Radikal'den Neşe Düzel, 28 Şubat sürecini deşmeye devam ediyor. Neşe Düzel'in dünkü mülakatına misafir olan kişi, dönemin Turizm Bakanı Bahattin Yücel'di. Çiller'e yakınlığı ile de tanınan Yücel, Süleyman Demirel'in olayların merkezinde olduğunu söylüyor!
SORU: Siz, 28 Şubat sürecinde kabinedeydiniz. İktidarınızı tehdit eden bir sorunolduğunu ilk ne zaman fark ettiniz?
YÜCEL: Sincan'da tankların yürümesiyle başladı olay.
SORU: Tankların yürüdüğünü öğrendikten sonra, bir toplantı yapmışsınız. Kimler vardı o toplantıda? Tansu Çiller'in tutumu nasıldı?
YÜCEL: Kendisinin irticaya asla alet olmayacağı konusunda askerleri ikna edeceğini düşünüyordu. Hatta kendisini 'askerlerin silah arkadaşı' olarak görüyordu. Toplantıda da tavrı öyleydi. 'Bana bırakın, ben askerleri ikna ederim' diyordu.
SORU: Peki siz o toplantıda, Sincan'da tankları yürüten generalin görevden alınmasını önerdiniz mi?
YÜCEL: Demokrasinin normal işlediği bir sistemde, eğer bir hükümet görevdeyse, bu hareketi yapan kişi emekli edilir. Zaten onu emekli edebiliyorsanız, siz hükümetsiniz demektir.
Emekli edemiyorsanız hükümet değilsinizdir. Ben o toplantıda 'Eğer siz hükümet olarak tankları yürüteni görevden alamazsanız, hükümet olamazsınız. Biz o zaman istifa edelim. Demokrasi böyle işler' dedim. Ayrıca, 'İçişleri Bakanı Sincan'da Kudüs Gecesi'ni düzenleyen belediye başkanını derhal görevden almalı' dedim. Bakan Meral Akşener belediye başkanını o gün hemen görevden aldı. Burada bir dengesizlik var. Sincan Belediye Başkanı yaptığı hatayı mesleğiyle ödedi ama...
SORU: Sincan'da tankları yürüten generali görevden alabilir miydiniz gerçekten?
YÜCEL: Hayır alamazdık. 'Ya sen gideceksin, ya onlar gidecek' tespitiydi bu. Demokrasi ancak böyle çalışır. O zaman askeri çevreler 'nasıl böyle bir şey teklif edilebilir' diye bana çok kızdılar. Ama normal demokrasilerde işleyiş böyle olur.
İşin içinde Çankaya seçimleri vardı
SORU: 28 Şubat sürecini önleyebilir miydi partiniz?
YÜCEL: Erbakan'la hükümet kurulduktan sonra bu süreç önlenemezdi. Ben böyle olacağını daha Refahyol koalisyonu kurulurken gördüm ve Tansu Çiller'e, 'Askerin de dahil olduğu Türkiye'deki etkili çevreler Necmettin Erbakan'ı başbakan olarak görmez. Hem adamın başı belaya girer, partisini kapattırırız, hem de biz çok sıkıntıya gireriz. Üstelik bir erken seçim olmazsa, cumhurbaşkanını bu parlamento seçecek. O zaman durum daha da tehlikeli olur' dedim.
SORU: Cumhurbaşkanını seçmek niye tehlikeli oluyor?
YÜCEL: Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de her zaman kıran kırana geçer, büyük gerginliklere, olaylara yol açar. Bu ülkede her genelkurmay başkanı kendisini cumhurbaşkanlığı koltuğuna layık görür. 28 Şubat döneminde de, toplumdaki 'irtica geldi, geliyor' duyarlılığını kullanarak, cumhurbaşkanlığı seçiminden kârlı çıkmak isteyenler vardı. Bunların başlıcaları, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz'dı. Ordunun üst kademesinde de bazı kişiler kendilerini cumhurbaşkanlığına layık görünce, 28 Şubat'ta bunlar arasında bir örtüşme oldu.
SORU: Nasıl bir örtüşme oldu?
YÜCEL: O zamanki Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın adı cumhurbaşkanlığı için çok ciddi geçti. Kimse kimseyi kandırmasın şimdi. Birbirimize numara yapmayalım. Karadayı'nın, içinde böyle bir aslan yatmadığına beni inandırması çok güç. Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir de emekli olduktan sonra cumhurbaşkanlığı için televizyon programlarına kadar çıktı. Gerçi onu o gün orada harcadılar ama...
Çevik Bir'i Demirel harcattı
SORU: Kim harcadı?
YÜCEL: Demirel bir yakını aracılığıyla Çevik Bir'i siyasette bitirdi. (Recep Bahar'ın notu: Bu kişinin Fenerbahçe eski Başkanı Ali Şen olduğu iddia ediliyor) Cumhur-başkanlığı süresini uzatmak isteyen Süleyman bey, 'Dünyanın bugünkü siyasi ortamında cumhurbaşkanlığı makamı askeri bir darbe sonucu bir askerde kalamaz. Bende kalır' diye düşündü. İktidarı özleyen Mesut Yılmaz ise 'Benim iktidara gelmem halinde cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılacağına dair Demirel'i kandırırım, sonra onu yarı yolda bırakırım' hesabını yaptı ve 28 Şubat'ta işte ikisi böyle bir oyuna gittiler. Demirel, Refahyol hükümetinin yı-kılmasında baştan sona ciddi inisi-yatif aldı. Elindeki bütün gücü kullandı. DYP'den ayrılanlara parti kurdurdu. 28 Şubat sürecinin asıl odak noktası askerlerden çok, Demirel'dir. 28 Şubat'ın odak noktası Çevik Bir değil, Demirel'dir. Ama Demirel bu oyunu Mesut Yılmaz'a karşı kaybetti. Çünkü Yılmaz, kendisi cumhurbaşkanı olmak istedi. ANAP'ın eridiğini görüp, son bir gayretle kendisini Çankaya'ya fırlatmayı denedi. Refah Partisi içinde Tayyip Erdoğan'la birlikte hareket eden kişilerle, Sezer'in cumhurbaşkanlığına adaylığının açıklanacağı gün saat 14'e kadar temas etti. Yılmaz cumhurbaşkanlığı için çok uğraştı ama olmadı.
Erbakan askerlerin bir dediğini iki etmedi
SORU: Peki Erbakan'ın davranışlarından rahatsız mıydı partiniz?
YÜCEL: Erbakanın bizi çok rahatsız edecek bir davranışı olmadı.
Refah Partisi'nin iktidardaki uygulamaları onu gerçek tabanından uzaklaştırdı. O tabana biz değişmedik mesajını vermek istediler. Yoksa Erbakan Başbakanlık'ta çok uzlaşmacıydı. Askerden gelen bütün teklifleri kabul etti. Askerlerin en kolay bütçe aldıkları dönemdir Erbakan dönemi. Özellikle Güneydoğu harcamalarını, teçhizat, silah alımlarını son derece itirazsız kabul etti. MGK Genel Sekreterliği'ne olağanüstü yetkiler veren, genel sekreterliğin herşeye müdahale etmesine imkân tanıyan bir yönetmelik Erbakan'ın başbakanlığında çıktı. Ayrıca Erbakan, imam hatip okullarının sayısının sınırlandırılması, İsrail'le ikili anlaşmalar yapılması, ortak tatbikatlar düzenlenmesi gibi kendi tabanına tamamen ters kararlar aldı. Hatta Tansu hanım o sıralar Diyanet'ten Alevilere bütçe ayrılması için talimatlar veriyordu. Tayyip Erdoğan ise şimdi ne diyor? 'Alevilik mezhep değil' diyor.
SORU: Eğer bütün siyasi partiler bir arada 28 Şubat'a karşı çıkmış olsaydı, bu postmodern darbe gerçekleşebilir miydi?
YÜCEL: Gerçekleşemezdi. 28 Şubat, Türk siyaset kurumunun en büyük ayıplarından biridir. İyi darbe, kötü darbe olmaz. 28 Şubat sürecine katkıda bulunanlar, 28 Şubat'tan sonra kurulan yönetimin kusurlarının da sorumluluğunu üstlerine almalılar. Bozulan ekonominin sorumluluğunu Demirel ve o zamanki Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı taşımalılar. Ayrıca 28 Şubat Susurluk'un üstüne gidilmesini de engelledi, bunu da unutmamak lazım.
SORU: Bugün baktığınızda, partinizin ne tür hatalar yaptığını düşünüyorsunuz?
MGK yolsuzlukları görmüyor
YÜCEL: İstifa edilmeliydi. Eğer DYP hükümetten çekilseydi, Demirel, Yılmaz ve Karadayı boşlukta kalacaktı.
28 Şubat'ı bir cümleyle özetle derseniz, 'Cambaza bak' derim. İnsanlara cambaz gösterilirken, o insanlar ceplerindeki paraları kaybetti, daha da fakirleşti. Türkiye'nin geleceğinin irtica tarafından tehdit edildiğini gören MGK, keşke yolsuzlukları da aynı şekilde bir tehdit olarak görseydi...
SORU: Siz, 28 Şubat sürecinde kabinedeydiniz. İktidarınızı tehdit eden bir sorunolduğunu ilk ne zaman fark ettiniz?
YÜCEL: Sincan'da tankların yürümesiyle başladı olay.
SORU: Tankların yürüdüğünü öğrendikten sonra, bir toplantı yapmışsınız. Kimler vardı o toplantıda? Tansu Çiller'in tutumu nasıldı?
YÜCEL: Kendisinin irticaya asla alet olmayacağı konusunda askerleri ikna edeceğini düşünüyordu. Hatta kendisini 'askerlerin silah arkadaşı' olarak görüyordu. Toplantıda da tavrı öyleydi. 'Bana bırakın, ben askerleri ikna ederim' diyordu.
SORU: Peki siz o toplantıda, Sincan'da tankları yürüten generalin görevden alınmasını önerdiniz mi?
YÜCEL: Demokrasinin normal işlediği bir sistemde, eğer bir hükümet görevdeyse, bu hareketi yapan kişi emekli edilir. Zaten onu emekli edebiliyorsanız, siz hükümetsiniz demektir.
Emekli edemiyorsanız hükümet değilsinizdir. Ben o toplantıda 'Eğer siz hükümet olarak tankları yürüteni görevden alamazsanız, hükümet olamazsınız. Biz o zaman istifa edelim. Demokrasi böyle işler' dedim. Ayrıca, 'İçişleri Bakanı Sincan'da Kudüs Gecesi'ni düzenleyen belediye başkanını derhal görevden almalı' dedim. Bakan Meral Akşener belediye başkanını o gün hemen görevden aldı. Burada bir dengesizlik var. Sincan Belediye Başkanı yaptığı hatayı mesleğiyle ödedi ama...
SORU: Sincan'da tankları yürüten generali görevden alabilir miydiniz gerçekten?
YÜCEL: Hayır alamazdık. 'Ya sen gideceksin, ya onlar gidecek' tespitiydi bu. Demokrasi ancak böyle çalışır. O zaman askeri çevreler 'nasıl böyle bir şey teklif edilebilir' diye bana çok kızdılar. Ama normal demokrasilerde işleyiş böyle olur.
İşin içinde Çankaya seçimleri vardı
SORU: 28 Şubat sürecini önleyebilir miydi partiniz?
YÜCEL: Erbakan'la hükümet kurulduktan sonra bu süreç önlenemezdi. Ben böyle olacağını daha Refahyol koalisyonu kurulurken gördüm ve Tansu Çiller'e, 'Askerin de dahil olduğu Türkiye'deki etkili çevreler Necmettin Erbakan'ı başbakan olarak görmez. Hem adamın başı belaya girer, partisini kapattırırız, hem de biz çok sıkıntıya gireriz. Üstelik bir erken seçim olmazsa, cumhurbaşkanını bu parlamento seçecek. O zaman durum daha da tehlikeli olur' dedim.
SORU: Cumhurbaşkanını seçmek niye tehlikeli oluyor?
YÜCEL: Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de her zaman kıran kırana geçer, büyük gerginliklere, olaylara yol açar. Bu ülkede her genelkurmay başkanı kendisini cumhurbaşkanlığı koltuğuna layık görür. 28 Şubat döneminde de, toplumdaki 'irtica geldi, geliyor' duyarlılığını kullanarak, cumhurbaşkanlığı seçiminden kârlı çıkmak isteyenler vardı. Bunların başlıcaları, Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz'dı. Ordunun üst kademesinde de bazı kişiler kendilerini cumhurbaşkanlığına layık görünce, 28 Şubat'ta bunlar arasında bir örtüşme oldu.
SORU: Nasıl bir örtüşme oldu?
YÜCEL: O zamanki Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın adı cumhurbaşkanlığı için çok ciddi geçti. Kimse kimseyi kandırmasın şimdi. Birbirimize numara yapmayalım. Karadayı'nın, içinde böyle bir aslan yatmadığına beni inandırması çok güç. Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir de emekli olduktan sonra cumhurbaşkanlığı için televizyon programlarına kadar çıktı. Gerçi onu o gün orada harcadılar ama...
Çevik Bir'i Demirel harcattı
SORU: Kim harcadı?
YÜCEL: Demirel bir yakını aracılığıyla Çevik Bir'i siyasette bitirdi. (Recep Bahar'ın notu: Bu kişinin Fenerbahçe eski Başkanı Ali Şen olduğu iddia ediliyor) Cumhur-başkanlığı süresini uzatmak isteyen Süleyman bey, 'Dünyanın bugünkü siyasi ortamında cumhurbaşkanlığı makamı askeri bir darbe sonucu bir askerde kalamaz. Bende kalır' diye düşündü. İktidarı özleyen Mesut Yılmaz ise 'Benim iktidara gelmem halinde cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılacağına dair Demirel'i kandırırım, sonra onu yarı yolda bırakırım' hesabını yaptı ve 28 Şubat'ta işte ikisi böyle bir oyuna gittiler. Demirel, Refahyol hükümetinin yı-kılmasında baştan sona ciddi inisi-yatif aldı. Elindeki bütün gücü kullandı. DYP'den ayrılanlara parti kurdurdu. 28 Şubat sürecinin asıl odak noktası askerlerden çok, Demirel'dir. 28 Şubat'ın odak noktası Çevik Bir değil, Demirel'dir. Ama Demirel bu oyunu Mesut Yılmaz'a karşı kaybetti. Çünkü Yılmaz, kendisi cumhurbaşkanı olmak istedi. ANAP'ın eridiğini görüp, son bir gayretle kendisini Çankaya'ya fırlatmayı denedi. Refah Partisi içinde Tayyip Erdoğan'la birlikte hareket eden kişilerle, Sezer'in cumhurbaşkanlığına adaylığının açıklanacağı gün saat 14'e kadar temas etti. Yılmaz cumhurbaşkanlığı için çok uğraştı ama olmadı.
Erbakan askerlerin bir dediğini iki etmedi
SORU: Peki Erbakan'ın davranışlarından rahatsız mıydı partiniz?
YÜCEL: Erbakanın bizi çok rahatsız edecek bir davranışı olmadı.
Refah Partisi'nin iktidardaki uygulamaları onu gerçek tabanından uzaklaştırdı. O tabana biz değişmedik mesajını vermek istediler. Yoksa Erbakan Başbakanlık'ta çok uzlaşmacıydı. Askerden gelen bütün teklifleri kabul etti. Askerlerin en kolay bütçe aldıkları dönemdir Erbakan dönemi. Özellikle Güneydoğu harcamalarını, teçhizat, silah alımlarını son derece itirazsız kabul etti. MGK Genel Sekreterliği'ne olağanüstü yetkiler veren, genel sekreterliğin herşeye müdahale etmesine imkân tanıyan bir yönetmelik Erbakan'ın başbakanlığında çıktı. Ayrıca Erbakan, imam hatip okullarının sayısının sınırlandırılması, İsrail'le ikili anlaşmalar yapılması, ortak tatbikatlar düzenlenmesi gibi kendi tabanına tamamen ters kararlar aldı. Hatta Tansu hanım o sıralar Diyanet'ten Alevilere bütçe ayrılması için talimatlar veriyordu. Tayyip Erdoğan ise şimdi ne diyor? 'Alevilik mezhep değil' diyor.
SORU: Eğer bütün siyasi partiler bir arada 28 Şubat'a karşı çıkmış olsaydı, bu postmodern darbe gerçekleşebilir miydi?
YÜCEL: Gerçekleşemezdi. 28 Şubat, Türk siyaset kurumunun en büyük ayıplarından biridir. İyi darbe, kötü darbe olmaz. 28 Şubat sürecine katkıda bulunanlar, 28 Şubat'tan sonra kurulan yönetimin kusurlarının da sorumluluğunu üstlerine almalılar. Bozulan ekonominin sorumluluğunu Demirel ve o zamanki Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı taşımalılar. Ayrıca 28 Şubat Susurluk'un üstüne gidilmesini de engelledi, bunu da unutmamak lazım.
SORU: Bugün baktığınızda, partinizin ne tür hatalar yaptığını düşünüyorsunuz?
MGK yolsuzlukları görmüyor
YÜCEL: İstifa edilmeliydi. Eğer DYP hükümetten çekilseydi, Demirel, Yılmaz ve Karadayı boşlukta kalacaktı.
28 Şubat'ı bir cümleyle özetle derseniz, 'Cambaza bak' derim. İnsanlara cambaz gösterilirken, o insanlar ceplerindeki paraları kaybetti, daha da fakirleşti. Türkiye'nin geleceğinin irtica tarafından tehdit edildiğini gören MGK, keşke yolsuzlukları da aynı şekilde bir tehdit olarak görseydi...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.