Basınımızın gündemine ve de gündemi nasıl değerlendirdiğine dikkatlice bakın. Genel olarak, bu milletin yararına, kalkınmasına yarayan haber bulabiliyor musunuz? Basınımız ülkemizi geleceğe taşıyacak projeleri gündeme taşıyor mu?Basınımız ülkemizi tehdit eden unsurları gündeme getirerek devletimizi, milletimizi ve güvenlik güçlerimizi ayıktırıyor mu?Basınımız bizleri millet olarak bir ve beraber tutacak bilgilere ve haberlere yer veriyor mu?Bu anlattıklarımı örneklendirmek gerekirse, dilerseniz haftalardır, aylardır sürekli ilk sayfaları meşgul eden şu meşhur Papa ziyaretinden bahsedelim. Gerçi "ziyaret mi, Haçlı seferi mi" sizin takdirlerinize bırakıyorum ama, neyse. Dikkat ettiyseniz tartışmalar başladığından bugüne malum basınımız "saha dışı" haberlerle gündemimizi meşgul etti. Papa'nın, Hz. Peygamber efendimiz ve İslam hakkındaki sözleri milletimize unutturulmaya çalışıldı. Kültürümüzde varolan "misafir ağırlama" gelenekleri hep gündeme taşınarak, milletimiz Papa'ya hazır hale getirildi. Papa ziyaretinin faydaları saymakla bitirilemedi.Papa'nın "Kostantinapol'e gidiyorum" ifadesi sümenaltı edildi.Papalığın "İslam'la buluşmaya değil, Ortodokslarla kaynaşmaya gidiyoruz" açıklamaları gözden kaçırıldı.Papa'nın "Ekümenik Patrikhane" vurgusu, Patrikhane'de yapacağı "Barış Ayini", Ayasofya'da yapacağı Bizans hedefli gösterinin getireceği tehlikelerden hiç bahsedilmedi.Gerçi bu konu ulusal güvenliğimizle alakalı bir konu, bu konuda önlem alması gerekenler, bu tehlikeleri bertaraf etmesi gerekenler devletin idaresinden sorumlu olan iradedir, ama sonuçlar hepimizi oldukça yakından ilgilendirmektedir.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bu konuyla alakalı olarak "Papa kadar Papa'yı davet edenler de sorumludur" demektedir.Sayın Baş "Papa'yı davet edenler" derken, bu açıklamasının devamında perde önünde görünenlerden çok perde arkasındakilerin önemli olduğunu vurgulamaktadır.Yani tribünlere oynayarak, iç siyasete yönelik Papa'yla görüşmeyeceğini söyleyip de Papa'yı daha kapıda karşılayanları ve temsil ettiği milletin onurunu çiğneyerek geliş hedefi belli olan Papa'nın ardından yürüyenleri kastediliyor.Papa'nın A'sından Z'sine kadar ziyaret programını -hiç alakaları yokmuş gibi davranmalarına rağmen- belirleyenlerden, organize edenlerden, Papa'nın önündeki bütün engelleri kaldıranlardan, dilediği gibi ve dilediği kişiyle görüşmesinin önünü açanlardan bahsediliyor.Tabii, basınımız, Papa'nın kıyafetlerinin ne anlama geldiği gibi önemli konularla meşgul olduğundan bu ayrıntıları aktaracak imkan ve zaman bulamıyor.Bu arada kaşla göz arası yapılan Hıristiyanlık propagandası da cabası. Yıllardan beri misyonerler ülkemizde cirit atıyor, ama hiç bu kadar etkili misyonerlik yapamadılar.Televizyonlarımız durmadan Papa'nın yaptığı ayinleri, istavroz çıkarmasını Müslüman Türk milletine izletiyor.Esasen şu anda izlediklerimiz ve bir türlü algılayamadığımız maalesef Ayasofya'nın yavaş yavaş elimizden çıkışıdır, 550 küsur yıllık İstanbul'un Konstantinapolleşmesidir, Fatih'in çağ açıp çağ kapatarak tarihe gömdüğü Bizans'ın yeniden hortlatılmasıdır.Fatih'in bize emaneti olan İstanbul, yeniden tarihin karanlık sayfalarına dönüyor.Tabii yine birileri yakın gelecekte karşılaşacağımız bu tehlikeli sürece komplo teorisi diyerek geçiştirecektir. Malum basınımız da bunların çığırtkanlığı görevini üstlenecektir. Aynı şeyi Irak için, Kuzey Irak için, Kıbrıs için de diyorlardı, ama komplo dedikleri her şey gerçek oluverdi.Siyasilerimize ve devletin yetkili organlarına düşen görev bellidir. Atatürk'ün uyardığı hususlardan asla taviz verilmemelidir. Ama görünen o ki Atatürk'ün bize en büyük emaneti Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, tapusu olan Lozan delik deşik edildi. Ülkemiz üzerinde hesabı olanların Cumhuriyetimizin temel dinamikleriyle oynamasına müsaade ediliyor, hatta onlar emrediyor bizimkiler de bu görevi(!) seve seve yerine getiriyor.Milletimize düşen görev ise demokratik ve hukuki haklarını kullanarak bu tehlikeleri protesto etmektir, tepkisiz kalmamaktır, "dur bakali ne olacak" dememektir, "bana ne"cilikten kurtulmaktır, araştırmaktır, öğrenmektir, ölçü sahibi olmaktır, ölçü sahibi olanlarla beraber olmaktır, vatanına, bayrağına, devletine askerine sahip çıkmaktır, çalışmaktır, çok çalışmaktır... Her şeyden önemlisi ise bu yapılanları bir yere not etmek, asla unutmamak ve seçim zamanı geldiğinde ülkemizi bu sürece hazırlayanlara haddini bildirmektir. Milletin iradesini gerçekten meclise taşıyacak ve milli projelerle bu ülkeyi şaha kaldıracak liderlere ve siyasi kadrolara emaneti teslim etmektir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Hükümetin ‘yeni anayasa’dan maksadı nedir? / 29.05.2024
- Açlık sınırı ‘ulaşılamayan’ hedef oldu / 28.05.2024
- Şimşek’in programı vatandaşa zarar! / 25.05.2024
- Dünya savaşa sürükleniyor Türkiye ne yapmalı? / 24.05.2024
- Reisi’nin ölümü ve dünyayı bekleyen tehlike / 22.05.2024
- Yapay zeka ve Vatandaşlık Maaşı / 21.05.2024
- Türkiye de Gazze gibi işgal hedefinde! / 18.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024
- Açlık sınırı ‘ulaşılamayan’ hedef oldu / 28.05.2024
- Şimşek’in programı vatandaşa zarar! / 25.05.2024
- Dünya savaşa sürükleniyor Türkiye ne yapmalı? / 24.05.2024
- Reisi’nin ölümü ve dünyayı bekleyen tehlike / 22.05.2024
- Yapay zeka ve Vatandaşlık Maaşı / 21.05.2024
- Türkiye de Gazze gibi işgal hedefinde! / 18.05.2024
- Enflasyonda hayal başka, gerçek başka! / 17.05.2024
- Kamu tasarrufu israf edenden talep edilmeli / 15.05.2024
- Kamuda tasarruf: Ekonomik iflasın göstergesi / 14.05.2024