Bir doğa ve tarih harikası: Şeki

TÜRKSOY tarafından 2016 Yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Azerbaycan'ın Şeki şehri, tarihi ve doğal güzellikleri bir arada barındırıyor.
Kafkasya dağlarının eteğinde yeşillikler içerisindeki Şeki'de, tarihi yüzyılllara dayanan çok sayıda cami, kervansaray, kale, hamam ve diğer anıtlar bulunuyor.
Tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra yöresel şivesiyle her zaman yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Şeki'nin kendine has mutfak ve sanat kültürü var.
Devlet tarafından koruma altına alınan 84 anıt arasında kendine has mimari üslubuyla Şeki Han Sarayı önde geliyor. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan Şeki Han Sarayı, Azerbaycan Ortaçağ mimarisinin en önemli anıtları arasında gösteriliyor.
Şeki Hanlığının kurucusu Hacı Çelebi Han'ın torunun Muhammed Hüseyin Han Müştag tarafından 1762 senesinde yazlık ikametgah olarak inşa edilen Han Sarayı'nın en önemli özelliklerinden biri de yapımında çivi veya herhangi bir yapıştırıcı madde kullanılmamış olması.
Çevresi surlarla çevrili, iki kat, altı oda ve iki aynalı balkondan oluşan, salon ve oda duvarları renkli işlemeler, motifler, savaş sahnelerinin yansıtıldığı duvar resimleriyle süslü sarayın ahşap çıtalar arasına çeşitli renklerde cam monte edilerek yapılan geometrik desenli pencereleri, "şebeke" adı verilen el sanatlarının en nadir örnekleri arasında gösteriliyor.
18. asırda inşa edilen Yukarı Kervansaray ise büyüklüğü ve mimari yapısına göre Güney Kafkasya'nın günümüze kadar varlığını korumuş iki kervansarayından biri olma özelliğini taşıyor.
Altı bin metrekare alanda kurulu, Şeki'ye özgü mimari üslupla tuğla ve çay taşıyla inşa edilen Yukarı Kervansaray, bir katı bodrum olan üç kattan, 300'den fazla odadan oluşuyor. Yukarı Kervansaray'ın Şeki mimarisine has iki kapısı bulunuyor.