Bakan tarihi de bilmiyor... Haçlı Seferleri ile depremi kıyasladı
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Anadolu topraklarının 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler gibi bir felaketle karşılaşmadığını belirterek, "Bundan daha büyük bir felaketle Anadolu toprakları karşılaşmadı. Haçlı Seferleri, Moğol İstilaları gibi bir takım zorluklarla karşılaşsak da bu kadar büyük bir hasar olmamıştı" dedi
26.08.2023 14:04:00
İhlas Haber Ajansı
İhlas Haber Ajansı
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Anadolu topraklarının 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremler gibi bir felaketle karşılaşmadığını belirterek, "Bundan daha büyük bir felaketle Anadolu toprakları karşılaşmadı. Haçlı Seferleri, Moğol İstilaları gibi bir takım zorluklarla karşılaşsak da bu kadar büyük bir hasar olmamıştı" dedi.
Hayırsever ve Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile yapımı tamamlanan Fuat Attaroğlu Çocuk Kütüphanesi ve Müzik Okulu Açılış Töreni'ne katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki; depremde yıkılan yapıların yeniden yapılmasının toplamda 100 milyar dolara mal olduğunu açıklayarak; "Zor günler geçiriyoruz. Bundan 6 ay kadar önce ülkemizin bir bölümünde yaklaşık 18 ilimizi, 14 milyon vatandaşımızın doğrudan etkilendiği ve toplamda 850 bin bağımsız birimin yıkıldığı büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık.
Bu felaket; herhalde Anadolu'ya geldiğimiz 952 yıldır başımıza gelebilecek en büyük felaketti. Bundan daha büyük bir felaketle Anadolu toprakları karşılaşmadı. Haçlı Seferleri, Moğol İstilaları gibi bir takım zorluklarla karşılaşsak da bu kadar büyük bir hasar olmamıştı.
50 binden fazla canımızı da toprağa verdik. Bütün bu evlerin, işyerlerinin yapılması toplamda 100 milyar doları geçecek meblağa mal oluyor. Tabi onun acısı ve psikolojisi hepsinden daha ağır. O günlerde o bölgelerde karşılaştığımız bütün yabancılar hep şunu söylediler; 'eğer bu depremin 4'te 1'i bizde olsaydı altından kalkamazdık'. Çok şükür bizler millet olarak üstesinden geldik. Allah'a hamt ediyoruz. Bizler büyük bir milletiz. Gurur duyduğumuz bir milletin üyeleriyiz" dedi.
Katlettikleri Türkler 'i kızartıp yediler
Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano'nun ifadesine göre; "vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civarında yakaladıkları Müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı.
Antakya'ya ulaştıklarında ise, başlarındaki kan içici papaz Pierre I'Ermit'in ısrarıyla, yerlerde yatan şehit Türkler 'in cesetlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Onlar kızarttıkları Müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı ve çaresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı."
"Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara, Hristiyan din adamı (!) Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur: 'Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesetlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!.." Bunun üzerine haçlılar onun dediğini yaptılar." (Funck Brentano, "Les Croisades", Paris 1934, s. 24.)
Gözlerini kan ve vahşet bürümüş olan haçlı gürûhu yalnız bu kadarıyla kalmamışlar, Antakya'ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk'ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı. Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve katliamdan bahsederken; "Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler." demişti. (Funck Brentano, "Les Croisades", Paris 1934, s. 57)
Birinci Haçlı Seferi'nin meydana geldiği 1096 yılında, Frank kumandanı Raymond, Mâratü'n-Nu'man şehrini işgal etmiş ve bu esnada yüz binden fazla Müslümanı hunharca ve acımasızca katletmişti. ." ("The Crusades Through Arab Eyes", s. 38-39.)
Kudüs'te sel olup akan Müslüman kanı
Kudüs'ü istilâ eden vahşî haçlı sürüleri 1096 yılında yetmiş bin Müslümanı kılıçtan geçirmişler, yaptıkları bu büyük katliam yetmezmiş gibi, Hazret-i Ömer Camii'ne sığınan on bin Müslümanı da boğazlayarak şehit etmişlerdi.
Birinci Haçlı Seferi'nde Müslümanların katledilmesine öncülük eden Godefroy de Bouillon, etrafındaki canilere Müslümanların etini pişirmelerini tavsiye eden Papa II. Urban'a yazdığı mektupta, Kudüs topraklarını Müslümanların kanlarıyla sulamaktan ve kendince "İsa'nın ruhunu hoşnut etmeyi" başarmaktan (!) duyduğu vahşî sevinci, akılları donduran bir üslûpla şöyle bildiriyordu:
"Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malûmunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yüzüyoruz!."(5) "Böyle bir katliamı o güne kadar hiç kimse ne duymuş, ne de görmüştü! Ölüler piramitler şeklinde yığınlar hâline getirilerek yakıldı. Sayılarının ne olduğunu Tanrı bilir." (T. G. Djuvara, "Türkiye'yi Parçalamak İçin 100 Plân", s. 37, bas.: İstanbul, 1979.)
Ünlü Arap târihçisi Ebu'l-Fidâ ise "el-Bidâye ve'n-Nihâye" adlı eserinin ilgili kısmında; "Öldürülenlerin büyük bir kısmı Müslümanların ileri gelenleri, âlimleri ve mukaddes mekâna mücavir olan âbid ve zahitleriydi" demektedir.
Üçüncü Haçlı Seferi'ni başlatan İngiliz kralı Aslan Yürekli (!) Richard, bağışlayacağına söz verdiği üç bin Müslüman esiri hunharca katletmişti. (Ch. Mills, "Histoire des Croisades – Haçlı Seferleri Tarihi", s. 183.)
Alman Tarihçi L. Heeren kendisi de bir Hristiyan olmasına rağmen, insanlık tarihi boyunca haçlıların yaptığı çirkin katliamların bir benzerine rastlanmadığını ifade ederek: "Bunlar Moğollar veya dinsiz kavimlerin taşkınlıklarıyla meydana gelmiyor, onlardan daha da barbar olan Hristiyanlarca yapılıyordu!" demişti. L.Heeren,"Essai sur I'influence des Croisades-Haçlı Seferlerinin Tesiri Üzerine Deneme", s. 414.)
Hayırsever ve Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile yapımı tamamlanan Fuat Attaroğlu Çocuk Kütüphanesi ve Müzik Okulu Açılış Töreni'ne katılan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki; depremde yıkılan yapıların yeniden yapılmasının toplamda 100 milyar dolara mal olduğunu açıklayarak; "Zor günler geçiriyoruz. Bundan 6 ay kadar önce ülkemizin bir bölümünde yaklaşık 18 ilimizi, 14 milyon vatandaşımızın doğrudan etkilendiği ve toplamda 850 bin bağımsız birimin yıkıldığı büyük bir felaketle karşı karşıya kaldık.
Bu felaket; herhalde Anadolu'ya geldiğimiz 952 yıldır başımıza gelebilecek en büyük felaketti. Bundan daha büyük bir felaketle Anadolu toprakları karşılaşmadı. Haçlı Seferleri, Moğol İstilaları gibi bir takım zorluklarla karşılaşsak da bu kadar büyük bir hasar olmamıştı.
50 binden fazla canımızı da toprağa verdik. Bütün bu evlerin, işyerlerinin yapılması toplamda 100 milyar doları geçecek meblağa mal oluyor. Tabi onun acısı ve psikolojisi hepsinden daha ağır. O günlerde o bölgelerde karşılaştığımız bütün yabancılar hep şunu söylediler; 'eğer bu depremin 4'te 1'i bizde olsaydı altından kalkamazdık'. Çok şükür bizler millet olarak üstesinden geldik. Allah'a hamt ediyoruz. Bizler büyük bir milletiz. Gurur duyduğumuz bir milletin üyeleriyiz" dedi.
Katlettikleri Türkler 'i kızartıp yediler
Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano'nun ifadesine göre; "vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civarında yakaladıkları Müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı.
Antakya'ya ulaştıklarında ise, başlarındaki kan içici papaz Pierre I'Ermit'in ısrarıyla, yerlerde yatan şehit Türkler 'in cesetlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Onlar kızarttıkları Müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı ve çaresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı."
"Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara, Hristiyan din adamı (!) Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur: 'Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesetlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!.." Bunun üzerine haçlılar onun dediğini yaptılar." (Funck Brentano, "Les Croisades", Paris 1934, s. 24.)
Gözlerini kan ve vahşet bürümüş olan haçlı gürûhu yalnız bu kadarıyla kalmamışlar, Antakya'ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk'ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı. Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve katliamdan bahsederken; "Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler." demişti. (Funck Brentano, "Les Croisades", Paris 1934, s. 57)
Birinci Haçlı Seferi'nin meydana geldiği 1096 yılında, Frank kumandanı Raymond, Mâratü'n-Nu'man şehrini işgal etmiş ve bu esnada yüz binden fazla Müslümanı hunharca ve acımasızca katletmişti. ." ("The Crusades Through Arab Eyes", s. 38-39.)
Kudüs'te sel olup akan Müslüman kanı
Kudüs'ü istilâ eden vahşî haçlı sürüleri 1096 yılında yetmiş bin Müslümanı kılıçtan geçirmişler, yaptıkları bu büyük katliam yetmezmiş gibi, Hazret-i Ömer Camii'ne sığınan on bin Müslümanı da boğazlayarak şehit etmişlerdi.
Birinci Haçlı Seferi'nde Müslümanların katledilmesine öncülük eden Godefroy de Bouillon, etrafındaki canilere Müslümanların etini pişirmelerini tavsiye eden Papa II. Urban'a yazdığı mektupta, Kudüs topraklarını Müslümanların kanlarıyla sulamaktan ve kendince "İsa'nın ruhunu hoşnut etmeyi" başarmaktan (!) duyduğu vahşî sevinci, akılları donduran bir üslûpla şöyle bildiriyordu:
"Kudüs'te bulunan bütün Müslümanları katlettik, malûmunuz olsun ki, Süleyman mabedinde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yüzüyoruz!."(5) "Böyle bir katliamı o güne kadar hiç kimse ne duymuş, ne de görmüştü! Ölüler piramitler şeklinde yığınlar hâline getirilerek yakıldı. Sayılarının ne olduğunu Tanrı bilir." (T. G. Djuvara, "Türkiye'yi Parçalamak İçin 100 Plân", s. 37, bas.: İstanbul, 1979.)
Ünlü Arap târihçisi Ebu'l-Fidâ ise "el-Bidâye ve'n-Nihâye" adlı eserinin ilgili kısmında; "Öldürülenlerin büyük bir kısmı Müslümanların ileri gelenleri, âlimleri ve mukaddes mekâna mücavir olan âbid ve zahitleriydi" demektedir.
Üçüncü Haçlı Seferi'ni başlatan İngiliz kralı Aslan Yürekli (!) Richard, bağışlayacağına söz verdiği üç bin Müslüman esiri hunharca katletmişti. (Ch. Mills, "Histoire des Croisades – Haçlı Seferleri Tarihi", s. 183.)
Alman Tarihçi L. Heeren kendisi de bir Hristiyan olmasına rağmen, insanlık tarihi boyunca haçlıların yaptığı çirkin katliamların bir benzerine rastlanmadığını ifade ederek: "Bunlar Moğollar veya dinsiz kavimlerin taşkınlıklarıyla meydana gelmiyor, onlardan daha da barbar olan Hristiyanlarca yapılıyordu!" demişti. L.Heeren,"Essai sur I'influence des Croisades-Haçlı Seferlerinin Tesiri Üzerine Deneme", s. 414.)