Samsun'da konuşan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş iktidarı, muhalefeti ile bütün partilerin, bu milleti IMF kapısında dilenci yapmak istediğini belirtti. Prof. Dr. Haydar Baş, IMF'ye, göbekten, beyinden, akıldan bağlılığa son verileceğini söyledi
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), I. Kuvay-ı Milliye'nin önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da ayak basarak İstiklal Harbi'ni başlattığı Samsun'da, savaşın zaferle sonuçlandığı tarih 30 Ağustos'un yıl dönümünde anlamlı ve görkemli bir miting düzenledi. Dünün işgalci devletlerinin bugün oluşturduğu AB'ye karşı düzenlenen Bağımsız Türkiye mitiginde, Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsunlu silah arkadaşlarının torunları, bu kez II. Kuvay-ı Milliye'nin Önderi, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve BTP kadrosunu bağırlarına basmanın şerefini, gururunu, mutluluğunu yaşadılar. Onbinler halinde Cumhuriyet Meydanı'na akın edip, "Bağımsız Türkiye 3 Kasım'da iktidar", "İşte lider işte başbakan" sloganlarıyla Türkiye'nin beklediği iktidarı, özlediği başbakanı müjde ettiler.
Düşmanlar ne zaman dost oldu?BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratları arasında yaptığı konuşmada Zafer Bayramı'nın anlamından da hareketle niçin AB'ye karşı olduklarını anlattı. "Bu bayram Osmanlı topraklarını işgal edenlere karşı verilen mücadelenin sonucunda kazanılan zaferin bayramıdır. Topraklarımızı işgal edenler ise Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler vs.dir. Yani bugün AB'yi vücuda getiren devletlerdir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, şöyle devam etti":
"Nasıl oldu da olanları bu kadar kısa zaman içinde unuttuk. Yapılan savaşları, dökülen kanları, verilen şehitleri unuttuk. Avrupa'nın bizi yok etmek için yola çıktığını unuttuk. Sevr'i dayattıklarını, Osmanlı'yı parçaladıklarını, Türk'ün dünya coğrafyalarından çıkarıldığını unuttuk. Aynı süreç bugün de devam ediyor. Uyum yasaları adı altında çıkarılan kararlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek, parçalamak üzere çıkan kanunlardır. AB, "Güneydoğu senin değildir" diyor. "İstanbul suriçi sana ait değildir" diyor. "Kıbrıs'ta işgalcisiniz. TSK'yı oradan çekin" diyor. Ege'nin Yunanistan'a ait olduğunu söylüyor. Topyekün Avrupa, şımarık Yunan'ın istediği istikamette görüş ortaya koyuyor. Bunlara Türk milletinin "evet" demesi mümkün müdür? Bizim, Avrupa ile kan uyuşmazlığımız var. Medeniyet, kültür, akide, inanç ayrılığımız var. Avrupa, bütün mücadelesini akıdesinin etrafında şekillendirirken; akidesini kabul eden millet ve devletleri biraray getirip tek bir devlet haline getirirken, bizi parça parça etmek istiyor. Yutmak istiyor. Var mısınız, Türkiye Cumhuriyetini yeniden dimdik ayağa dikmeye ve Avrupa'nın karşısına 2. bir Osmanlı olarak çıkarmaya. Var mısınız?".
Ak Parti'nin içine düştüğü oyun Bir milletin ve devletin ayakta kalması için çok güçlü bir orduya ihtiyaç olduğunu, onun için bu milletin ordusunun dünyanın en güçlü ordusu haline getirilmesi gerektiğini, tek bilek, tek yürek olmadan da bunun mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, Türk milletinin birliğini, dirliğini hedef alan gelişmelere dikkat çekerek, Ak Parti'nin misyonuna işaret etti. Prof. Dr. Haydar Baş, bu hususta şunları söyledi.
"Ak Parti denen gece kadar karanlık parti hakkında 1-2 sözüm var. 'Ben, davam için gerekirse papaz elbisesi bile giyerim?' diyen bir mü'min papaz elbisesi giyemez. Böyle bir cihad şekli nerede var? Bu adamlar Müslümanlık için yola çıktılar. Koyunlarından haç çıktı. Of'ta, '4 tane hak din vardır' diyor. Kaç tane hak din vardır? 'Bu memlekette kilise açılması lazım' diyor. Bu memlekette Hıristiyanın ayin yapma ihtiyacı karşılanmakta olduğu halde, bu kilise açma neyin nesidir? Bu milleti dininden ederek, farklı din müntesipleri yaparak toprağından koparma düşüncesi var. Bu yeni değildir. 17. yüzyılın başında İngilizler hayata geçirdi. İslam aleminde devreye koydu. Hicaz bölgesi elimizden çıktı. Şimdi, Filistin'in, Irak'ın, Hicaz'ın halini görüyor musunuz? Bunların yapmak istediği bizi bölüp, yutmaktır. Hıristiyanlığı anlatıp insanlara hidayeti tavsiye değildir. Batı dünyası bugüne kadar inancını sömürü aracı olarak kullanmıştır. Bu Afrikalı yazarın şu sözü asla unutulmamalıdır. 'Batılılar buraya geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözünüzü yumun, İncil'i alın, dua edin dediler, ettik. Gözümüzü açtığımızda elimizde İncil vardı. Ama topraklarımız elden gitmişti.' Oynanan oyun budur. AK Partili arkadaşlarımız bunun kıskacındalar. Ama '4 hak din vardır' demek ne demektir? 'Müslüman olmana gerek yok. Hıristiyan da olabilirsin' demek değil midir? Bu oyunların sonu hem dini, hem milli bütünlğümüzü tahrip ederek vatanımızın işgal edilmesidir. Şayet atalarımız, milletine, devletine sahip çıksaydı vallahi de ben bu meydanlarda olmazdım, billahi de olmazdım. Bu milleti, bu toprakları, bu vatanı korumak dedemden bana vazife olarak kalmıştır. Benim dedem Sarıkamış'ta şehit oldu. Bunu ben yapmasaydım Allah hesabını sorardı. Onun için bu memleketi ne kadar batırırlarsa batırsınlar dimdik ayağa dikeceğiz. Bu millet büyük millettir. Bu millet düştüğü zaman kendi içinden, onu kaldıracak büyük liderler çıkartmasını bilmiştir."
Bunları ancak BTP hükümeti yaparBTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Samsun mitinginde, BTP iktidarında gerçekleşecek reformlar hakkında da bilgiler sundu. Reform paketinde Prof. Dr. Haydar Baş, toplumun hiçbir kesimini hatta ahirete gitmiş olanları bile dışarda bırakmadı. Tarım, hayvancılık, sanayi, KOBi, esnaf kesimlerine faizsiz kredi verileceğini; ürünlerine pazar bulunacağını; toprağı olmayan köylüye Hazine arazisinden toprak tahsis edeceğini, bu tahsisten üretmek isteyen toprak ağalarının bile istifa edeceğini söyledi. Emeklilere, kimsesiz yaşlılara maaş bağlanacağını, gençlerin sınavsız üniversite hakkına kavuşturulacağını, dersane kadrolarının lise, yüksekokul ve üniversitelerde değerlendirileciğini, burs adet ve miktarının arttırılacağını, parasızlıktan yuva kuramayan gençlere faizsiz evlilik kredisi verileceğini, evsizlerin ev sahibi yapılacağını, cezaevlerindeki mahkumlara çalışma şartları oluşturularak ailelerinin geçimine katkılarının sağlanacağını, her doğan çocuğa maaş bağlanacağını, doğum yapan aileye doğmu ikramiyesi verileceğini, özürülüler ve şehit ailelerinin devlet garantisinde bir yaşama kavuşturulacağını, hayırlı evlatlar yettiştirmek suretiyle mezardakilerin bile memnun edileceğini söyledi: "Bütün bunları devlet verebilir mi?" sorusunu dikkate alan Prof. Dr. Haydar Baş, "Senin kafandaki küçük devlet elbette hiçbir şey veremez. Ama benim kafamdaki büyük devlet bunu yapar" şeklinde konuştu.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), I. Kuvay-ı Milliye'nin önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da ayak basarak İstiklal Harbi'ni başlattığı Samsun'da, savaşın zaferle sonuçlandığı tarih 30 Ağustos'un yıl dönümünde anlamlı ve görkemli bir miting düzenledi. Dünün işgalci devletlerinin bugün oluşturduğu AB'ye karşı düzenlenen Bağımsız Türkiye mitiginde, Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsunlu silah arkadaşlarının torunları, bu kez II. Kuvay-ı Milliye'nin Önderi, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve BTP kadrosunu bağırlarına basmanın şerefini, gururunu, mutluluğunu yaşadılar. Onbinler halinde Cumhuriyet Meydanı'na akın edip, "Bağımsız Türkiye 3 Kasım'da iktidar", "İşte lider işte başbakan" sloganlarıyla Türkiye'nin beklediği iktidarı, özlediği başbakanı müjde ettiler.
Düşmanlar ne zaman dost oldu?BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Türkiye seninle gurur duyuyor" tezahüratları arasında yaptığı konuşmada Zafer Bayramı'nın anlamından da hareketle niçin AB'ye karşı olduklarını anlattı. "Bu bayram Osmanlı topraklarını işgal edenlere karşı verilen mücadelenin sonucunda kazanılan zaferin bayramıdır. Topraklarımızı işgal edenler ise Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler vs.dir. Yani bugün AB'yi vücuda getiren devletlerdir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, şöyle devam etti":
"Nasıl oldu da olanları bu kadar kısa zaman içinde unuttuk. Yapılan savaşları, dökülen kanları, verilen şehitleri unuttuk. Avrupa'nın bizi yok etmek için yola çıktığını unuttuk. Sevr'i dayattıklarını, Osmanlı'yı parçaladıklarını, Türk'ün dünya coğrafyalarından çıkarıldığını unuttuk. Aynı süreç bugün de devam ediyor. Uyum yasaları adı altında çıkarılan kararlar, Türkiye Cumhuriyeti Devletini bölmek, parçalamak üzere çıkan kanunlardır. AB, "Güneydoğu senin değildir" diyor. "İstanbul suriçi sana ait değildir" diyor. "Kıbrıs'ta işgalcisiniz. TSK'yı oradan çekin" diyor. Ege'nin Yunanistan'a ait olduğunu söylüyor. Topyekün Avrupa, şımarık Yunan'ın istediği istikamette görüş ortaya koyuyor. Bunlara Türk milletinin "evet" demesi mümkün müdür? Bizim, Avrupa ile kan uyuşmazlığımız var. Medeniyet, kültür, akide, inanç ayrılığımız var. Avrupa, bütün mücadelesini akıdesinin etrafında şekillendirirken; akidesini kabul eden millet ve devletleri biraray getirip tek bir devlet haline getirirken, bizi parça parça etmek istiyor. Yutmak istiyor. Var mısınız, Türkiye Cumhuriyetini yeniden dimdik ayağa dikmeye ve Avrupa'nın karşısına 2. bir Osmanlı olarak çıkarmaya. Var mısınız?".
Ak Parti'nin içine düştüğü oyun Bir milletin ve devletin ayakta kalması için çok güçlü bir orduya ihtiyaç olduğunu, onun için bu milletin ordusunun dünyanın en güçlü ordusu haline getirilmesi gerektiğini, tek bilek, tek yürek olmadan da bunun mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, Türk milletinin birliğini, dirliğini hedef alan gelişmelere dikkat çekerek, Ak Parti'nin misyonuna işaret etti. Prof. Dr. Haydar Baş, bu hususta şunları söyledi.
"Ak Parti denen gece kadar karanlık parti hakkında 1-2 sözüm var. 'Ben, davam için gerekirse papaz elbisesi bile giyerim?' diyen bir mü'min papaz elbisesi giyemez. Böyle bir cihad şekli nerede var? Bu adamlar Müslümanlık için yola çıktılar. Koyunlarından haç çıktı. Of'ta, '4 tane hak din vardır' diyor. Kaç tane hak din vardır? 'Bu memlekette kilise açılması lazım' diyor. Bu memlekette Hıristiyanın ayin yapma ihtiyacı karşılanmakta olduğu halde, bu kilise açma neyin nesidir? Bu milleti dininden ederek, farklı din müntesipleri yaparak toprağından koparma düşüncesi var. Bu yeni değildir. 17. yüzyılın başında İngilizler hayata geçirdi. İslam aleminde devreye koydu. Hicaz bölgesi elimizden çıktı. Şimdi, Filistin'in, Irak'ın, Hicaz'ın halini görüyor musunuz? Bunların yapmak istediği bizi bölüp, yutmaktır. Hıristiyanlığı anlatıp insanlara hidayeti tavsiye değildir. Batı dünyası bugüne kadar inancını sömürü aracı olarak kullanmıştır. Bu Afrikalı yazarın şu sözü asla unutulmamalıdır. 'Batılılar buraya geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözünüzü yumun, İncil'i alın, dua edin dediler, ettik. Gözümüzü açtığımızda elimizde İncil vardı. Ama topraklarımız elden gitmişti.' Oynanan oyun budur. AK Partili arkadaşlarımız bunun kıskacındalar. Ama '4 hak din vardır' demek ne demektir? 'Müslüman olmana gerek yok. Hıristiyan da olabilirsin' demek değil midir? Bu oyunların sonu hem dini, hem milli bütünlğümüzü tahrip ederek vatanımızın işgal edilmesidir. Şayet atalarımız, milletine, devletine sahip çıksaydı vallahi de ben bu meydanlarda olmazdım, billahi de olmazdım. Bu milleti, bu toprakları, bu vatanı korumak dedemden bana vazife olarak kalmıştır. Benim dedem Sarıkamış'ta şehit oldu. Bunu ben yapmasaydım Allah hesabını sorardı. Onun için bu memleketi ne kadar batırırlarsa batırsınlar dimdik ayağa dikeceğiz. Bu millet büyük millettir. Bu millet düştüğü zaman kendi içinden, onu kaldıracak büyük liderler çıkartmasını bilmiştir."
Bunları ancak BTP hükümeti yaparBTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Samsun mitinginde, BTP iktidarında gerçekleşecek reformlar hakkında da bilgiler sundu. Reform paketinde Prof. Dr. Haydar Baş, toplumun hiçbir kesimini hatta ahirete gitmiş olanları bile dışarda bırakmadı. Tarım, hayvancılık, sanayi, KOBi, esnaf kesimlerine faizsiz kredi verileceğini; ürünlerine pazar bulunacağını; toprağı olmayan köylüye Hazine arazisinden toprak tahsis edeceğini, bu tahsisten üretmek isteyen toprak ağalarının bile istifa edeceğini söyledi. Emeklilere, kimsesiz yaşlılara maaş bağlanacağını, gençlerin sınavsız üniversite hakkına kavuşturulacağını, dersane kadrolarının lise, yüksekokul ve üniversitelerde değerlendirileciğini, burs adet ve miktarının arttırılacağını, parasızlıktan yuva kuramayan gençlere faizsiz evlilik kredisi verileceğini, evsizlerin ev sahibi yapılacağını, cezaevlerindeki mahkumlara çalışma şartları oluşturularak ailelerinin geçimine katkılarının sağlanacağını, her doğan çocuğa maaş bağlanacağını, doğum yapan aileye doğmu ikramiyesi verileceğini, özürülüler ve şehit ailelerinin devlet garantisinde bir yaşama kavuşturulacağını, hayırlı evlatlar yettiştirmek suretiyle mezardakilerin bile memnun edileceğini söyledi: "Bütün bunları devlet verebilir mi?" sorusunu dikkate alan Prof. Dr. Haydar Baş, "Senin kafandaki küçük devlet elbette hiçbir şey veremez. Ama benim kafamdaki büyük devlet bunu yapar" şeklinde konuştu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.