‘Çanakkale kahramanı bu sarışın Paşa’ymış’
Amasya denilince Abdurrahman Kamil Efendi’den bahsetmek gerekiyor
05.03.2022 23:50:00





"Abdurrahman Kamil Efendi, ilk tanıştığı anda Mustafa Kemal Paşa'ya ve Kuvva hareketine inanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Kamil Efendi'yi, Sultan Beyazıd Camii'nde kılınacak Cuma namazında Amasyalıları bu kutsal harekete davetle vazi-felendirmek istemiştir.
13 Haziran'da gerçekleştirilen bu tarihi konuşmadan önce 12 Haziran 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Amasya'da halka hitap etmişti:
'Padişah ve hükûmet İtilaf Devletleri'nin elinde esir bir vaziyettedir. Memleket elden girmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızı ve istiklalimizi kurtarmak için gayretlerimizle çalışacağız.
(...) Amasyalılar!
Burası, Havza'dan ötesi Pontus oluyor. Sivas'tan doğusu Ermenistan'a kalıyor. Memleket İngiliz mandası altına giriyor. Tarihi büyük Türk milleti böyle esareti kabul etmez, milletimizin tarihî şerefi vardır.
Muhterem Amasyalılar!
Memleketin her tarafında ateşli çalışmalar başladı. Türk vatanseverlerin gayretleriyle garp memleketlerimizde millî cepheler kuruldu.
Cenupta Fransızlarla el birliği yapan Ermenilere karşı saldırmaya başladılar. Amasyalılar ne duruyorsunuz? Burada da mutlaka her türlü haklarımızı korumak üzere Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalıyız' demişti."
Abdurrahman Kamil Efendi'nin bir gün sonra Sultan Beyazıd Camii'nde yaptığı ateşli konuşmadan sonra bu hukuk cemiyeti kurulmuştur. 17 kurucusu arasında, Abdurrahman Kamil Efendi ile Müftü Hacı Tevfik Efendi'nin ismi ilk iki sırada yer almaktaydı. Hacı Tevfik Efendi ölene kadar cemiyete başkanlık etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, kışlada bulunan Veysibeyzade Nafiz Bey'e kısa bir notla pusula yazar. Konuşmaya davet pusulasının, komiser muavini Osman Bey'le Abdurrahman Kamil Efendi'nin evine götürülmesini ister.
Saraydüzü kışlasına yakın olan Kamil Efendi'nin evine pusulayı götüren Osman Efendi'den bu emaneti alan Kamil Efendi, okuduğu pusulayı öperek başına koydu ve 'başım gözüm üstüne' diyerek halkla konuşmayı kabul ettiğini belirtti."
Kamil Efendi'nin büyük oğlu Ahmet Emri Yetkin, babasının 13 Haziran 1919 Cuma günü verdiği vaazın, önceki gece Mustafa Kemal Paşa tarafından altı maddelik bir konu halinde pusula olarak gönderildiğini belirtiyor:
"Bir gün evde otururken kapımız çalındı. Kapıyı ben açtım. O zaman milletvekillerinden Amasyalı Nafiz Bey ile karşılaştım.
Nafiz Bey, o vakit Amasya Müftüsü olan babam Abdurrahman Kamil Efendi'nin evde olup olmadığını sordu. Kendisine, 'buyurun babam evde' dedim.
Nafiz Bey'e yol göstererek yukarıda babamın yanına çıktık. Nafiz Bey, babama Atatürk'ün altı maddelik bir konuyu halka vaaz olarak camide anlatmasını, selamları ile söyledi.
Biraz sonra Nafiz Bey, babamdan Atatürk'e selam ve muhabbetler ulaştırmak üzere evden ayrıldı.
Babam bu maddeleri sessiz şekilde okudu. 'Mustafa Kemal Paşa halka vaaz vermemizi emir buyuruyorlar' dedi."
Bundan sonrasını Menç'in eserinden verelim: "Mustafa Kemal, Hoca Kamil Efendiye, 'Baba hazırlandın mı?' diye sordu.
'Tamamdır oğul, tamamdır' diyen Kamil Efendi,besmele çekerek caminin kapısına doğru ilerledi. Etrafı saran Amasyalılar, misafirlerine yol açarken 'Çanakkale kahramanı bu sarışın Paşa'ymış' cümleleriyle hayret ve merakla bakıyorlardı. Cami bir hayli kalabalıktı. Etraf köylerden dahi gelenler olmuştu.
Mustafa Kemal Paşa'yı kendisinden evvel camiye girmesi için Müftü Tevfik Efendi yol gösterdi. Bu haliyle Paşa'ya ve yüklenmiş olduğu vazifeye ne kadar önem verdiğini gösterdi.
Paşa, Müftü Efendi ve yanlarında gelen 'ümit kafilesi'nin seçme subaylarıyla birlikte caminin müezzinler kısmına çıktılar. Cuma namazından önce kürsüye çıkan Abdurrahman Kamil Efendi, camide bulunanlara şöyle seslendi:
'Ey nas!
Allah, Kur'an-ı Kerim'de la taknetu min rahmetillah yani de ki; kendini tüketenler Allah'ın esirgeciliğinden umut kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları muhakeme (af) eder. Çünkü O, muhakeme (af) edicidir, esirgeyicidir, buyuruyorlar.'
Arkasından vatanımızın uğradığı haksız saldırı ve işgalleri kısaca anlattı. Allah'ın esirgeyiciliğinden umut kesmenin bir azgınlık, bir nankörlük ve küfür olduğunu, hep birlikte çalışarak, birleşerek vatanın kurtarılacağını söyledikten sonra coşkulu bir sesle şöyle sürdürdü konuşmasını:
Muhterem evlatlarımız!
Türk milletinin, Türk hakimiyetinin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür.
Artık bu hükûmetten iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun, hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne çare-i halas halkımızın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır."
Bu vaazdan sonra Amasya halkı millî müdafaa için harekete geçmiştir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Amasya şubesi resmen açılmıştır.
Müftü Tevfik Efendi başkan, Hoca Abdurrahman Kamil Efendi, Hoca Bahaddin Efendi, Şeyh Cemaleddin Efendi, Harputzade Hasan Efendi, Topçuzade Mustafa Bey, Eytam Müdürü Ali Efendi, Topçuzade Hilmi Bey, Hacım Mahmudzade Mehmet Eendi, Miralay Zade Hamdi Bey, Şirinzade Mahmut Efendi, Kofzade Mustafa Efendi, Veysibeyzade Sıtkı Bey, Seyfizade Ragıp Efendi, Yumukosmanzade Hamdi Efendi, Arpacızade Hürrem Bey..."
Amasya Genelgesi ile, Kurtuluş Savaşı resmen ilan edilmiştir.
Şehir, 30 Ocak 1920'de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin öncülüğünde büyük bir miting tertip etmiş, Maraş'taki Fransız ve Ermeni işgalini kınamıştır.
Amasya'nın Mustafa Kemal ile müdafaasında Müftü Hacı Tevfik de öne çıkmış, ilk Meclis açıldığında da hem kendi adına, hem de Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına tebrik telgrafı göndermiştir.
Mustafa Kemal, Amasya'da iken halen 9. Ordu Müfettişi'dir.
Yıllar sonra savaş zaferle taçlandıktan sonra 24 Eylül 1924 tarihinde Mustafa Kemal Reis-i Cumhur olarak Amasya'ya tekrar ziyarette bulunur.
Amasya Belediyesi'nde şerefine verilen ziyafette Kamil Efendi'yi yine yâd eder:
"Efendiler! Bundan beş sene evvel buraya geldiğim zaman, bu şehir halkı da bütün millet gibi hakiki vaziyeti almamışlardı. Fikirlerde karışıklık vardı, beyinler adeta bir durgun halde idi.
Ben burada birçok zevatla beraber Kamil Efendi Hazretleri'yle de görüştüm.
Canlandırmak istediğim hatıra, Efendi Hazretlerinin bir cami¬i şerifte hakikati halka izah etmiş olmasıdır.
Efendi Hazretleri halka dediler ki:
Milletin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, bağımsızlığı hakikaten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak icap ederse vatanın son bir ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır.
Padişah olsun, halife olsun, isim ve unvanı her ne olursa olsun, hiçbir şahıs ve makamın mevcudiyetinin hükmü kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi halkın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 327)
13 Haziran'da gerçekleştirilen bu tarihi konuşmadan önce 12 Haziran 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Amasya'da halka hitap etmişti:
'Padişah ve hükûmet İtilaf Devletleri'nin elinde esir bir vaziyettedir. Memleket elden girmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Hep beraber aziz vatanımızı ve istiklalimizi kurtarmak için gayretlerimizle çalışacağız.
(...) Amasyalılar!
Burası, Havza'dan ötesi Pontus oluyor. Sivas'tan doğusu Ermenistan'a kalıyor. Memleket İngiliz mandası altına giriyor. Tarihi büyük Türk milleti böyle esareti kabul etmez, milletimizin tarihî şerefi vardır.
Muhterem Amasyalılar!
Memleketin her tarafında ateşli çalışmalar başladı. Türk vatanseverlerin gayretleriyle garp memleketlerimizde millî cepheler kuruldu.
Cenupta Fransızlarla el birliği yapan Ermenilere karşı saldırmaya başladılar. Amasyalılar ne duruyorsunuz? Burada da mutlaka her türlü haklarımızı korumak üzere Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalıyız' demişti."
Abdurrahman Kamil Efendi'nin bir gün sonra Sultan Beyazıd Camii'nde yaptığı ateşli konuşmadan sonra bu hukuk cemiyeti kurulmuştur. 17 kurucusu arasında, Abdurrahman Kamil Efendi ile Müftü Hacı Tevfik Efendi'nin ismi ilk iki sırada yer almaktaydı. Hacı Tevfik Efendi ölene kadar cemiyete başkanlık etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, kışlada bulunan Veysibeyzade Nafiz Bey'e kısa bir notla pusula yazar. Konuşmaya davet pusulasının, komiser muavini Osman Bey'le Abdurrahman Kamil Efendi'nin evine götürülmesini ister.
Saraydüzü kışlasına yakın olan Kamil Efendi'nin evine pusulayı götüren Osman Efendi'den bu emaneti alan Kamil Efendi, okuduğu pusulayı öperek başına koydu ve 'başım gözüm üstüne' diyerek halkla konuşmayı kabul ettiğini belirtti."
Kamil Efendi'nin büyük oğlu Ahmet Emri Yetkin, babasının 13 Haziran 1919 Cuma günü verdiği vaazın, önceki gece Mustafa Kemal Paşa tarafından altı maddelik bir konu halinde pusula olarak gönderildiğini belirtiyor:
"Bir gün evde otururken kapımız çalındı. Kapıyı ben açtım. O zaman milletvekillerinden Amasyalı Nafiz Bey ile karşılaştım.
Nafiz Bey, o vakit Amasya Müftüsü olan babam Abdurrahman Kamil Efendi'nin evde olup olmadığını sordu. Kendisine, 'buyurun babam evde' dedim.
Nafiz Bey'e yol göstererek yukarıda babamın yanına çıktık. Nafiz Bey, babama Atatürk'ün altı maddelik bir konuyu halka vaaz olarak camide anlatmasını, selamları ile söyledi.
Biraz sonra Nafiz Bey, babamdan Atatürk'e selam ve muhabbetler ulaştırmak üzere evden ayrıldı.
Babam bu maddeleri sessiz şekilde okudu. 'Mustafa Kemal Paşa halka vaaz vermemizi emir buyuruyorlar' dedi."
Bundan sonrasını Menç'in eserinden verelim: "Mustafa Kemal, Hoca Kamil Efendiye, 'Baba hazırlandın mı?' diye sordu.
'Tamamdır oğul, tamamdır' diyen Kamil Efendi,besmele çekerek caminin kapısına doğru ilerledi. Etrafı saran Amasyalılar, misafirlerine yol açarken 'Çanakkale kahramanı bu sarışın Paşa'ymış' cümleleriyle hayret ve merakla bakıyorlardı. Cami bir hayli kalabalıktı. Etraf köylerden dahi gelenler olmuştu.
Mustafa Kemal Paşa'yı kendisinden evvel camiye girmesi için Müftü Tevfik Efendi yol gösterdi. Bu haliyle Paşa'ya ve yüklenmiş olduğu vazifeye ne kadar önem verdiğini gösterdi.
Paşa, Müftü Efendi ve yanlarında gelen 'ümit kafilesi'nin seçme subaylarıyla birlikte caminin müezzinler kısmına çıktılar. Cuma namazından önce kürsüye çıkan Abdurrahman Kamil Efendi, camide bulunanlara şöyle seslendi:
'Ey nas!
Allah, Kur'an-ı Kerim'de la taknetu min rahmetillah yani de ki; kendini tüketenler Allah'ın esirgeciliğinden umut kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları muhakeme (af) eder. Çünkü O, muhakeme (af) edicidir, esirgeyicidir, buyuruyorlar.'
Arkasından vatanımızın uğradığı haksız saldırı ve işgalleri kısaca anlattı. Allah'ın esirgeyiciliğinden umut kesmenin bir azgınlık, bir nankörlük ve küfür olduğunu, hep birlikte çalışarak, birleşerek vatanın kurtarılacağını söyledikten sonra coşkulu bir sesle şöyle sürdürdü konuşmasını:
Muhterem evlatlarımız!
Türk milletinin, Türk hakimiyetinin artık hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, istiklali tehlikeye düşmüştür.
Artık bu hükûmetten iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun, hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne çare-i halas halkımızın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır."
Bu vaazdan sonra Amasya halkı millî müdafaa için harekete geçmiştir. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Amasya şubesi resmen açılmıştır.
Müftü Tevfik Efendi başkan, Hoca Abdurrahman Kamil Efendi, Hoca Bahaddin Efendi, Şeyh Cemaleddin Efendi, Harputzade Hasan Efendi, Topçuzade Mustafa Bey, Eytam Müdürü Ali Efendi, Topçuzade Hilmi Bey, Hacım Mahmudzade Mehmet Eendi, Miralay Zade Hamdi Bey, Şirinzade Mahmut Efendi, Kofzade Mustafa Efendi, Veysibeyzade Sıtkı Bey, Seyfizade Ragıp Efendi, Yumukosmanzade Hamdi Efendi, Arpacızade Hürrem Bey..."
Amasya Genelgesi ile, Kurtuluş Savaşı resmen ilan edilmiştir.
Şehir, 30 Ocak 1920'de Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin öncülüğünde büyük bir miting tertip etmiş, Maraş'taki Fransız ve Ermeni işgalini kınamıştır.
Amasya'nın Mustafa Kemal ile müdafaasında Müftü Hacı Tevfik de öne çıkmış, ilk Meclis açıldığında da hem kendi adına, hem de Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına tebrik telgrafı göndermiştir.
Mustafa Kemal, Amasya'da iken halen 9. Ordu Müfettişi'dir.
Yıllar sonra savaş zaferle taçlandıktan sonra 24 Eylül 1924 tarihinde Mustafa Kemal Reis-i Cumhur olarak Amasya'ya tekrar ziyarette bulunur.
Amasya Belediyesi'nde şerefine verilen ziyafette Kamil Efendi'yi yine yâd eder:
"Efendiler! Bundan beş sene evvel buraya geldiğim zaman, bu şehir halkı da bütün millet gibi hakiki vaziyeti almamışlardı. Fikirlerde karışıklık vardı, beyinler adeta bir durgun halde idi.
Ben burada birçok zevatla beraber Kamil Efendi Hazretleri'yle de görüştüm.
Canlandırmak istediğim hatıra, Efendi Hazretlerinin bir cami¬i şerifte hakikati halka izah etmiş olmasıdır.
Efendi Hazretleri halka dediler ki:
Milletin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, bağımsızlığı hakikaten tehlikeye düşmüştür. Bu felaketten kurtulmak icap ederse vatanın son bir ferdine kadar ölmeyi göze almak lazımdır.
Padişah olsun, halife olsun, isim ve unvanı her ne olursa olsun, hiçbir şahıs ve makamın mevcudiyetinin hükmü kalmamıştır. Yegâne kurtuluş çaresi halkın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini kullanmasıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 327)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.