Kıbrıs'ta Talat-Hristofyas görüşmeleri devam ediyor. Görüşmeler batının ve batılı siyasetin yoğun baskısı altında geçmektedir. Kamuoyu ise çözüm kelimesinde etrafında şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Şimdiye kadar yapılan görüşmeler ve gidilen referandum göstermiştir ki, Rum tarafı ne istediğini çok net olarak ortaya koymaktadır. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununun çözümü için en uygun dönemde olduklarını söylemektedir. Türk tarafının toprak vermek zorunda olacağını ifade etmektedir. "Yorgan gitti kavga bitti" mantığı burada geçerli değildir. Burada Rum tarafı, verilen kısmi toprak ile tatmin edilemez. Burada hazmedilmeyen Müslüman Türk'ün Kıbrıs topraklarında ki varlığıdır. Gelelim Türk tarafına burada verilen toprağın fiili kaybının yanında sembolik bir anlamı da vardır. Eğer Kıbrıs Türküne ait olan bu toprak, masa başında verilecek olunursa bu kadar şehidimizin canı, geçmişten bu güne verilen mücadele ve tarihten bu güne sahip olduğumuz haklar; stratejik, ekonomik ve güvenlik açısından Türkiye'nin konumu ne olacaktır.Son günlerde uluslararası sorunlarda çözüm için Türk siyasiler tarafından önemli fırsatlardan bahsedilmektedir. Ne tesadüftür ki, ABD Dışişleri Bakanı da "bu yıl, Kıbrıs'ta çözüm için iyi bir zaman olacaktır" diye konuşmaktadır. Türkiye'ye sürekli olarak havuç uzatılmaktadır. Oysa artık AB havucunun bir tuzak olduğu net olarak görülmüştür. Gelinen bu noktada, AB konusundaki inat ve ısrarın, topraklarımızı kaybetmemize, bir bölünmeye ve parçalanmaya doğru ülkemizi götürdüğünü görmek için uzak görüşlü olmaya da gerek kalmamıştır. Vatan toprağı verilerek çözüme ulaşılmaz. Sayın Talat, Türkiye'nin çözüm istediğinin altını çizmektedir. "Ver kurtul" politikaları bu güne kadar çözüm olmamıştır, çözüm de getiremeyecektir. Türk tarafı, 'Milli Dava Kıbrıs' ve 'AB ideali' arasında sıkışmış durumdadır. AKP iktidarı döneminde, kırmızıçizgileri renk kaybına uğrayan dış politik yaklaşım, Kıbrıs konusunda da aynı akıbeti yaşamaktadır. Türkiye'nin dış politikası taşeron bir karakter göstermektedir.Bir kere Kıbrısta "çözüm" derken ifade edilmek istenen nedir. Çözüm, AB'nin taleplerini yerine getirmek midir, çözüm haklarımızdan vazgeç midir, çözüm adadaki Türk askerini işgalci olarak kabul etmek midir, çözüm adayı terk etmek midir? Rum tarafı hedeflerine masada ulaşmak istemektedir. Meseleyi zamana yayarak -ozmosis- i yani asimilasyonu dayatmanın yollarını aramaktadır. Rum tarafı karşılıklı bir çözüm istememektedir; Türklerin adayı terk etmesini yani Kıbrıs'ı istemektedir. Zaten AB, güney Kıbrıs tarafını Kıbrıs'ın tek sahibi olarak kabul etmektedir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen her devletin Kıbrıs üzerinde bir hesabı varken, Kıbrıs konusunda söz sahibi olmak isterken, ülkemiz siyasetinin bu kadar sessiz kalmasının hiçbir izahı olamaz. Bir tek BTP'nin dış politikadaki ana yaklaşımı, Türkiye'nin kendini dünyanın merkezine yerleştiren bir devlet politikası uygulamasıdır. BTP 2005 yılında Ankara Tandoğan meydanında yaptığı "Kıbrıs Türk'ün Vatanıdır" mitinginde Kıbrıs meselesinin milli mesele olduğunun altını çizmiş ve Kıbrıs'ı yavru vatan kabul etmenin ötesinde Kıbrıs'ı Türk'ün Vatanı olarak ilan edilmiştir. Vatan toprağı verilemez, Kıbrıs bizimdir bizim kalacaktır gerçeğini hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyor muyuz? Türkiye'nin ekonomik model arayışı / 09.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Dünya barışı için güçlü olmak şart; ama nasıl? / 29.05.2024
- Jeopolitik satranç / 22.05.2024
- Bunlar ağlatıyor, Haydar Hoca güldürüyor / 15.05.2024
- Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız? / 10.05.2024
- Amerika'nın iki yüzü / 09.05.2024
- Tarihin derinliklerinden günümüze: Ermeni tehciri ve tarihsel gerçekler / 06.05.2024
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Dünya barışı için güçlü olmak şart; ama nasıl? / 29.05.2024
- Jeopolitik satranç / 22.05.2024
- Bunlar ağlatıyor, Haydar Hoca güldürüyor / 15.05.2024
- Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız? / 10.05.2024
- Amerika'nın iki yüzü / 09.05.2024
- Tarihin derinliklerinden günümüze: Ermeni tehciri ve tarihsel gerçekler / 06.05.2024
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024