Hac ise, Hazret-i İbrâhîm ve Hazret-i İsmâîl -aleyhimesselâm-'ın tevekkülünden hisse alabilmek, içimizdeki nefis denilen düşmanı ve dışımızdaki şeytanî temâyülleri taşlayabilmek, sınıf farklılığından sıyrılıp kefen iklîmine girerek Rabbe ilticâ edebilmek, kıyâmetin o dehşetli manzarasının hissiyâtıyla ürpermek, müslümanlar arasındaki uzak ve yabancı toplulukları bir araya getirmek, bir îmân kardeşliği teessüs etmektir. Allâh Rasûlü (sav)'in vedâ haccı ve vedâ hutbesi, ümmetin kıyâmete kadar yapacağı haclara ne güzel bir nümûnedir!Vedâ haccında Rasûlullâh (sav)'den aynı zamanda bir muhabbet tevzîi yapılmıştır.Müslümanlar arasındaki hukûkun ana hatları, muhabbet harcıyla perçinleştirilmiştir. Hac menâsiki de insanı kalbî hayâta yönlendirir. Çünkü bu nâzik ibâdet, av avlamamak, yeşil bir dal koparmamak, Allâh'ın mahlûkâtını incitmemek gibi şefkat, merhamet ve muhabbet tezâhürleriyle doludur. Hattâ Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-, bir müslümanı incitmemek endîşesiyle Hacer-i Esved'i öpmekten imtinâ etmiştir. Hacdaki bu hâl ve davranışlar, insanı bir nefis muhâsebesiyle başbaşa bırakmakta ve müstakbel hayâtını şekillendirmektedir.Bütün ibâdetlerin yegâne hedefi, Cenâb-ı Hakk'a kurbiyyettir.Haccın îfâ edildiği mübârek mekânlar ise, ulvî bir âlemin rûhâniyet iklîmleridir.Arafât, bir afv ve ilticâ makâmıdır.Müzdelife, Kur'ân-ı Kerîm'de işâret edilen "el-Meş'aru'l-Harâm"ın rûhâniyetiyle rahmet tezâhürlerinin dolu olduğu bir mekândır.Minâ, Hazret-i ibrâhîm, Hazret-i ismâîl ve Hacer vâlidemizin şeytana karşı muzaffer oldukları bir teslîmiyyet ve tevekkül mekânıdır.Kâbe, Cenâb-ı Hakk'ın Kur'ân'da "Secde et ve yakla9!" (el-Alak, 19) buyruğu ile ikâmesini emrettiği namaz ibâdetinin istikâmet hedefidir. Aynı zamanda bütün müslümanların teveccüh ettiği nokta; yâni islâm dünyâsının nabzının attığı yerdir.Müteâkıben Medîne'de ziyâret ettiğimiz Rasûlullâh (sav)in makâmı ise, kalbin, ilâhî muhabbet nakışlarıyla zînetlenip ulviyyet kazandığı bir mekândır. Zîrâ Cenâb-ı Hakk'ın "habîbim" hıtâbınayalnız O mazhar olmuştur.İmâm Mâlik Hazretleri'ne göre, Kabr-i Verîf'in bulunduğu yer, Kâbe'den bile daha kudsîdir. Çünkü bütünkâinât, O'nun için halkolunmuş ve O'na ithâf edilmiştir.Bu mübârek topraklar, Hazret-i Âdem'den bu yana îmânlı yüreklerin rûhâniyetleriyle beslenmiş, âşıkâne gözyaşlarıyla sulanmıştır. Peygamberlerin feyiz menbaı olan bu kudsî mahaller, peygamberler târihinin muazzez hâtırâları ile doludur.Velhâsıl hac farîzası, ferdi, dînin kemâline istikâmetlendiren şümûllü bir ibâdettir.Hac, insan rûhunun âhengini, iklîmini ve rengini bulduğu, aslî hüviyetini kazandığı, mânevî feyz yağmurlarıyla temizlenip arındığı ve gerçek hakîkatine erdiği rûhâniyet tezâhürleriyle dolu bir ibâdettir.