İmam Kazım’a ‘Şeytan'ın soyu' soruldu
Harun Reşit, İmam Kazım'a 'Şeytan'ın soyu da var mıdır?" diye sordu
26.03.2025 10:08:00 / Güncelleme: 26.03.2025 13:11:01
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Harun Reşit, İmam Kazım'a 'Şeytan'ın soyu da var mıdır?" diye sordu.
İmam aleyhi's-selâm: "Evet vardır." buyurdu. "Allah'ın (şu) kelamını duymamış mısın?
"An o zamanı ki biz meleklere, Âdem'e secde edin dedik iblisten başka hepsi secde etti; o, cin taifesindendi ve Rabbinin emrinden çıktı. Beni bırakıp da onu ve soyunu, dost mu ediniyorsunuz?
Hâlbuki onlar, size düşmandır; Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinmek, zalimler için ne de kötü bir muameledir. Ne göklerle yerin yaratılışına tanık ettik onları ve ne de kendilerinin yaratılışına; insanları doğru yoldan saptıranları da yardımcı edinmem."
Onlar, Hz. Âdem'in soyunu, yaldızlı saçma sözleri ve yalanları ile saptırıyorlar, (bununla birlikte) Allah'ın birliğine de şahadet ediyorlar. Nitekim Allah-u Teâla onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"Eğer onlardan, "gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan elbette "Allah" diyecekler. De ki, bütün hamtlar Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler."
Yani onların cevabı, telkin, âdet ve dilde söylemekten başka bir şey değildir. İlmi olmayan bir kimse, şahadet etse de yine şek, haset ve inat içerisindedir.
Bunun için Araplar şöyle diyor: "Bir şeye cahil olan, ona karşı düşman olur. Bir şeyi aczinden terk eden de onu ayıplar ve onu inkâr eder." Bu onun cahilliğinden kaynaklanır.
(İmam aleyhi's-selâm'ın, Kadı Ebu Yusuf ile de uzun bir konuşması vardır, fakat kitabın mevzusuna uygun olmadığı için onu nakletmedik.)
Daha sonra Harun şöyle dedi: "Babalarının hakkı hürmetine, işlerimizin akışı hakkında kapsamlı ve kısa (yani her konuda sorunlarımıza çözüm yolu olabilecek bazı) sözler buyurunuz."
İmam aleyhi's-selâm: "Evet olur." dedi. Kâğıt kalem getirdiler ve İmam şöyle yazdı: "Bismillahirrahmanirrahim.
Dinlerin bütün meseleleri dört kısımdır:
1- İhtilafı olmayan ve ümmetin de zaruretine icma ettiği ve kendisine ihtiyaç duyduğu (kesin ve açık) meseleler.
2- İttifak edilmiş hadisler ki, her şüphenin kendisine sunulması gereken mercidir ve her hadisenin hükmü ondan çıkarılır ve bu ise bütün ümmetin ittifak ettiği hususlardandır.
3- Şek ve inkâr edilmesi mümkün olan meseleler ki bunların yolu, ehlinden izah istemektir. Bu çeşit meselelerde görüşünü izhar etmek isteyen, tevil ve tefsirine ittifak edilmiş Allah'ın kitabından veya hiçbir ihtilafı olmayan sünnetten delil getirmelidir.
4- Akılların, doğruluğunu teyit ettiği, ümmetin has ve ammesinin de onda hiçbir şekke ve inkâra gitmeyeceği bir kaide.
Bu iki mesele (icmaî ve kesin olan meseleler ile şüpheli olan meseleler), tevhit ve tevhitten aşağıdaki meselelerin, sıyrık diyeti ve ondan üstteki meselelerin tümünü içermektedir.
Öyleyse karşılaştığın her dini meseleyi, delili senin için sabit olursa kabul et; doğruluğu gizli kalan meseleleri ise reddet.
Kim bu üç meseleden (icma edilen mesele, ittifak edilen sünnet ve aklın, doğruluğunu teyit ettiği kaideden) birini sözünün ispatı için ikame ederse en üstün ve açık bir delil ikame etmiştir.
Allah, Teâla Peygamber'ine şöyle buyurmuştur: "De ki en üstün ve apaçık delil, Allah'ındır. Eğer o dileseydi elbette hepinizi doğru yola sevk ederdi."
Apaçık bir delil cahile sunulsa âlimin, ilmi ile onu anladığı gibi cahil de cehaleti ile onu anlar. (Fıtrata uygun kesin delillerin doğruluğunu herkes bilir ve tasdik eder.) Çünkü Allah adildir; zulüm yapmaz; kullarına bildikleri şeyle kanıt getirir ve onları anladıkları şeye davet eder; bilmedikleri ve anlamadıkları şeye değil."
Bu görüşmeden sonra Harun, İmam'ı mükâfatlandırıp geri gönderdi. (Bu konuyla ilgili hadis çok uzundur. Fakat biz bu miktarıyla yetindik). (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
İmam aleyhi's-selâm: "Evet vardır." buyurdu. "Allah'ın (şu) kelamını duymamış mısın?
"An o zamanı ki biz meleklere, Âdem'e secde edin dedik iblisten başka hepsi secde etti; o, cin taifesindendi ve Rabbinin emrinden çıktı. Beni bırakıp da onu ve soyunu, dost mu ediniyorsunuz?
Hâlbuki onlar, size düşmandır; Allah'ı bırakıp şeytanı dost edinmek, zalimler için ne de kötü bir muameledir. Ne göklerle yerin yaratılışına tanık ettik onları ve ne de kendilerinin yaratılışına; insanları doğru yoldan saptıranları da yardımcı edinmem."
Onlar, Hz. Âdem'in soyunu, yaldızlı saçma sözleri ve yalanları ile saptırıyorlar, (bununla birlikte) Allah'ın birliğine de şahadet ediyorlar. Nitekim Allah-u Teâla onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
"Eğer onlardan, "gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan elbette "Allah" diyecekler. De ki, bütün hamtlar Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler."
Yani onların cevabı, telkin, âdet ve dilde söylemekten başka bir şey değildir. İlmi olmayan bir kimse, şahadet etse de yine şek, haset ve inat içerisindedir.
Bunun için Araplar şöyle diyor: "Bir şeye cahil olan, ona karşı düşman olur. Bir şeyi aczinden terk eden de onu ayıplar ve onu inkâr eder." Bu onun cahilliğinden kaynaklanır.
(İmam aleyhi's-selâm'ın, Kadı Ebu Yusuf ile de uzun bir konuşması vardır, fakat kitabın mevzusuna uygun olmadığı için onu nakletmedik.)
Daha sonra Harun şöyle dedi: "Babalarının hakkı hürmetine, işlerimizin akışı hakkında kapsamlı ve kısa (yani her konuda sorunlarımıza çözüm yolu olabilecek bazı) sözler buyurunuz."
İmam aleyhi's-selâm: "Evet olur." dedi. Kâğıt kalem getirdiler ve İmam şöyle yazdı: "Bismillahirrahmanirrahim.
Dinlerin bütün meseleleri dört kısımdır:
1- İhtilafı olmayan ve ümmetin de zaruretine icma ettiği ve kendisine ihtiyaç duyduğu (kesin ve açık) meseleler.
2- İttifak edilmiş hadisler ki, her şüphenin kendisine sunulması gereken mercidir ve her hadisenin hükmü ondan çıkarılır ve bu ise bütün ümmetin ittifak ettiği hususlardandır.
3- Şek ve inkâr edilmesi mümkün olan meseleler ki bunların yolu, ehlinden izah istemektir. Bu çeşit meselelerde görüşünü izhar etmek isteyen, tevil ve tefsirine ittifak edilmiş Allah'ın kitabından veya hiçbir ihtilafı olmayan sünnetten delil getirmelidir.
4- Akılların, doğruluğunu teyit ettiği, ümmetin has ve ammesinin de onda hiçbir şekke ve inkâra gitmeyeceği bir kaide.
Bu iki mesele (icmaî ve kesin olan meseleler ile şüpheli olan meseleler), tevhit ve tevhitten aşağıdaki meselelerin, sıyrık diyeti ve ondan üstteki meselelerin tümünü içermektedir.
Öyleyse karşılaştığın her dini meseleyi, delili senin için sabit olursa kabul et; doğruluğu gizli kalan meseleleri ise reddet.
Kim bu üç meseleden (icma edilen mesele, ittifak edilen sünnet ve aklın, doğruluğunu teyit ettiği kaideden) birini sözünün ispatı için ikame ederse en üstün ve açık bir delil ikame etmiştir.
Allah, Teâla Peygamber'ine şöyle buyurmuştur: "De ki en üstün ve apaçık delil, Allah'ındır. Eğer o dileseydi elbette hepinizi doğru yola sevk ederdi."
Apaçık bir delil cahile sunulsa âlimin, ilmi ile onu anladığı gibi cahil de cehaleti ile onu anlar. (Fıtrata uygun kesin delillerin doğruluğunu herkes bilir ve tasdik eder.) Çünkü Allah adildir; zulüm yapmaz; kullarına bildikleri şeyle kanıt getirir ve onları anladıkları şeye davet eder; bilmedikleri ve anlamadıkları şeye değil."
Bu görüşmeden sonra Harun, İmam'ı mükâfatlandırıp geri gönderdi. (Bu konuyla ilgili hadis çok uzundur. Fakat biz bu miktarıyla yetindik). (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.