İmam Ali Rıza ayetler ile ‘Ehl-i Beyt’ sevgisinin farziyetini anlatıyor -3-
İmam Ali Rıza’nın, Ehl-i Beyt hakkında sorular soruları ayetler ile delillendirmesi
02.04.2025 00:06:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Ali Rıza'nın, Ehl-i Beyt hakkında sorular soruları ayetler ile delillendirmesi
"İtaat konusunda da durum aynıdır. Allah Teâla buyurmuştur ki:
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulü'l-emre."
Burada da yine ilk önce kendisini, sonra Peygamber'i ve daha sonra da Ehli Beyt'i zikretmiştir.
Velayet ayetinde de Allah Teâla şöyle buyurmuştur: "Sizin veliniz (ve yetki sahibiniz) ancak Allah'tır, O'nun Resulüdür ve inananlardır..." Yani Emirü'l-Müminin Ali'dir.
Allah Teâla ganimet ve fey'de, kendi payını ve Peygamber'in payını onların payıyla birlikte ve beraber zikrettiği gibi onların velayetini (yöneticilik hakkını) ve Peygamber'e itaati kendisine itaatle birlikte zikretmiştir.
Yüce Allah'ın, Ehli Beyt'e olan bu nimeti ne kadar da büyüktür. Ama sadaka (zekât) meselesi geldiğinde, (Allah Teâla) kendisini, Resulü'nü ve Resul'ünün Ehli Beyti'ni ondan münezzeh kıldı ve şöyle buyurdu:
"Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekât) işinde görevli olanlar, kalpleri (İslâm'a) ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmışlar içindir."
Bunların arasında Allah Teâla'nın, kendisi, Resul'ü ve Zilkurba (yakınlar) için bir pay tayin ettiğini bulabilir misiniz?
Münezzeh kılma sırası geldiğinde, kendisini, Resul'ünü ve Resul'ünün Ehli Beyti'ni ondan münezzeh kıldı. Münezzeh kılmakla yetinmeyip sadakayı onlara haram kıldı. Çünkü sadaka Muhammed ve Ehlibeyt'ine haramdır.
Sadaka insanların (malının) kiri olduğu için onlara helal değildir. Çünkü onlar her çeşit kirden münezzeh kılınmışlardır. Allah onları her çeşit kirden münezzeh kılıp seçtiğinde kendisine beğendiği şeyi onlar için de beğenmiştir; kendisine beğenmediği şeyi onlar için de beğenmemiştir.
Biz zikir ehliyiz; öyle zikir ehli ki Allah Teâla, kitabında (onların hakkında) şöyle buyurmuştur: "Eğer bilmiyorsanız zikir ehlinden sorun."
Ulema: Allah bu ayetten Yahudi ve Hıristiyan âlimlerini kastetmiştir.
İmam aleyhi's-selâm: "Böyle bir şey mümkün mü? O zaman bizi, kendi dinlerine çağırırlar ve "Bizim dinimiz İslâm dininden daha üstündür" derler."
Me'mun: "Ya Ebe'l-Hasan, bunların sözünün reddinde bir izah ve beyanın (delilin) var mıdır?"
İmam aleyhi's-selâm: "Evet, zikir Resulullah'tır, biz ise zikrin ehliyiz.
Talak Suresi'nin şu ayetiyle bu konu açıklığa kavuşmuştur: "Ey inanan akıl sahipleri, Allah'tan korkup sakının. Doğrusu Allah, O'nun apaçık ayetlerini size okuyacak bir resul, bir zikir indirmiştir."
Bu ayetteki zikir Resulullah'tır, biz ise onun ehliyiz.
Tahrim ayeti: "Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz... size haram kılındı." Söyleyin bakalım, Eğer Resulullah hayatta olsaydı benim kızım veya oğlumun kızı veyahut soyumdan gelen kızlarla evlenmesi doğru olur muydu?"
Ulema: "Hayır, olmazdı."
İmam aleyhi's-selâm: "Sizin kızlarınızla nasıl; evlenebilir miydi?
Ulema: "Evet evlenebilirdi."
İmam aleyhi's-selâm: "Öyleyse bu, bizim O'nun Ehli Beyti olduğumuza bir delildir, sizin değil. Eğer O'nun Ehli Beyti'nden olsaydınız, bizim kızlarımızın O'na haram olduğu gibi sizin de kızlarınız O'na haram olurdu. Demek ki biz, onun Ehli Beyti'ndeniz, siz ise onun ümmetindensiniz. İşte âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki fark budur. Âl (Ehlibeyt) Peygamber'in kendisindendir, fakat ümmet böyle değildir.
Mü'min Suresi'ndeki şu ayet: "Firavun Âl'inden (ailesinden) imanını gizlemekte olan mümin bir adam dedi ki: Siz, benim Rabbim Allah'tır, diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size, Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunmaktadır..."
Bu adam Firavun'un dayısı oğluydu. Allah Teâla onu, nesebinden dolayı Firavun'a nispet etmiştir, dininden dolayı değil. Böylece biz de doğum yönünden Peygamber'in Ehli Beyti olduğumuz için O'na mahsus kılınmışız, din yönünden ise bütün insanlar gibi sayılmışız. Bu da Âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki diğer bir farktır.
Şu ayet: "Ehline namazı emret ve kendin de ona karşı sabırlı ol."
Allah, bizi bu özellikle üstün kılmıştır. Çünkü bizi de, onunla beraber namaza emretmiştir. Sadece bizi bu özellikle üstün kılmıştır, ümmeti değil.
Resulullah bu ayet nazil olduktan sonra dokuz ay boyunca her gün beş defa namaz vakitlerinde Ali ve Fatıma aleyhi'sselâm'ın kapısına gelip şöyle buyuruyordu: "Namaza! Allah size rahmet etsin."
Allah Teâla, Peygamber'in bütün ailesi içerisinde bize yaptığı bu bağışı, peygamberlerin evlatlarından hiçbiri hakkında yapmamıştır. Bu da âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki diğer bir farktır.
Hamt âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur ve Allah'ın salâtı peygamberi Muhammed'e olsun." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
"İtaat konusunda da durum aynıdır. Allah Teâla buyurmuştur ki:
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulü'l-emre."
Burada da yine ilk önce kendisini, sonra Peygamber'i ve daha sonra da Ehli Beyt'i zikretmiştir.
Velayet ayetinde de Allah Teâla şöyle buyurmuştur: "Sizin veliniz (ve yetki sahibiniz) ancak Allah'tır, O'nun Resulüdür ve inananlardır..." Yani Emirü'l-Müminin Ali'dir.
Allah Teâla ganimet ve fey'de, kendi payını ve Peygamber'in payını onların payıyla birlikte ve beraber zikrettiği gibi onların velayetini (yöneticilik hakkını) ve Peygamber'e itaati kendisine itaatle birlikte zikretmiştir.
Yüce Allah'ın, Ehli Beyt'e olan bu nimeti ne kadar da büyüktür. Ama sadaka (zekât) meselesi geldiğinde, (Allah Teâla) kendisini, Resulü'nü ve Resul'ünün Ehli Beyti'ni ondan münezzeh kıldı ve şöyle buyurdu:
"Sadakalar, Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekât) işinde görevli olanlar, kalpleri (İslâm'a) ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmışlar içindir."
Bunların arasında Allah Teâla'nın, kendisi, Resul'ü ve Zilkurba (yakınlar) için bir pay tayin ettiğini bulabilir misiniz?
Münezzeh kılma sırası geldiğinde, kendisini, Resul'ünü ve Resul'ünün Ehli Beyti'ni ondan münezzeh kıldı. Münezzeh kılmakla yetinmeyip sadakayı onlara haram kıldı. Çünkü sadaka Muhammed ve Ehlibeyt'ine haramdır.
Sadaka insanların (malının) kiri olduğu için onlara helal değildir. Çünkü onlar her çeşit kirden münezzeh kılınmışlardır. Allah onları her çeşit kirden münezzeh kılıp seçtiğinde kendisine beğendiği şeyi onlar için de beğenmiştir; kendisine beğenmediği şeyi onlar için de beğenmemiştir.
Biz zikir ehliyiz; öyle zikir ehli ki Allah Teâla, kitabında (onların hakkında) şöyle buyurmuştur: "Eğer bilmiyorsanız zikir ehlinden sorun."
Ulema: Allah bu ayetten Yahudi ve Hıristiyan âlimlerini kastetmiştir.
İmam aleyhi's-selâm: "Böyle bir şey mümkün mü? O zaman bizi, kendi dinlerine çağırırlar ve "Bizim dinimiz İslâm dininden daha üstündür" derler."
Me'mun: "Ya Ebe'l-Hasan, bunların sözünün reddinde bir izah ve beyanın (delilin) var mıdır?"
İmam aleyhi's-selâm: "Evet, zikir Resulullah'tır, biz ise zikrin ehliyiz.
Talak Suresi'nin şu ayetiyle bu konu açıklığa kavuşmuştur: "Ey inanan akıl sahipleri, Allah'tan korkup sakının. Doğrusu Allah, O'nun apaçık ayetlerini size okuyacak bir resul, bir zikir indirmiştir."
Bu ayetteki zikir Resulullah'tır, biz ise onun ehliyiz.
Tahrim ayeti: "Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz... size haram kılındı." Söyleyin bakalım, Eğer Resulullah hayatta olsaydı benim kızım veya oğlumun kızı veyahut soyumdan gelen kızlarla evlenmesi doğru olur muydu?"
Ulema: "Hayır, olmazdı."
İmam aleyhi's-selâm: "Sizin kızlarınızla nasıl; evlenebilir miydi?
Ulema: "Evet evlenebilirdi."
İmam aleyhi's-selâm: "Öyleyse bu, bizim O'nun Ehli Beyti olduğumuza bir delildir, sizin değil. Eğer O'nun Ehli Beyti'nden olsaydınız, bizim kızlarımızın O'na haram olduğu gibi sizin de kızlarınız O'na haram olurdu. Demek ki biz, onun Ehli Beyti'ndeniz, siz ise onun ümmetindensiniz. İşte âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki fark budur. Âl (Ehlibeyt) Peygamber'in kendisindendir, fakat ümmet böyle değildir.
Mü'min Suresi'ndeki şu ayet: "Firavun Âl'inden (ailesinden) imanını gizlemekte olan mümin bir adam dedi ki: Siz, benim Rabbim Allah'tır, diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size, Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunmaktadır..."
Bu adam Firavun'un dayısı oğluydu. Allah Teâla onu, nesebinden dolayı Firavun'a nispet etmiştir, dininden dolayı değil. Böylece biz de doğum yönünden Peygamber'in Ehli Beyti olduğumuz için O'na mahsus kılınmışız, din yönünden ise bütün insanlar gibi sayılmışız. Bu da Âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki diğer bir farktır.
Şu ayet: "Ehline namazı emret ve kendin de ona karşı sabırlı ol."
Allah, bizi bu özellikle üstün kılmıştır. Çünkü bizi de, onunla beraber namaza emretmiştir. Sadece bizi bu özellikle üstün kılmıştır, ümmeti değil.
Resulullah bu ayet nazil olduktan sonra dokuz ay boyunca her gün beş defa namaz vakitlerinde Ali ve Fatıma aleyhi'sselâm'ın kapısına gelip şöyle buyuruyordu: "Namaza! Allah size rahmet etsin."
Allah Teâla, Peygamber'in bütün ailesi içerisinde bize yaptığı bu bağışı, peygamberlerin evlatlarından hiçbiri hakkında yapmamıştır. Bu da âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki diğer bir farktır.
Hamt âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur ve Allah'ın salâtı peygamberi Muhammed'e olsun." (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.