Kanserin her geçen gün artan bir sorun olması, ona bağlı terimlerin de daha sık konuşulmasına neden oluyor....
Vücuttaki istenmeyen hücrelerin ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması olarak tanımlanan "kemoterapi" yani ilaçla tedavi de bunlardan biri. Ancak önemli olan nokta artık hastalık kavramının yerini "hasta"nın alması. Yani her hastalık her kişide farklı yaşanıyor. Kemoterapi, kimyasal ya da biyolojik maddeleri vücuda vererek yapılan bir tedavi. Burada amaç kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemek. Kemoterapide her hastanın göstereceği tepkiler ve yaşayacakları değişiyor. Bu nedenle hastanın önyargılardan uzak, hekimlerin bilgilendirmelerine açık olmaları tedavinin de başarıya ulaşmasında etkili oluyor. Multi-disipliner bir yaklaşım gerektiren kanser tedavisi birçok branşı birden ilgilendiriyor. İlaçla tedavi ise tıbbi onkologlar tarafından yapılıyor. Kanser hücresinin DNA sentezi yapmasını ve mitoz bölünmesini durdurmak için kemoterapide bazı ajanlar kullanıldığını söyleyen Onkoloji Uzmanları "Bunlar hem ağız yoluyla hem de damar yoluyla verilebiliyor. Direkt tümöre uygulandığı gibi atardamardan, toplardamardan da verilebiliyor veya doğrudan doğruya beyne direkt gitsin diye omurilik içindeki sıvıya da uygulanabiliyor. Kemoterapi basit bir şey değil. Kişinin yaşı, diyabet, tansiyon gibi kansere eşlik eden diğer hastalıkları, verdiğimiz ilacın hastanın kullandığı diğer ilaçlarla etkileşime girip girmediği gibi konuların çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yani tümörün bulunduğu yer ve hastanın özelliklerine göre, kemoterapi uygulamasının nasıl olacağı şekilleniyor." dedi. Kemoterapi sırasında kemik iliğinin baskılanması ile kemik iliğinde üretilen akyuvarların (lökositlerin), alyuvarların (eritrositlerin), trombositlerin sayısı düşüyor. Bu da kişinin kendini çok daha yorgun hissetmesine neden oluyor. Lökositlerin belirli bir düzeyin altına inmesi de enfeksiyonlara karşı yatkınlığın oluşmasına neden oluyor. Bulantı, kusma, ağız içi yaraları, saç, kaş ve kirpiklerin dökülmesi adet düzensizlikleri kemoterapide görülebilecek yan etkiler arasında bulunuyor. Bu nedenle hasta takip edilirken tüm bu olasılıklar da değerlendiriliyor. Hastalığın vücudun neresine ve ne kadar yayıldığı tedavinin başarı oranını etkileyen unsurların başında geliyor. Az oranda metastaz yapmış bir kanserle çok yapmış bir kanserde elde edilen başarı oranları değişiyor. Bunun yanında hangi organa metastaz yaptığı da önem kazanıyor. Hastanın yaşı ise kemoterapiyi tolere etme gücünü etkiliyor.Uzmanlar, kemoterapinin her yaşta yapılabilmesine karşın çok yaşlı kişilerin kırılgan yapılarından dolayı daha fazla etkilendiklerini belirtiyor.
Vücuttaki istenmeyen hücrelerin ortadan kaldırılması ya da kontrol altına alınması olarak tanımlanan "kemoterapi" yani ilaçla tedavi de bunlardan biri. Ancak önemli olan nokta artık hastalık kavramının yerini "hasta"nın alması. Yani her hastalık her kişide farklı yaşanıyor. Kemoterapi, kimyasal ya da biyolojik maddeleri vücuda vererek yapılan bir tedavi. Burada amaç kanser hücrelerinin çoğalmasını engellemek. Kemoterapide her hastanın göstereceği tepkiler ve yaşayacakları değişiyor. Bu nedenle hastanın önyargılardan uzak, hekimlerin bilgilendirmelerine açık olmaları tedavinin de başarıya ulaşmasında etkili oluyor. Multi-disipliner bir yaklaşım gerektiren kanser tedavisi birçok branşı birden ilgilendiriyor. İlaçla tedavi ise tıbbi onkologlar tarafından yapılıyor. Kanser hücresinin DNA sentezi yapmasını ve mitoz bölünmesini durdurmak için kemoterapide bazı ajanlar kullanıldığını söyleyen Onkoloji Uzmanları "Bunlar hem ağız yoluyla hem de damar yoluyla verilebiliyor. Direkt tümöre uygulandığı gibi atardamardan, toplardamardan da verilebiliyor veya doğrudan doğruya beyne direkt gitsin diye omurilik içindeki sıvıya da uygulanabiliyor. Kemoterapi basit bir şey değil. Kişinin yaşı, diyabet, tansiyon gibi kansere eşlik eden diğer hastalıkları, verdiğimiz ilacın hastanın kullandığı diğer ilaçlarla etkileşime girip girmediği gibi konuların çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yani tümörün bulunduğu yer ve hastanın özelliklerine göre, kemoterapi uygulamasının nasıl olacağı şekilleniyor." dedi. Kemoterapi sırasında kemik iliğinin baskılanması ile kemik iliğinde üretilen akyuvarların (lökositlerin), alyuvarların (eritrositlerin), trombositlerin sayısı düşüyor. Bu da kişinin kendini çok daha yorgun hissetmesine neden oluyor. Lökositlerin belirli bir düzeyin altına inmesi de enfeksiyonlara karşı yatkınlığın oluşmasına neden oluyor. Bulantı, kusma, ağız içi yaraları, saç, kaş ve kirpiklerin dökülmesi adet düzensizlikleri kemoterapide görülebilecek yan etkiler arasında bulunuyor. Bu nedenle hasta takip edilirken tüm bu olasılıklar da değerlendiriliyor. Hastalığın vücudun neresine ve ne kadar yayıldığı tedavinin başarı oranını etkileyen unsurların başında geliyor. Az oranda metastaz yapmış bir kanserle çok yapmış bir kanserde elde edilen başarı oranları değişiyor. Bunun yanında hangi organa metastaz yaptığı da önem kazanıyor. Hastanın yaşı ise kemoterapiyi tolere etme gücünü etkiliyor.Uzmanlar, kemoterapinin her yaşta yapılabilmesine karşın çok yaşlı kişilerin kırılgan yapılarından dolayı daha fazla etkilendiklerini belirtiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.