Kuvay-i Milliye hareketinin bu defa ki durağı İzmir idi. Arkadaşlarımızla beraber İzmirli sanayici ve iş adamı dostlarımızla buluşmak için yollara düştük.
İstanbul'dan yola çıktıktan sonra, feribot ile deniz yolculuğu, ardından kara yolculuğu yaparak, Cuma namazı vakti girdiğinde, Akhisar'a ulaşmıştık. Tarihi bir cami olan "Yeni Camii"de Cuma namazımızı kıldık. Akhisarlılar sıcakkanlı ve misafirperver insanlar; kısa sürede kaynaşmıştık onlarla. Akabinde de İzmir'e doğru yola koyulduk.
Yolculuk boyunca bir kez daha gördüm ki, ülkemizin bitmez tükenmez yer üstü ve yer altı zenginlikleri var. Yeniden 'iç çekmek' zorunda kalmıştık; bu zenginliklere rağmen ülke olarak bu kadar fakr-u zaruret içinde olmayı nasıl izah edebilirdik. Olsa olsa durumumuz kırk haramilerin haline dönmüştü.
Vaktin birinde, kırk haramiler hazineyle dolu mağaralarına "açıl susam açıl" parolasıyla girer ve çıkarlarmış. Gel zaman git zaman bu parolayı unutmuşlar. Bir defasında hazine dolu mahzene girmişler girmesine ama, çıkmak için söylenmesi gereken "açıl susam açıl" parolasını unutmuşlar. Neticede hazine içerisinde, yoksulluk ve ihtiyaç içinde hayatlarını bitirmişler.
Millet olarak unuttuğumuz parolayı hatırlama ve hatırlatma seferberliğiydi bir bakıma Kuvay-ı Milliye hareketinin maksadı.
İzmir Kurtuluş savaşı yıllarında Yunan'a mezar olan kahraman vilayetimiz.
Daha önceleri de değişik vesilelerle İzmir'e seyahatlerim olmuştu, ancak bu defa İzmir bir başka güzel idi. Gündüzün sıcağına inat Kadifekalede tatlı bir esinti vardı. Bunalan insanımız bu rüzgara kendini bırakmış, rahatlamanın tadını çıkartıyorlardı.
Kaleyi dolduran iş çevresinin binlerce seçkin bireyiyle, sanki kırk yıldan beri tanışıyorduk. Prof. Dr. Haydar Baş Beyi o kadar içten ve samimi bağırlarına bastılar ki, milletin birliğini özleyenler için göz yaşartıcı bir tablo idi bu. Değişik çevrelerden gelen bu kadar insan, saatlerce süren programı pür dikkat takip ettiler. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin, devlet-millet; asker- sivil, bayrak, sancak konularındaki görüşlerini; ülkemizin acil çözüm bekleyen problemleri için sunduğu çözüm yollarını ve kendine ait orijinal tezlerini dinleyenler sürekli tezahürat yapıyor ve alkış tufanı kopartıyorlardı.
Evet dostlar, Ege bölgesi de yurdumuzun diğer bölgeleri gibi "bir baş" bekliyor. Kendi eli olacak, kendi dili olacak, kendi gönlü olacak, kendi askeri, memuru, esnafı olacak bir er kişi bekliyor.
Beklediği şahsın ise Prof. Dr. Haydar Baş Bey olduğunu ifade ediyorlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin lisanından "açıl susam açıl" parolasını yeniden öğrenmeye çalışıyorlar.
Yürüyüşümüz yeniden Büyük Türkiye'ye doğru devam edecek İnşallah.
İstanbul'dan yola çıktıktan sonra, feribot ile deniz yolculuğu, ardından kara yolculuğu yaparak, Cuma namazı vakti girdiğinde, Akhisar'a ulaşmıştık. Tarihi bir cami olan "Yeni Camii"de Cuma namazımızı kıldık. Akhisarlılar sıcakkanlı ve misafirperver insanlar; kısa sürede kaynaşmıştık onlarla. Akabinde de İzmir'e doğru yola koyulduk.
Yolculuk boyunca bir kez daha gördüm ki, ülkemizin bitmez tükenmez yer üstü ve yer altı zenginlikleri var. Yeniden 'iç çekmek' zorunda kalmıştık; bu zenginliklere rağmen ülke olarak bu kadar fakr-u zaruret içinde olmayı nasıl izah edebilirdik. Olsa olsa durumumuz kırk haramilerin haline dönmüştü.
Vaktin birinde, kırk haramiler hazineyle dolu mağaralarına "açıl susam açıl" parolasıyla girer ve çıkarlarmış. Gel zaman git zaman bu parolayı unutmuşlar. Bir defasında hazine dolu mahzene girmişler girmesine ama, çıkmak için söylenmesi gereken "açıl susam açıl" parolasını unutmuşlar. Neticede hazine içerisinde, yoksulluk ve ihtiyaç içinde hayatlarını bitirmişler.
Millet olarak unuttuğumuz parolayı hatırlama ve hatırlatma seferberliğiydi bir bakıma Kuvay-ı Milliye hareketinin maksadı.
İzmir Kurtuluş savaşı yıllarında Yunan'a mezar olan kahraman vilayetimiz.
Daha önceleri de değişik vesilelerle İzmir'e seyahatlerim olmuştu, ancak bu defa İzmir bir başka güzel idi. Gündüzün sıcağına inat Kadifekalede tatlı bir esinti vardı. Bunalan insanımız bu rüzgara kendini bırakmış, rahatlamanın tadını çıkartıyorlardı.
Kaleyi dolduran iş çevresinin binlerce seçkin bireyiyle, sanki kırk yıldan beri tanışıyorduk. Prof. Dr. Haydar Baş Beyi o kadar içten ve samimi bağırlarına bastılar ki, milletin birliğini özleyenler için göz yaşartıcı bir tablo idi bu. Değişik çevrelerden gelen bu kadar insan, saatlerce süren programı pür dikkat takip ettiler. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin, devlet-millet; asker- sivil, bayrak, sancak konularındaki görüşlerini; ülkemizin acil çözüm bekleyen problemleri için sunduğu çözüm yollarını ve kendine ait orijinal tezlerini dinleyenler sürekli tezahürat yapıyor ve alkış tufanı kopartıyorlardı.
Evet dostlar, Ege bölgesi de yurdumuzun diğer bölgeleri gibi "bir baş" bekliyor. Kendi eli olacak, kendi dili olacak, kendi gönlü olacak, kendi askeri, memuru, esnafı olacak bir er kişi bekliyor.
Beklediği şahsın ise Prof. Dr. Haydar Baş Bey olduğunu ifade ediyorlar.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin lisanından "açıl susam açıl" parolasını yeniden öğrenmeye çalışıyorlar.
Yürüyüşümüz yeniden Büyük Türkiye'ye doğru devam edecek İnşallah.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyor muyuz? Türkiye'nin ekonomik model arayışı / 09.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Dünya barışı için güçlü olmak şart; ama nasıl? / 29.05.2024
- Jeopolitik satranç / 22.05.2024
- Bunlar ağlatıyor, Haydar Hoca güldürüyor / 15.05.2024
- Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız? / 10.05.2024
- Amerika'nın iki yüzü / 09.05.2024
- Tarihin derinliklerinden günümüze: Ermeni tehciri ve tarihsel gerçekler / 06.05.2024
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Enflasyonun gölgesinde gelecek kaygısı / 06.06.2024
- Dünya barışı için güçlü olmak şart; ama nasıl? / 29.05.2024
- Jeopolitik satranç / 22.05.2024
- Bunlar ağlatıyor, Haydar Hoca güldürüyor / 15.05.2024
- Gazze'de yaşananları ülkemizin güvenliği adına okumaya var mısınız? / 10.05.2024
- Amerika'nın iki yüzü / 09.05.2024
- Tarihin derinliklerinden günümüze: Ermeni tehciri ve tarihsel gerçekler / 06.05.2024
- Geçmişten geleceğe 23 Nisan: Millî bayramlar ve kimlik inşası / 24.04.2024