Askerlik yapacağı yer belli olunca, beni aramıştı bir arkadaşım. "Yahu" demişti, "Bu Bayazıt neresi ki, beni Doğusu'na verdiler".... Öyle bir yerdir orası.Gözden ırak.Ve o "gönülden ırak" yerde, iki çocuğu öldürmeyi başardık.Deniyor ki, "kuş gribinden..." Yalan. Kuşlar öldürmedi o çocukları.Biz öldürdük. Biz gazeteciler...Bakın dün bir meslektaşımız Bakan'a şunu sordu: "Virüsü göçmen kuşlar getiriyor... Göçmen kuşların Türkiye'ye inmelerini nasıl engelleyebiliriz?" Bu soruyu soran geri zekalı "basın kartı" taşıyorsa cebinde, az bile çocuk ölüyor bu memlekette.Milletvekilleri Meclis lokantasından tavuğu kaldırıp, millete "korkmayın yiyin" diyor... Bu rezalet gazetelerin en gözden ırak yerlerine konuluyor. Görünmesin diye...Başbakan, tavukçu sektörüne zarar gelmesin diye "tahlil edilmiş" tavuğu yiyor... Bu Rus ruleti, çok şahane bi şeymiş gibi manşet yapılıyor, "tehlike geçti" başlıklarıyla...Tavukçu sektörü "reklam veriyor" diye, üstü örtülüyor hadisenin, unutturuluyor... Hatta, iyice yalakalık olsun diye, kadın eklerinde "tavuklu yemek tarifleri" ne ağırlık veriliyor.Çocuklar komaya giriyor. O çocuklar ölene kadar, hiç utanmadan, "kuş gribi değilmiş, zatürreeymiş" yazıları yazılıyor.Çünkü "insan sektörü" nün hiç önemi yok. Varsa yoksa, "tavukçu sektörü..." Ölen çocukları son nefeslerini vermeden önce Van'a getirdiler.Çünkü Doğubayazıt'ta hastane mastane yok. Var da... Adı hastane. En fazla pansuman yapıyorsun.Van'a getirdiler.Van 100'üncü Yıl Üniversitesi'nin hastanesine.Hani şu, rektörünü içeri tıktığımız üniversite.Gazeteler, hükümete şirin görünmek için, devamlı, "rektörün tıbbi cihaz alımı yolsuzluğu yaptığını" yazıyordu. Sayfa sayfa...Sakın kimse çıkıp, "suçlu şu, suçlu bu" demesin arkadaş...Bu dramın vebali, Babıali'nin boynunda... Yılmaz Özdil/ Sabah