-1- Ordumuz, "genç subaylar" yalanıyla mı, ayıklandı?

(Bildiğim kadarıyla) Erdoğan'ın, 1990'larda başlayan ABD ilişkileri, içeri girip, çıktıktan sonra daha da hız kazandı.Daha AKP kurulmamış ve Erdoğan, ABD'nin bağımsızlık gününe özel davetle katılır. (4 Temmuz 2001). Erdoğan'ın, ABD ziyaretlerinde dikkat çeken bir başka nokta ise Yahudi örgüt ve lobileriyle sıkça bir araya gelmesidir.Bunlardan bazıları (şimdi herkesin aşina olduğu) CIA Ortadoğu uzmanı Henry Barkey, Graham Fuller'dir?Erdoğan, Şubat 2002'de, ABD'ye bir kez daha gider ve 3 Kasım'da AKP iktidar olur. Ama Erdoğan yasaklı olduğu için seçimlere girememişti. Kendisine, "muhtar bile olamazsın" denilirken bir yasa, artı CHP desteği, bir ilin seçim iptali, ardından seçim? Ve Erdoğan Meclis'te! Gül istifa, Erdoğan Başbakan? Demokrasi nasılda işletilmiş! (CHP'nin bu sürece hangi pazarlıklar sonucu "evet" dediği biliniyor ama hala açıklanmıyor)O sıralarda Mustafa Balbay imzalı, "Genç Subaylar Rahatsız" başlıklı yazı yayınlandı Cumhuriyet gazetesinde. Balbay'ın iddiasına göre Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Başbakanı uyarmış ve irticai gelişmelerden sadece genç subayların değil ordunun tamamının kaygı duyduğunu, söylemişti.2013'ten geriye baktığımızda Sayın Balbay'a, neden böyle bir iddiayı ortaya attığını sormak durumundayım. Çünkü birçok rütbeli subay değişik yapılanma, örgüt kurma, üyesi olma gibi suçlamalardan ötürü yargılandı ve ceza aldılar. Bu komutanlar gençte değillerdi.Artı Erdoğan hükümeti (bahsettikleri anlamda) hiçbir irticai faaliyette bulunmadıkları gibi tam aksine cumhuriyet döneminde, hiçbir iktidarın cesaret edemediği dini, siyasi ve sosyal konularda, AB ve ABD'nin isteklerini harfiyen yerine getirmişti. (Zina, domuz eti yasası, Irak işgali gibi)Artı, Balbay'ın bu iddiasını, o günlerde, birkaç günlük inziva sonra birinci ağız yalanladı. Hilmi Özkök yaptığı açıklamada; "(Bu iddiaları) Yalanlamaktan öte lanetliyorum. Bu dedikoduları çıkaranların vatan, millet sevgisinden şüphe etmek lazım" diyordu.Balyoz süreci ve sonrasında Hilmi Özkök'ün duruşu, Balbay'ı yalanlar niteliktedir. Balbay, neden böyle bir yazıyla gündemi ısıtma ihtiyacı duymuştu? Balbay gibi bir isim, siyaset ve ordudaki üst yöneticilerin ABD hayranlığından haberi yok muydu? Yoksa Balbay, kendi gelecek ve hedefleri için askeri öne mi atmıştı? Veya AKP, ABD hayranı komutanlar ve Balbay zihniyeti aynı yörüngede (ABD) birbirine destek olmak için mi böyle bir senaryoya gerek duymuştu? Yoksa bu süreç, ordudaki ulusalcı komutanları ayıklama süreci için yazılmış bir senaryo muydu?Balbay'ı, yalanlayanlardan biri de ABD'nin, Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'du. Pearson'un 22 Mart 2003 tarihli Washington'a çektiği telgrafın bir bölümü şöyleydi."... (Bazı Türk generaller) AKP'den seçilmiş Tayyip Erdoğan'ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir. Generallerin bu tutumu, Amerikan menfaatlerinin korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök'ün sadakatli duruşu sahiplenilmelidir. Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök'ün çizgisine itiraz etmektedirler...? Erdoğan, kendisine desteğin devamı halinde ABD'nin bir müttefiki olarak Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir..."Bu telgrafı doğrulayıcı icraatlar ise Erdoğan'dan gelmiştir. 1 Mart tezkeresi öncesi ABD'nin, Irak işgaline her türlü desteği vermek için çok büyük çaba sarf eden Erdoğan, "tezkereye hayır, bana hayır demektir" çıkışını bile yapmıştı.Bugün geriye baktığımızda gördüğüm, Erdoğan ve iktidarından "genç subaylar" değil ABD'nin, Ortadoğu yapılanmasına karşı çıkan, milli menfaatlerin korunması gayretinde olan subayların rahatsız olduğu açıktır. Balbay'ın mensup olduğu parti ise ABD'ye, iktidara hazırız, mesajı vermekle meşguldür. (Faruk Laloğlu'nun son ABD ziyareti) Devam edecek?