İngiltere'nin önemli gazetelerinden Financial Times, 31 Mart yerel seçimleri ve Türkiye siyaseti hakkında dikkat çekici bir başyazı yayımladı.
Meşhur gazetenin yayın kurulunun imzasını taşıyan makalenin başlığı, "Türkiye'de muhalefetin çarpıcı dönüşü".
Financial Times gibi gazeteler, elbette ki bağımsız ve tarafsız haber yayımlayan, yorum yapan basın kuruluşları değil şüphesiz.
Financial Times denildiği zaman, hemen aklınıza, dünyada küresel finansa ve siyasete yön veren trilyon dolarlık fonların sahiplerinin sözcülük misyonu gelmelidir.
Peki, Financial Times, nelerden bahsediyor?
Son söyleyeceğimizi en başka söyleyelim ki, gazetenin bu başyazısında hem iktidara hem de muhalefete bir ayar veriliyor. Bazı spot cümleleri aktaralım:
* "Cumhurbaşkanı Erdoğan popülist politikalara dönmeye ve rakiplerini boğmaya direnmeli."
* "Son dönemde birçok ülkede baskıcı rejimler güçlendi. Diktatörlerin yükselişe geçtiği bir dönemde, bu seçim liberal olmayan demokrasilerde bile seçimlerin önemine dair sağlıklı bir örnek teşkil etti. Daha da önemlisi, Erdoğan sonuçlara büyük ölçüde saygı duydu."
* 2019 yılında CHP'li Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığında partisi yeniden oylama çağrısında bulunmuştu. Erdoğan yıllardır Türkiye'yi giderek daha otokratik bir yola soktu, devlet kurumlarının bağımsızlığını yok etti ve muhalefete karşı giderek daha tahammülsüz hale geldi. Türkiye'de oy verme nispeten serbest, ancak kesinlikle eşit olmayan bir oyun alanında gerçekleşiyor."
* "Geçen yıl yapılan genel seçimlerde Erdoğan'ın ekonomik krize rağmen altılı masayı devirdi. Ancak yerel seçimler, milyonlarca Türk'ün sandığın gücüne olan inancını koruduğunu ve cumhurbaşkanı ile AKP'nin yönetiminden duydukları hoşnutsuzluğu dile getirmek için sandığı kullanmaya istekli olduklarını kanıtladı."
* "Bu, güç dengesinde dramatik bir değişim olduğu anlamına gelmiyor. Erdoğan, 2017'de tartışmalı bir anayasa referandumuyla parlamenter sistemin yerine icracı bir cumhurbaşkanlığı getirdikten sonra devletin neredeyse tüm kollarını kontrol ediyor. Ancak bu durum Cumhurbaşkanı için bir uyanış çağrısı niteliğinde."
* "Erdoğan geçen yıl yapılan seçimlerden sonra ekonomiden sorumlu ekibi değiştirdi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetiminde Türkiye daha ortodoks bir yola geri döndü."
* "İmamoğlu, Erdoğan'a meydan okuyabilecek en güvenilir muhalefet figürü. İmamoğlu, Türkiye'deki toplumsal bölünmeler arasında köprü kurma becerisini gösteren karizmatik bir lider."
* "Muhalefet için de çıkarılacak dersler var. Geçtiğimiz Mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı oylamasından önce, CHP'nin Erdoğan'a meydan okumak için yanlış adayı seçtiğine inanan pek çok kişi vardı. Parti İmamoğlu'nu seçmek yerine o zamanki lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu seçti. Geçen hafta sonu alınan sonuçlardan sonra muhalefet destekçileri 'ya İmamoğlu aday olsaydı?' diye düşünüyor olmalı."
Peki, Financial Times bu değerlendirmelerle neyi demek istiyor? Bizler için asıl önemli konu da bu. Başta da belirttiğimiz gibi, İngiliz fonlarının sözcülüğünü yapan Financial Times, bu başyazısında hem iktidara hem de muhalefete Batı adına 'ayar' veriyor. Değişen konjonktür gereği Türk siyasetinde kartlar yeniden karılıyor.
Erdoğan'ın son seçimlerdeki tavrı övülerek, adeta bir süre daha fırsat tanınıyor. Belki de muhalefetle el ele vererek yeni anayasa için çalışma yapması bekleniyor. Çünkü Batılı ülkeler için anayasadaki ilk 3 maddenin ortadan kaldırılması çok önemli.
Şark Projesi, Büyük Ortadoğu Projesi ve daha birçok proje bunu bekliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mehmet Şimşek'le yürüttüğü, "faizleri artıran, vatandaşların alım gücünü azaltan" ortodoks ekonomi politikalarına övgüler diziliyor.
Popülist politikalara dönmeyin denirken, zaten bu kastediliyor. Türk vatandaşlarının nasibine buradan daha acı bir fatura düşüyor.
Bu kısa geçiş döneminde Erdoğan'ın kalması istenirken, İmamoğlu'na da övgüler diziliyor; bir sonraki aşamada Erdoğan'ın yerine hazırlanıyor.
Şu bir gerçek ki, Batının yaptığı dizaynla oluşan siyasetin Türk milletine hiçbir faydası olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
Türk milleti eğer milli menfaatleri önde tutacak bir siyaset anlayışı istiyorsa, Atatürk gibi tam bağımsızlık yanlısı, kendini milletine hizmete adamış, milli çözüm ve proje sahibi siyasileri tercih etmelidir.
Bu bakış açısıyla bakıldığında önünüzde duran tek seçenek ise, Milli Ekonomi Modeli ile, Sosyal Devlet Milli Devlet anlayışıyla Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Bize küresel sermayedarların empoze ettiklerini değil, bu eşsiz modeli uygulayacak BTP lideri Hüseyin Baş'ı ve BTP kadrolarını baş taç edersek, o zaman gerçek bir çözüme ulaşabiliriz.
- Mayıstan sonra enflasyon düşer mi? / 10.05.2024
- Gazze’nin tahliyesi yakın! / 08.05.2024
- Onlar Türkiye, Türk milleti ve Atatürk sevdalısıydılar / 07.05.2024
- ‘AKP sebep, enflasyon sonuç’ / 04.05.2024
- Asgari ücret artmadı, enflasyon arttı! / 03.05.2024
- Taksim Meydanı, emekçilere neden kapalı? / 01.05.2024
- Vizesiz seyahat derken vizeyle hayal oldu! / 30.04.2024
- Bakan Şimşek’e göre sıkıntılar geride kalmış! / 27.04.2024
- Hükümetin enflasyonla mücadelesi millete zarar veriyor / 26.04.2024