Bir tarihler Yeni Asya'nın bir manşeti vardı; "O da el bu da el en iyisi Demirel". Peki masasından risalelerin eksik olmadığı bilinen Demirel Erdoğan'ı neden kükretti? M.KARABACAK'ın yazısı...
Erdoğan'ı kızdıran, ABD dururken niye Arabistan (mı?)Cumhuriyet tarihinde aile fertlerinin neredeyse tamamın yakını ABD'de olan kaç başbakan bilirsiniz? Tayyip beyin oğlu, gelini, kızları damadı, kısaca çoluk-çocuğu ya şu anda da ABD'de, yada "başörtüsü yüzünden" öğrenimlerini ABD'de yaptılar/hala yapıyorlardır.Aslını isterseniz, hoş ve bir o kadar da karlı bir mağduriyet.Az sonra...Şimdi böyle birisi, yani aile fertlerinin tamamını yurtdışında okutan biri kalkar da "kimse bu ülkenin çocuklarına başka adres göstermesin (Demirel Suud'a mı gidecek Allah göstermesin) gidecekse kendisi gitsin" derse ve buna birleri alkış tutarsa ne yapmak lazım?
Oturup ağlamak lazım.Erkek gibi bir şey yapamayınca...Bir tarihler Yeni Asya'nın bir manşeti vardı; "O da el bu da el en iyisi Demirel."Rivayetlere göre de bu Demirel'in masasının üstünde "risaleler" hiç eksik olmazmış.Hatta söz konusu risalelerde şöylesi bir tebşirat/müjde bile varmış: Isparta'dan bir zat çıkacak, ensesi kalın, kafası kel, göbeği kocaman, İslam bu zat sayesinde neşv-ü nemâ bulacak/yücelecek, yayılacak."Benim elliye az biraz kalan ömrümün bir dönemlerinde bunu ben bizzat "şakirt" sınıfından "ağabey" düzeyinde, en sağlam iki organımdan biri olan kulaklarımla -diğeri de gözümdür- birkaç kez dinlemiştim.Of İmam-Hatip yıllarında tanıdığım eski şakirtlerden Hayati Saral (tanıyan bilir) bu sözü merhum Süleyman Zorba'ya söylediğinde Süleyman hocanın kaşı cevabını merak edene vicahî anlatabilirim.
Şimdi, yıllarca köylerde, kasabalarda kendisine oy devşirme adına bu masalla yola çıkanların Süleyman Demirel'in bu adres göstermesine ne buyururlar bilemem.Hem sonra değil mi ki, bu tebşirat risalelerde var(mış), bu eleştirmek ancak ve ancak "nifak alametidir" yani münafıklıktır.Ben, bana göre son derece yerinde iki eleştiride bulundum ve dedim ki, risalelerdeki bu ifade İslamî ölçülere göre tutarsızdır, yanlıştır."Latif bir ses geldi" Asya dolaylarından(!) ve beni münafıklıkla itham etti.Yazısı bendedir.Zamanı gelince cevap hakkım saklıdır.Düşündüm bir ara, nasıl olur da; "kafire kafir demeyin, bunda eziyet vardır" buyuran(!) Said-i Nursî, risalelerine dil uzatanı "münafıklıkla" itham edebiliyor?Bu, Allah'ın kitabını inkar edene bu senin yaptığın küfür, bu fiili işleyen sen de kâfirsin demekte "eziyet", ama risalelerdeki tutarsız ifadeleri eleştirene münafık demekte "meziyet" var anlamına gelmiyor mu?Dedim ya, bu konuya daha sonra değineceğim.Tekrar gidelim Demirel'e.
Demirel ile Nursî arasında her hangi bir bağın olup olmadığının irdelenmesi bir yana, yıllarca Yeni Asya'nın Demirel kerametleri yaymasının derin hikmetlerini(!) iyi sorgulamam gerek. Bir başka şeyi daha sorgulamak gerekirse o da şudur. Demirel de Said-i Nursî gibi, hareket kıvraklığını "komünizm" masalına borçlu.Biri komünizm derken diğeri de "ateizm/mutlak küfür" martavalını okudu durdu yıllarca.Bir Hıristiyanlık tasarımı olan komünizm "tehlikesi" bizi kendi dünyasından koparıp Hıristiyan rıhtımına başladı.Bunun çok iyi irdelenmesi gerek.Seçim meydanlarında "gomonizmdenn şikayetçi misiniz?", "neveeeet", "takılın peşimeee" tretleriyle altı gidip yedi gelenle "küfrü mutlak hücum ediyor, ama papazlara yan bakmayın, onlarla dost olun" buyuran arasında çok ciddi bağlar olmalı.Peki durup dururken bu İslam köylü zat niye "başörtüsü takmak isteyen Suud-i Arabistan'a gitsin" dedi.
Niye böyle deyip de "başörtüsü sorununu çözme" konusunda, bu tip beyanlara külhanbeyi cevap vermenin dışında başka hiçbir şey yapmayan ve de yapmayacak olan Tayyip beyi tekrar kükretti(!)Ülkeyi misyonerlerin üssü haline getirecek ne kadar kanuni düzenleme varsa yapabilen, ülkenin yabancılara peşkeş çekilmesinin önündeki engelleri bir bir kaldıran AKP, ne hikmetse(!) başörtüsünü çözemiyor."Efendim çözdürmüyorlar ki", bu da "şuyuğu vukuundan beter" bir yalan.Bunca yaptıklarınızı yaptıran bir tek başörtüsüne mi engel oluyor?Peki AİHM'ne "başörtüsü yasağı sürmeli" şeklinde raporu kim sundu?Kim olacak, Dışişleri.
Peki "başörtüsü takmak isteyen Suudi Arabistan'a gitsin" demekten, "Türkiye'de başörtüsü yasağı devam etmeli" sözü daha fazla yuhalanması gereken söz değil mi?Ah yalan dünya.Size bir hadis-i şerif sunayım, bu iş bitsin.Ebu Hureyre'den (ra): Resulüllah (as) şöyle buyurdu:"İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllar yalancılar tasdik edilecek, doğru konuşanlar yalancılıkla itham edilecekler. Keza o yıllarda haine itimat edilecek, güvenilir insana sen hainsin denilecek. O zaman 'ruvaybida adam' amme işinde söz sahibi olacak."Soruldu: 'Ruvaybida kimdir?" "Amme işlerinde söz sahibi olan değersiz kişi" diye cevap verdiler. (Prof. İbrahim Canan Kutûb-i Sitte Terc. ve Şerhi. C.17,s.546).Bir kıyaslayın lütfen.
Müslim KARABACAK / muslimkarabacak@gmail.com
Erdoğan'ı kızdıran, ABD dururken niye Arabistan (mı?)Cumhuriyet tarihinde aile fertlerinin neredeyse tamamın yakını ABD'de olan kaç başbakan bilirsiniz? Tayyip beyin oğlu, gelini, kızları damadı, kısaca çoluk-çocuğu ya şu anda da ABD'de, yada "başörtüsü yüzünden" öğrenimlerini ABD'de yaptılar/hala yapıyorlardır.Aslını isterseniz, hoş ve bir o kadar da karlı bir mağduriyet.Az sonra...Şimdi böyle birisi, yani aile fertlerinin tamamını yurtdışında okutan biri kalkar da "kimse bu ülkenin çocuklarına başka adres göstermesin (Demirel Suud'a mı gidecek Allah göstermesin) gidecekse kendisi gitsin" derse ve buna birleri alkış tutarsa ne yapmak lazım?
Oturup ağlamak lazım.Erkek gibi bir şey yapamayınca...Bir tarihler Yeni Asya'nın bir manşeti vardı; "O da el bu da el en iyisi Demirel."Rivayetlere göre de bu Demirel'in masasının üstünde "risaleler" hiç eksik olmazmış.Hatta söz konusu risalelerde şöylesi bir tebşirat/müjde bile varmış: Isparta'dan bir zat çıkacak, ensesi kalın, kafası kel, göbeği kocaman, İslam bu zat sayesinde neşv-ü nemâ bulacak/yücelecek, yayılacak."Benim elliye az biraz kalan ömrümün bir dönemlerinde bunu ben bizzat "şakirt" sınıfından "ağabey" düzeyinde, en sağlam iki organımdan biri olan kulaklarımla -diğeri de gözümdür- birkaç kez dinlemiştim.Of İmam-Hatip yıllarında tanıdığım eski şakirtlerden Hayati Saral (tanıyan bilir) bu sözü merhum Süleyman Zorba'ya söylediğinde Süleyman hocanın kaşı cevabını merak edene vicahî anlatabilirim.
Şimdi, yıllarca köylerde, kasabalarda kendisine oy devşirme adına bu masalla yola çıkanların Süleyman Demirel'in bu adres göstermesine ne buyururlar bilemem.Hem sonra değil mi ki, bu tebşirat risalelerde var(mış), bu eleştirmek ancak ve ancak "nifak alametidir" yani münafıklıktır.Ben, bana göre son derece yerinde iki eleştiride bulundum ve dedim ki, risalelerdeki bu ifade İslamî ölçülere göre tutarsızdır, yanlıştır."Latif bir ses geldi" Asya dolaylarından(!) ve beni münafıklıkla itham etti.Yazısı bendedir.Zamanı gelince cevap hakkım saklıdır.Düşündüm bir ara, nasıl olur da; "kafire kafir demeyin, bunda eziyet vardır" buyuran(!) Said-i Nursî, risalelerine dil uzatanı "münafıklıkla" itham edebiliyor?Bu, Allah'ın kitabını inkar edene bu senin yaptığın küfür, bu fiili işleyen sen de kâfirsin demekte "eziyet", ama risalelerdeki tutarsız ifadeleri eleştirene münafık demekte "meziyet" var anlamına gelmiyor mu?Dedim ya, bu konuya daha sonra değineceğim.Tekrar gidelim Demirel'e.
Demirel ile Nursî arasında her hangi bir bağın olup olmadığının irdelenmesi bir yana, yıllarca Yeni Asya'nın Demirel kerametleri yaymasının derin hikmetlerini(!) iyi sorgulamam gerek. Bir başka şeyi daha sorgulamak gerekirse o da şudur. Demirel de Said-i Nursî gibi, hareket kıvraklığını "komünizm" masalına borçlu.Biri komünizm derken diğeri de "ateizm/mutlak küfür" martavalını okudu durdu yıllarca.Bir Hıristiyanlık tasarımı olan komünizm "tehlikesi" bizi kendi dünyasından koparıp Hıristiyan rıhtımına başladı.Bunun çok iyi irdelenmesi gerek.Seçim meydanlarında "gomonizmdenn şikayetçi misiniz?", "neveeeet", "takılın peşimeee" tretleriyle altı gidip yedi gelenle "küfrü mutlak hücum ediyor, ama papazlara yan bakmayın, onlarla dost olun" buyuran arasında çok ciddi bağlar olmalı.Peki durup dururken bu İslam köylü zat niye "başörtüsü takmak isteyen Suud-i Arabistan'a gitsin" dedi.
Niye böyle deyip de "başörtüsü sorununu çözme" konusunda, bu tip beyanlara külhanbeyi cevap vermenin dışında başka hiçbir şey yapmayan ve de yapmayacak olan Tayyip beyi tekrar kükretti(!)Ülkeyi misyonerlerin üssü haline getirecek ne kadar kanuni düzenleme varsa yapabilen, ülkenin yabancılara peşkeş çekilmesinin önündeki engelleri bir bir kaldıran AKP, ne hikmetse(!) başörtüsünü çözemiyor."Efendim çözdürmüyorlar ki", bu da "şuyuğu vukuundan beter" bir yalan.Bunca yaptıklarınızı yaptıran bir tek başörtüsüne mi engel oluyor?Peki AİHM'ne "başörtüsü yasağı sürmeli" şeklinde raporu kim sundu?Kim olacak, Dışişleri.
Peki "başörtüsü takmak isteyen Suudi Arabistan'a gitsin" demekten, "Türkiye'de başörtüsü yasağı devam etmeli" sözü daha fazla yuhalanması gereken söz değil mi?Ah yalan dünya.Size bir hadis-i şerif sunayım, bu iş bitsin.Ebu Hureyre'den (ra): Resulüllah (as) şöyle buyurdu:"İnsanlar öyle aldatıcı yıllar görecek ki, o yıllar yalancılar tasdik edilecek, doğru konuşanlar yalancılıkla itham edilecekler. Keza o yıllarda haine itimat edilecek, güvenilir insana sen hainsin denilecek. O zaman 'ruvaybida adam' amme işinde söz sahibi olacak."Soruldu: 'Ruvaybida kimdir?" "Amme işlerinde söz sahibi olan değersiz kişi" diye cevap verdiler. (Prof. İbrahim Canan Kutûb-i Sitte Terc. ve Şerhi. C.17,s.546).Bir kıyaslayın lütfen.
Müslim KARABACAK / muslimkarabacak@gmail.com
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.