidine işaret edilmiştir. İkinci çeşit cihat ilimle ve inandırıcı deliller ile bâtılın taraftarlarına karşı verilen cihattır. 'En iyi usulle onlara karşı koy' ayet-i kerimesi, bu çeşit cihada işaret eder. Üçüncü çeşit cihat, kötülüğü emreden nefse karşı verilen cihattır. Bunun hakkında Allah,
'Bizim uğrumuzda cihat edenlere yollarımızı gösteririz' buyurur."
Peygamberimiz (s.a.v.) de bu konuda şöyle buyurur: "En faziletli cihat, nefse karşı verilen cihattır."
Nitekim sahabiler kâfirlere karşı verilen bir savaştan dönünce, "Küçük cihattan büyük cihada döndük" derlerdi.
Nefse, şeytana ve azgın isteklere karşı verilen cihada büyük cihat ismini vermelerinin sebebi şudur: Nefse ve azgın arzulara karşı verilen cihat aralıksızdır, oysa kâfire karşı ara sıra savaş verilir. Öte yandan cephe savaşçısı düşmanını görür fakat şeytan görünmez, görünür düşmana karşı cihat vermek, görünmez düşmanla cihat etmekten daha kolaydır.
Bir de şeytana karşı savaşırken onun, senin nefsinde bir destekçisi vardır, bu destekçi nefsin azgın arzularıdır, oysa ki kâfirlerle yapılan savaşta onların senin nefsinde öyle bir yardımcıları yoktur, bu yüzden şeytana karşı verilen cihat daha çetindir.
Yine savaşta kâfir öldürürsen zafer ve ganimet elde edersin, kâfir seni öldürürse şehitlik rütbesi ile cennet kazanırsın. Hâlbuki şeytanı öldüremezsin ama eğer o seni öldürecek olursa Allah'ın cezasına çarpılırsın.
Nitekim derler ki: "Savaşta atını elinden kaçıran kimse düşmanın eline düşer, buna karşılık imanını yitiren kimse Allah'ın gazabına uğrar, böyle bir şeyden Allah'a sığınırız!"
Diğer yandan, kâfirlerin eline esir düşen kimsenin elleri boynuna bağlanmaz, ayaklarına pranga vurulmaz, aç ve çıplak bırakılmaz. Oysa Allah'ın öfkesine muhatap olan kimsenin yüzü kara olur, elleri boynuna kelepçelenir, ayakları ateşten prangalara vurulur, yediği ateş, giydiği ateş ve içtiği ateş olur.
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.