Metin Külünk-Ali Erbaş restleşmesi

Geçen hafta AKP eski vekili ve MKYK üyesi Metin Külünk, Diyanet İşleri Başkanlığı ve başkanı Ali Erbaş hakkında iddialarda bulundu.

İddialarına da, "Her şey delillere dayanıyor, cumhuriyet savcısının benimle temasa geçmesini bekliyorum" resti ile sahiplendi. Diyanet ise 'iftira' dedi ve hukuki süreci başlattık, açıklaması yaptı.

Her şey bir tarafa Diyanet İşleri Başkanlığının rüşvet ile haksız kazanç ile yolsuzluk ile itham edilmesi bile ortadaki çürümüşlüğün itirafıdır.  

Ali Erbaş hakkında ise Metin Külünk şu iddiada bulunuyor: "Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak çalıştığı dönemde hakkında, FETÖ iddiası bulunan personele kol kanat gererek, bu personelin hamisi gibi davranan birisinin DİB Başkan Yardımcısı ve Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti olarak çalışmasını sağlamanızın gerekçeleri nelerdir?"

Bu iddiaları okuyunca aklıma ilk gelen Bülent Arınç, Melih Gökçek restleşmesi oldu. 

Malum Bülent Arınç tabiri caizse 'Melih Gökçek tam bir FETÖ'cüdür' derken, Melih Gökçek 'senin yanında benim FETÖ'cülüğüm, ilkokul talebesi gibidir' restleşmeleri yaşamıştık.

Sonra büyük ağabeyden bir telefon veya mesaj gelmiş olacak ki, ikisi de sustu. Savcılarımız ise hep suskundu.

Şimdi Metin Külünk-Ali Erbaş arasında da benzer bir sonuç yaşanacaktır. Metin külünk eğer samimiyse savcı filan beklemesine gerek yok. Kendi savcıya gitsin. Gitmezse ortada yeni bir top trend olma vakası var demektir.  

Neden 2023?

Ben, Metin Külünk beye sormak istiyorum: Ali Erbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2017'de Diyanet'e başkan olarak atandı. 2021'de görev suresi doldu ve Erdoğan tarafından yeniden atandı.

Neden 2017'de, 2021'de değil de 2023'te bu açıklamaları yaptınız? Neden Sayın Erdoğan'ı zamanında bilgilendirmediniz? 

Yoksa herkesin bildiğini sizler bilmiyor muydunuz?

Vatandaş bilmez ama siyasetçiler de, bürokratlar da Ali Erbaş denince akla ilk gelenleri çok iyi bilir. 

Örnek mi? Adil Öksüz ve Suat Yıldırım.  

Prof. Dr. Suat Yıldırım. Sakarya ilahiyatın dekanıydı. Kuran meali yazıp, piyasaya sürmüştü.

Mealde ayetlerin altına, bu konuda Tevrat şöyle der, İncil böyle der, notları eklemişti. Şimdi FETÖ firarisi. 

Adil Öksüz'ü tanımayan var mı? Akıncı üssüne gidip, katliam emrini veren, yakalanan ve "tarla bakmaya gitmiştim" diyerek serbest bırakılan ve hala bir türlü yakalanamayan melun.

Adil Öksüz'ü 1994'te henüz bir yüksek lisans öğrencisiyken üniversiteye alan ve daha sonra Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Yardımcı Doçent yapan kim? Suat Yıldırım.

Bu üniversitenin dekanlarından birisi de bugün Diyanet İşleri Başkan olan Ali Erbaş. Yine tesadüfe bakın ki (!) Ali Erbaş aynı zamanda Adil Öksüz'ün doktora tezi savunmasında jüri üyelerinden biri. 

Adil Öksüz'ün tezinin başlığı ne biliyor musunuz? "Ceza Hükümleri açısından Tevrat ve Kuran". 

Bu Adil adi, Kuran hükümleri ile tahrif edilmiş ve hükmü kaldırılmış kitapların hükümlerini karşılaştırarak ortak paydalar kurmaya çalışıyor. 

Bugün Allah'ın hükümlerini okudum, diyen Ali Erbaş o gün bu teze geçer not veriyor!

Bir tesadüf daha

Adı KADİP. Yani 'Kültürlerarası Diyalog Platformu'. 

Başkanı Suat Yıldırım. Üyelerinden birisi de Ali Erbaş'tı. FETÖ'nün Abant toplantılarında, Kimse Yok mu, derneğinin afiş ve açıklamalarında hep yer alan isim Ali Erbaş.

Bir başka tesadüf daha

Dinler arası diyalog projesinin önemli isimlerinden biri olan Fransız Roma Katolik rahibi Michel Lelong'un, Ufuk Kitaplarından bir kitabı çıkıyor. Bu rahip kitabında şöyle diyor:

"İnancına bağlı bir Hıristiyan, Kuran'a ve Peygamber Muhammed'e karşı olmaz. Tıpkı bir Müslüman'ın, Mesih'in sırrına karşı olmadığı gibi. 

Aynı şekilde Müslümanlar, Hıristiyan inancını paylaşmaksızın İsa'yı yüceltirler ve onun Allah'ın nezdindeki seçkin yerini kabul ederler.

Peki, aynı şekilde Hıristiyanlarda, Müslüman inancını paylaşmasalar bile Kur'an'ın Allah kelamı, Muhammed'in de O'nun elçilerinden biri olduğunu kabul edemezler mi? Kabul etmek zorunda değiller mi?"

Bilin bakalım bu kitabın çevirisi kime ait? Ali Erbaş'a. Bu rahibin yazdıklarını, 'İslam'la Yüzleşen Batı' ismiyle 2006 yılında Türkçeye çeviren kişi Ali Erbaş'tır.

Ali Erbaş yaptığı bu çeviriden duyduğu mutluluğu aynı kitapta şöyle ifade ediyor;

"Dünyayı bir köy haline getirdiği günümüzde bu tür eserlere çok ihtiyaç vardır. Bu çeviriyle dinler arası diyaloga bir nebze olsun katkıda bulunmuşsak kendimizi bahtiyar hissedeceğiz." 

Hıristiyanlar için 'İsa' Rab'dır. Rabbin oğludur. Allah (c.c) ise bu tabiri Kuran'da lanetliyor. Bizim inancımızda Hz. İsa kuldur ve peygamberdir.  Ama Ali, Erbaş bunu bilmiyor!

Hakan Fidan

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kazakistan'a gitti ve Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Murat Nurtileu ile Astana'da görüştü. Ortak basın toplantısında, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele konusunda atılması gereken adımların da görüşüldüğünü kaydeden Fidan sözlerine şöyle devam etti:

"Bu sinsi terör örgütünü gayet iyi tanımaktayız. Türkiye'de ve diğer ülkelerde devleti ele geçirmek için neler yaptıklarını, hangi metotları kullandıklarını ve kimlerin taşeronluğunu yürüttüklerini biliyoruz. Bu hain örgüte karşı hep beraber uyanık olmamız gerekiyor. Bu hususta da gereken tüm desteği vermeye hazırız."

Başarılar diliyor ve zor soruyu soruyorum: Hemen her gün ajanlara şu kadar FETÖ'cü, FETÖ firarisi yakalandı haberi servis ediliyor. 

120 bin kadrolu Diyanette bir tane bile FETÖ'cü çıkmıyor. Neden? Şaka gibi değil mi?