Onlar, ülkeleri fethetmeden önce gönülleri fetheder; kendi nefis dünyalarını zaptetmeden şehirler zaptetmezdi. O nedenle, hakim oldukları topraklara barış, huzur, adalet, zenginlik ve bereket getirmişlerdir Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi'nin babası Ertuğrul Gazi'yi yılın her Eylül ayında yad ediyoruz. "Ertuğrul Gazi'yi Anma Şenlikleri" adı altında idrak ettiğimiz bu etkinlikler sayesinde genç nesil ecdadını, tarihini ve kültürünü coşkulu duygularla öğrenme imkanı elde etmektedir.Milli tarih kavramının değeriErtuğrul Gazi kimdir? Kişiliği, kimliği, taşıdığı misyon ve vasıfları Türk çocuğuna anlatılmalıdır. Ertuğrul Gazi'nin Türk tarihindeki yeri ve önemi, yaşadığı dönem ile ilgili gerçekler Türk gençliğine öğretilmelidir. Zira, "Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur. Millet için ve milletçe yapılan işlerin hatırası, her türlü hatıraların üstünde tutulmazsa, milli tarih kavramının kıymetini takdir etmek mümkün olamaz." (M. Kemal Atatürk). Osmanlı Beyliği'nin mayası Ertuğrul Gazi 1220 yıllarına doğru Moğol taarruzundan kaçan ve Anadolu'ya gelen Türk boyları arasında Ertuğrul Gazi'nin aşireti de vardı. Moğol saldırılarına dayanamayarak Anadolu'ya göç eden Kayı aşireti Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat'tan yurt istedi. Önceleri Karacadağ bölgesine yerleştirilen bu küçük Türk boyu daha sonra Bizans'la gaza etmek ve Türkiye'nin sınırlarını korumak üzere Kuzey Batı Anadolu'da Söğüt bölgesinde iskan edildi. Böylece Ertuğrul Gazi, Batı Anadolu'daki "Uç Boyları" arasına girdi. Kayıtlara göre, bu küçük aşiret 400 çadırdan ve 4000 kişilik bir nüfustan ibaretti. Önce gönüller fethediliyorErtuğrul Gazi'nin idaresindeki aşiretle ilgili en önemli özellik, nüfus yapısının niteliğidir. Zira, bu beylik, Samsa Çavuş, Konur Alp, Akça Koca, Abdurrahman Gazi, Aykut Alp gibi kılıç erleri yanında "Horasan Erenleri" denilen kamil dervişleri de bünyesinde barındırmaktadır. Şeyh Edebali, Dursun Fakih, Davud-ı Kayseri, Ahi Evran Dede bu erenlerden bazılarıdır. Türkistan'dan Anadolu'ya gelen Ertuğrul Gazi ve beraberindeki bu "Gazi-Dervişler", Uç bölgelerindeki Türklere büyük bir ideal aşıladılar. Bu ideal, Türklerin "Cihan Devleti" olma sevdası idi.Bu enerjik Türk Gazileri bir ideal aşkına yerlerini yurtlarını terk ettikleri gaza ve şehadet yoluyla bahtiyarlık aradıkları için hep muvaffak oluyorlardı. Onlar, ülkeleri fethetmeden önce gönülleri fetheder; kendi nefis dünyalarını zaptetmeden şehirler zaptetmezdi. O nedenle, hakim oldukları topraklara barış, huzur, adalet, zenginlik ve bereket getirmişlerdir. Esasen, Cihan devletine giden yolun sırrı da burada yatmaktadır.Ertuğrul Gazi'nin Osman Bey'e vasiyetiErtuğrul Gazi, Söğüt ve Saraycık bölgelerini kışlak olarak, Domaniç dağlarını da yaylak olarak kullanıyordu. Bizans sınırlarına ise akınlar düzenlemeye devam ediyordu. Ertuğrul Gazi ve onun etrafında toplanan kılıç erlerinin bu mücadelesi, ileride kurulacak olan devletin siyasi hayatında Uç geleneğinin yerleşmesine ve Bizans üzerine daimi gaza hareketlerinin sürmesine vesile olmuştur. Ertuğrul Gazi, Kayı aşiretinin idaresini 23 yaşındaki oğlu Osman Bey'e bırakırken şu sözleri de sıkı sıkı tembih ediyordu: "Bak oğul! Beni kır, Şeyh Edebali'yi kırma! O bizim aşiretimizin ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel, ona karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim. Şeyh Edebali'ye karşı gelirsen, gözlerim sana bakmaz olur; baksa da görmez olur. Sözümüz, Edebali için değildir. Senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say".Oğuz Köroğlu
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.