Allah’a yaklaştıran, ateşten uzaklaştırır
Hz. Ali buyurdu ki: “Öfkeden sakın. Çünkü o şeytanın sebep olduğu düşük akıllılıktır. Seni Allah’a yaklaştıran şeyin, ateşten uzaklaştırdığını, Allah’tan uzaklaştıranın da ateşe yaklaştırdığını bil”
06.06.2023 10:10:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
Hz. Ali (a.s.) bir mektubunda buyurdu ki:
"Bu Yemen ve Rabia halklarının şehirlerinde ve kırsal kesimlerinde yaşayanların oy birliğiyle almış olduğu karardır. Onlar, Allah'ın Kitabına tâbi olup herkesi ona çağırmakta, onu kabul etmelerini istemekte; ona çağıran ve onunla emreden herkese icabet etmekte, bu konuda bir ücret istememekte ve ondan başka bir şeye razı olmamakta anlaşmışlardır. Kur'an'ı terk eden veya ona aykırı hareket edene karşı hepsi tek bir el olup, birbirlerini desteklerler. Sözleri birdir; ayıplayanın ayıplaması, sinirlenenin sinirlenmesi, bir kavmin diğer bir kavmi zelil kılması, bir kavmin başka bir kavme sövmesi veya aşağılaması yüzünden anlaşmalarını bozmazlar. Onların hazır olanları, hazır olmayanları, sefihleri, âlimleri, cahilleri ve olgunları hepsi bu vaat üzerindedir. Bu nedenle Allah'ın ahdi ve anlaşması da onların üzerindedir. 'Allah'ın ahdinden sorulacaksınız.' (Ahzab: 15). Bu sözleşmeyi Ali b. Ebi Tâlib yazmıştır."
* * *
Kendisine biat edildikten sonra Muaviye'ye gönderdiği mektupta şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali'den Ebu Süfyan oğlu Muaviye'ye...
Sizler hakkında bir şey demişsem veya yüz çevirmişsem bu konuda mazur olduğumu biliyorsun. Sonunda, olmamasına çare bulunmayan ve olması gereken iş olup bitti. Söz uzun, kelam çoktur; dönen döndü, gelen geldi. O halde halkından bana biat al, arkadaşlarından bir heyetle bana gel, ve's-Selam."
* * *
Abdullah b. Abbas'ı Basra valisi tayin ettiği zaman yazdığı mektupta da buyurdu ki:
"İnsanlara karşı, meclisine geldiklerinde ve hüküm verdiğinde açık yüzlü ol. Öfkeden sakın. Çünkü o şeytanın sebep olduğu düşük akıllılıktır. Seni Allah'a yaklaştıran şeyin, ateşten uzaklaştırdığını, Allah'tan uzaklaştıranın da ateşe yaklaştırdığını bil."
* * *
Abdullah b. Abbas'ı Haricilere delil göstermesi ve nasihat etmesi için gönderdiğinde yazdığı mektup şöyledir: "Onlarla Kur'an'a dayanarak tartışma; çünkü Kur'an, pek çok anlam taşıyan bir kitaptır. Sen bir şey söylersin, onlar da bir şey söylerler. Fakat onlara sünnetle delil getir; çünkü onlar, ondan kaçmaya hiçbir yol bulamazlar."
* * *
Ebu Musa el-Eş'ari'nin Hakemeyn konusundaki mektubuna cevap olarak yazdığı mektubunda ise şöyle buyurdu:
"İnsanların pek çoğu nasiplerinden mahrum kaldı, dünyaya meyledip hevalarından konuştular. Ben, bu işte tuhaf bir menzilde konakladım; kendilerini beğenmiş bir toplum da orada toplandı. Ben, onların kana bulanmasından korkulan yaralarını tedavi etmek istiyorum. Muhammed (s.a.a) ümmetinin birliğini, uzlaşmasını benden daha çok isteyen hiç kimse yoktur; bununla da güzel bir karşılık ve güzel bir yer ummaktayım. Her ne kadar ayrılırken sahip olduğun liyakati kaybetmiş olsan da kendi adıma söz verdiğim şeye vefa göstereceğim. Kötü kişi, aklın ve tecrübenin getirdiği faydadan mahrum kalan kişidir. Allah'ın ıslah ettiği bir işi bozmam, söyleyenin söylediği bâtıl söze tahammül edemem. Bilmediğin şeyi bırak; çünkü insanların en şerlileri, bu kötü sözlerle sana doğru koşar. Ve's-Selam."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)
"Bu Yemen ve Rabia halklarının şehirlerinde ve kırsal kesimlerinde yaşayanların oy birliğiyle almış olduğu karardır. Onlar, Allah'ın Kitabına tâbi olup herkesi ona çağırmakta, onu kabul etmelerini istemekte; ona çağıran ve onunla emreden herkese icabet etmekte, bu konuda bir ücret istememekte ve ondan başka bir şeye razı olmamakta anlaşmışlardır. Kur'an'ı terk eden veya ona aykırı hareket edene karşı hepsi tek bir el olup, birbirlerini desteklerler. Sözleri birdir; ayıplayanın ayıplaması, sinirlenenin sinirlenmesi, bir kavmin diğer bir kavmi zelil kılması, bir kavmin başka bir kavme sövmesi veya aşağılaması yüzünden anlaşmalarını bozmazlar. Onların hazır olanları, hazır olmayanları, sefihleri, âlimleri, cahilleri ve olgunları hepsi bu vaat üzerindedir. Bu nedenle Allah'ın ahdi ve anlaşması da onların üzerindedir. 'Allah'ın ahdinden sorulacaksınız.' (Ahzab: 15). Bu sözleşmeyi Ali b. Ebi Tâlib yazmıştır."
* * *
Kendisine biat edildikten sonra Muaviye'ye gönderdiği mektupta şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kulu, Mü'minlerin Emiri Ali'den Ebu Süfyan oğlu Muaviye'ye...
Sizler hakkında bir şey demişsem veya yüz çevirmişsem bu konuda mazur olduğumu biliyorsun. Sonunda, olmamasına çare bulunmayan ve olması gereken iş olup bitti. Söz uzun, kelam çoktur; dönen döndü, gelen geldi. O halde halkından bana biat al, arkadaşlarından bir heyetle bana gel, ve's-Selam."
* * *
Abdullah b. Abbas'ı Basra valisi tayin ettiği zaman yazdığı mektupta da buyurdu ki:
"İnsanlara karşı, meclisine geldiklerinde ve hüküm verdiğinde açık yüzlü ol. Öfkeden sakın. Çünkü o şeytanın sebep olduğu düşük akıllılıktır. Seni Allah'a yaklaştıran şeyin, ateşten uzaklaştırdığını, Allah'tan uzaklaştıranın da ateşe yaklaştırdığını bil."
* * *
Abdullah b. Abbas'ı Haricilere delil göstermesi ve nasihat etmesi için gönderdiğinde yazdığı mektup şöyledir: "Onlarla Kur'an'a dayanarak tartışma; çünkü Kur'an, pek çok anlam taşıyan bir kitaptır. Sen bir şey söylersin, onlar da bir şey söylerler. Fakat onlara sünnetle delil getir; çünkü onlar, ondan kaçmaya hiçbir yol bulamazlar."
* * *
Ebu Musa el-Eş'ari'nin Hakemeyn konusundaki mektubuna cevap olarak yazdığı mektubunda ise şöyle buyurdu:
"İnsanların pek çoğu nasiplerinden mahrum kaldı, dünyaya meyledip hevalarından konuştular. Ben, bu işte tuhaf bir menzilde konakladım; kendilerini beğenmiş bir toplum da orada toplandı. Ben, onların kana bulanmasından korkulan yaralarını tedavi etmek istiyorum. Muhammed (s.a.a) ümmetinin birliğini, uzlaşmasını benden daha çok isteyen hiç kimse yoktur; bununla da güzel bir karşılık ve güzel bir yer ummaktayım. Her ne kadar ayrılırken sahip olduğun liyakati kaybetmiş olsan da kendi adıma söz verdiğim şeye vefa göstereceğim. Kötü kişi, aklın ve tecrübenin getirdiği faydadan mahrum kalan kişidir. Allah'ın ıslah ettiği bir işi bozmam, söyleyenin söylediği bâtıl söze tahammül edemem. Bilmediğin şeyi bırak; çünkü insanların en şerlileri, bu kötü sözlerle sana doğru koşar. Ve's-Selam."
(Nehcü'l-Belağa'dan...)