“Laik”liğin ortakları çoğaldı

Eskiden çok ses getirirdi 5 Şubat tarihi. Çünkü 5 Şubat 1937’de laiklik resmen anayasaya girmişti. Ve birileri bu “laik”lik kavramını karşılıklı ısıtarak, millete sıcak sıcak yutturuyorlardı. Bu sene hiçte öyle olmadı. Halbuki “laik”lik kavramını en yüksek ateşte ısıtanlar şimdi iktidar. Laikliği tekeline alanlar ise ana muhalefet.
Tabi bu kavram üzerinden belli odaklara odaklananlarda yok değildi. Ama ne hikmetse bu atış sahipleri, öne çıkan asıl hedefi değil, arkadaki hedefleri nişan alıyordu. Zaten geçmişimizde de hep bu yanlış hedef seçimleri yapmamız nedeniyle elde, avuçta ne varsa kaybettik.
Evet, Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi “laik”liği unutmadı. Yine yazdı düşüncelerini özgürce (!) Ama güncel laiklerden eser yoktu bu yazıda. Hala o eski laiklerle uğraşıyordu Sayın Mehmet Bey.
Mehmet Bey yazısında laiklik yanlılarını yobazlıkla suçluyor ve “Bizdeki laikçiler kadar yobaz, fanatik, militan, agresif, Vandal, barbar, yamyam, acımasız dünyada görülmemiştir” diyordu. “Laikçi yobazlar” başlığıyla yayımlanan yazısında bakın kendince nasıl tespitlerde bulunuyor;
“Onlar kendilerine laik diyorlar ama aslında laikçidirler. Laiklikçilik çok katı, çok fanatik, çok acımasız ve amansız batıl bir dindir… Bu laikçiler dindar ve koyu Müslümanları yobazlıkla suçluyor. Asıl yobaz, yobaz oğlu yobaz onlardır.  Müslümanlar, Ümmet olarak Ehl–i Kitaba, Hıristiyanlara, Yahudilere var olma, yaşama, kimlik ve kültürlerini, dinlerini, lisanlarını, örf ve adetlerini koruma hürriyeti vermiştir. Laikçiler Müslümanlara bu hakları tanımadılar. Müslümanların camilerine karıştılar, karanlık devirlerde on binden fazla vakıf cami, mescit, medrese, taş mektep, imaret binasını yıktılar, sattılar, kiraya verdiler, harap ettiler…”
Valla bu kadar iddia ve ağır ithamın altına ben olsam bir iki isimde koyardım. Çünkü sapla saman çok karıştı veya birileri karıştırıyor…
Nasıl mı? Tarihe bakalım. Tarih yalan söylemez.
Yanılmıyorsam tarih 94 ve Refah Partisinin Ümraniye ilçe örgütünün bir açılış töreninde, şimdiki Başbakan Sayın Erdoğan konuşma yapıyor. Tabi o zamanlar öyle geniş sahneler, vizyon gösterileri filan yok. Tahtadan, üstü bezle kapatılmış bir konuşma standı. Arkada büyük bir “TÜRK BAYRAĞI” ve Erdoğan kalabalığı coşturdukça coşturuyor (!);
“Hem laik hem Müslüman olunmaz. Bu millet isterse laiklik tabii ki gidecek… Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman. Hem laik, hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın, ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil, ikisinin bir arada olması. Durum böyle olunca ben Müslüman’ım diyenin tekrar yanına gelip bir de aynı zamanda da laikim demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslüman’ın yaratıcısı olan Allah, kesin hakimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bak, yalan, koskoca bir yalan.”
Dün, dündür, diyen çıkabilir. Ama aynı şahıslar, bir meseleyi farklı konumlara gelince adeta kendini inkar edercesine tarif etmeye kalkarsa, ben bunda art niyet ararım. Hele konu milletin inancı olursa, sonuç art niyetin ötesine gider…  
İşte o yıllarda laikliği böyle tanımlayan, halkın egemenliğini koskoca bir yalan olarak niteleyen ve yıllar sonra üç dönemlik iktidarını halkın gücüne mal eden Sayın Erdoğan sonraki süreçte Türkiye’ye Başbakan, BOP’a de eş başkan oldu. “Arap Baharında” Arap ülkelerine gitti. Mısır’da bakın neler dedi;
“Türkiye’yi tanımlarsam herhalde sizin için yeterli olacaktır. Biz demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz. Anglosakson bir laiklik anlayışı veya batılı anlamda bir laiklik anlayışı değil. Kişi laik olmaz. Devlet laik olur. Bir Müslüman, laik bir devleti başarılı bir şekilde yönetebilir. Şunu bilmemiz lazım. Laik devlet her inanç grubuna eşit mesafededir. İster Müslüman olsun, ister Hıristiyan olsun, ister Musevi olsun, ister ateist olsun... Hepsinin güvencesidir. Olayın aslı budur. Bu tartışmalara vesile olabilir. Biz böyle inanıyor, böyle düşünüyoruz…”
İşte bu söylemlerin sahibi Sayın Erdoğan “laik”lik ilkesinin kabulünün 75. yılında da Mehmet Şevki Bey ve öyle düşünenlere iki kere değil iki yüz bin kere düşündürecek, nereden nereye dedirtecek şu açıklamayı yaptı;
“75 yıllık tecrübe göstermiştir ki laiklik ilkesi, cumhuriyetimizin demokratikleşme çabalarıyla en ideal ve modern anlamda sosyal bir hukuk devleti olma gayretleriyle bir arada ele alındığında ülkemizin ilerlemesi, kalkınması, barış, huzur ve istikrar içinde geleceği şekillendirmesi noktasında hayati bir önemi haizdir. Laiklik, ayrıştırıcı değil birleştirici, baskıcı değil özgürleştirici, tek tipleştirici değil hoşgörülü bir yorumla uygulandığında demokrasiye güç katmış, ekonomiye, dış politikaya, sosyal hayata ivme kazandırmıştır. Laikliğin anayasal ilke olarak kabul edilişinin 75. yıl dönümünü kutluyor, tüm vatandaşlarımı sevgiyle selamlıyorum.”
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Artık “laik”lik yalnızca CHP ve bazı dernek ve kurumların tekelinde değil. AKP’de laikliğe en az onlar kadar ortaktır. Gözün aydın Türkiye (!)