Abdullah-ı Rûmî, Fâtih Sultan Mehmed Hanın İstanbul'u fethinden önce Müzekkin-Nüfûs isimli bir kitap yazdı. Bu kitabını okuyan herkes çok beğendi.
Bundan ayrı olarak Tarîkatnâme, Delâlil-ün-Nübüvve, Fütüvvetnâme, İbretnâme, Mâzeretnâme, Elestnâme, Nasîhatnâme, Hayretnâme, Münâcaatnâme, Cinân-ül-Cenân, Tâcnâme, Esrâr-ut-Tâlibîn gibi eserleri vardır. Dîvânında pek güzel şiirler, kasîdeler bulunmaktadır. Yûnus Emre'nin şiirleri tipinde şiirler söylemiştir. Şiirlerinde, "Eşrefoğlu Rûmî" mahlasını kullanan Abdullah-ı Rûmî daha çok öğüt tarafındadır. Halk arasında en çok söylenen ve en meşhur şiiri tövbeye geldir.Vakit ilk bahar olduğu için çiçekler yeni açmıştı. Abdest alıp namaz kıldıktan bir süre sonra Hüseyin Hamevî talebelerine; "Biraz menekşe toplayıp, getirin." buyurdu. Talebelerin herbiri bir tarafa dağıldı. Demet demet menekşe toplayıp, hocalarına getirdiler, Eşrefoğlu ise hocasının huzûruna elindeki bir menekşe ile vardı. Hüseyin Hamevî; "Rûmî, misâfir olduğun için menekşenin yerini bulamadın herhalde." deyince, o; "Sultanım hangi menekşeyi koparmak istedimse; "Allah rızâsı için beni koparma, zikir ve ibâdetimden ayırma." diye söyledi. Ben de dolaştım. Bir yerde ibâdeti bitmiş bir menekşe gördüm. Onu koparıp getirdim." dedi. Bu sözleri işiten diğer talebeler onun üstünlüğünü bir kere daha anlamış oldular ve düşüncelerinden tövbe ettiler.
Bundan ayrı olarak Tarîkatnâme, Delâlil-ün-Nübüvve, Fütüvvetnâme, İbretnâme, Mâzeretnâme, Elestnâme, Nasîhatnâme, Hayretnâme, Münâcaatnâme, Cinân-ül-Cenân, Tâcnâme, Esrâr-ut-Tâlibîn gibi eserleri vardır. Dîvânında pek güzel şiirler, kasîdeler bulunmaktadır. Yûnus Emre'nin şiirleri tipinde şiirler söylemiştir. Şiirlerinde, "Eşrefoğlu Rûmî" mahlasını kullanan Abdullah-ı Rûmî daha çok öğüt tarafındadır. Halk arasında en çok söylenen ve en meşhur şiiri tövbeye geldir.Vakit ilk bahar olduğu için çiçekler yeni açmıştı. Abdest alıp namaz kıldıktan bir süre sonra Hüseyin Hamevî talebelerine; "Biraz menekşe toplayıp, getirin." buyurdu. Talebelerin herbiri bir tarafa dağıldı. Demet demet menekşe toplayıp, hocalarına getirdiler, Eşrefoğlu ise hocasının huzûruna elindeki bir menekşe ile vardı. Hüseyin Hamevî; "Rûmî, misâfir olduğun için menekşenin yerini bulamadın herhalde." deyince, o; "Sultanım hangi menekşeyi koparmak istedimse; "Allah rızâsı için beni koparma, zikir ve ibâdetimden ayırma." diye söyledi. Ben de dolaştım. Bir yerde ibâdeti bitmiş bir menekşe gördüm. Onu koparıp getirdim." dedi. Bu sözleri işiten diğer talebeler onun üstünlüğünü bir kere daha anlamış oldular ve düşüncelerinden tövbe ettiler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.

















































































