Mûsâ Kâzım
Siyasete hiç karışmadığı halde Abbâsî halifelerinden Muhammed Mehdi kendisini Medine'den Bağdat'a getirterek hapsetmiş, bir müddet sonra Hazret-i Ali'yi rüyasında görüp, kendisine Kur'an-ı Kerimden meâlen; "Demek ki, idareyi ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını kesip atacaksınız" buyurulan Muhammed suresi yirmiikinci ayet-i kerimesini okudu. Bunun üzerine ertesi gün hemen Mûsâ Kâzım'ı hapisten çıkararak, kendisine ve evlatlarına karşı isyan etmeyeceğine yemin etmesini teklif etmiş, İmâm-ı Mûsâ Kâzım da; "Bu işi asla yapmam ve şânıma da yakıştırmam" buyurunca, doğru söylediğini tasdik etmiş ve bu teminat üzerine, Medine'ye dönmesine için vermişti. Sonra Halife Hârun Reşid, 795 yılında Umre'den dönerken, Medine'ye uğramış İmam hazretlerini yanına alıp Bağdat'a getirmiştir. Ardı arkası kesilmeyen hadiselerin sona erdirilmesi düşüncesi ile Onu tekrar hapsettirmiştir. Bağdat Tarihi kitabının yazarı Hatib-i Bağdadi'nin rivayetine göre, ölünceye kadar hapiste tutmuştur. Diğer bir rivayete göre, Harun Reşid ve gördüğü korkulu bir rüya üzerine, onu hapishaneden çıkarıp, Medine'ye göndermişti. Ancak Bağdat'ta vefat etmiş olması, Hatib-i Bağdadi'nin rivayetin kuvvetlendirmektedir. Hatta zehirletilerek vefat ettiği de rivayet olunur. Yedi sene zindanda kaldı.
Hapishanede iken Hârun Reşid'e yazdığı mektupta şöyle dedi: "Benden belâ ve musîbet son bulmayacak, buna karşılık, sen de daima rahat ve genişlik içerisinde olacaksın. Yalnız şunu unutma; sonu gelmeyen ahirete sen de, ben de gideceğiz."
Yahyâ bin Hâlid Bermekî tarafından hurma içinde zehir verilerek öldürüldüğü rivayet olunmaktadır. Zehir verildiği gün Mûsâ Kâzım Hazretleri; "Bana bugün zehir verdiler. Yarın vücudum sararacak, sonra yarısı kızaracaktır. Ertesi gün de siyah olacaktır. O zaman vefat ederim" buyurmuştur. Dedikleri aynen olmuştur.
Siyasete hiç karışmadığı halde Abbâsî halifelerinden Muhammed Mehdi kendisini Medine'den Bağdat'a getirterek hapsetmiş, bir müddet sonra Hazret-i Ali'yi rüyasında görüp, kendisine Kur'an-ı Kerimden meâlen; "Demek ki, idareyi ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesat çıkaracak ve akrabalık bağlarını kesip atacaksınız" buyurulan Muhammed suresi yirmiikinci ayet-i kerimesini okudu. Bunun üzerine ertesi gün hemen Mûsâ Kâzım'ı hapisten çıkararak, kendisine ve evlatlarına karşı isyan etmeyeceğine yemin etmesini teklif etmiş, İmâm-ı Mûsâ Kâzım da; "Bu işi asla yapmam ve şânıma da yakıştırmam" buyurunca, doğru söylediğini tasdik etmiş ve bu teminat üzerine, Medine'ye dönmesine için vermişti. Sonra Halife Hârun Reşid, 795 yılında Umre'den dönerken, Medine'ye uğramış İmam hazretlerini yanına alıp Bağdat'a getirmiştir. Ardı arkası kesilmeyen hadiselerin sona erdirilmesi düşüncesi ile Onu tekrar hapsettirmiştir. Bağdat Tarihi kitabının yazarı Hatib-i Bağdadi'nin rivayetine göre, ölünceye kadar hapiste tutmuştur. Diğer bir rivayete göre, Harun Reşid ve gördüğü korkulu bir rüya üzerine, onu hapishaneden çıkarıp, Medine'ye göndermişti. Ancak Bağdat'ta vefat etmiş olması, Hatib-i Bağdadi'nin rivayetin kuvvetlendirmektedir. Hatta zehirletilerek vefat ettiği de rivayet olunur. Yedi sene zindanda kaldı.
Hapishanede iken Hârun Reşid'e yazdığı mektupta şöyle dedi: "Benden belâ ve musîbet son bulmayacak, buna karşılık, sen de daima rahat ve genişlik içerisinde olacaksın. Yalnız şunu unutma; sonu gelmeyen ahirete sen de, ben de gideceğiz."
Yahyâ bin Hâlid Bermekî tarafından hurma içinde zehir verilerek öldürüldüğü rivayet olunmaktadır. Zehir verildiği gün Mûsâ Kâzım Hazretleri; "Bana bugün zehir verdiler. Yarın vücudum sararacak, sonra yarısı kızaracaktır. Ertesi gün de siyah olacaktır. O zaman vefat ederim" buyurmuştur. Dedikleri aynen olmuştur.