Hükümetin iç ve dış politikadaki tutumu milletimizin ifadesi ile "başkalarına kuyruk olmak" tabiri ile en güzel ifadesini bulmaktadır. Bilindiği gibi kuyruk bulunduğu konum itibari ile hiç de iç açıcı bir konumda değildir. İnsanların başkalarına kuyruk olmaları tabiri de kuyruğun bu konumundan kaynaklanan ve milletimizin çok ince zekasını ortaya koyan bir tabirdir. Kuyruk olan kuyruk olduğu medeniyetin yaptığı rezaletleri örtbas etmek, ayıplarını kapamaktan başka bir işe yaramaz. Onun dünyası bulunduğu konumdur olaylara bu konumdan bakar.
Milletin bayrağına dolayısı ile devletinin ve kendisinin bekasına sahip çıkmasını demokratik görmeyen sayın hükümet, ikibuçuk yıllık iktidarınızda bu milletin hangi milli ve kültürel değerlerinin önündeki kişisel hak ve hürriyetler adına olan yasakları kaldırdınız? Bırakın kaldırmayı milletin kültürüne, inancına, örfüne kısaca topyekün medeniyetine ne kadar ters ve milletin ve devletin bekasını tehlikeye atacak bir sürü kanun değişiklikleri azınlıklar, AB ve yabancılar adına çıkardınız. Milli Eğitim Bakanın'ın ifade ettiği gibi ulusalcılık koza gibi milleti örmüyor. Asıl kozayı bu milletin kültürüne ve inancına gah AB aşkına, gah dinlerarası diyalog aşkına, gah IMF ve ABD'ye bağlılık adına ören ve bu aziz milleti diri diri tarihe gömmek istenler bellidir. Milletin çıkışı kendisini şıkıştıran bu örümcek ağına karşı milli bir reflekstir. Bu millet tarihin hiçbir döneminde esir alınamadı. Son milli duruşuyla da kıyamete dek esir alınamayacağını göstermiştir. Millet olarak son günlerde gösterilen tepkiler aslında bu kişiliksiz icraatlaradır. Sözüm ona güya demokrasi adına kişi hak ve hürriyetleri adına yapılanlar yanlışmış ve millet kusurludur. İşte başkalarına kuyruk olanlar millet olma hasletinden kaynaklanan bu duruşları anlayamazlar. Bu duruş karşısında baygınlık geçirirler, beyinleri dumura uğrar. Tıpkı aşağıda anlatacağımız hikayede olduğu gibi.
İri yarı adam bir gün güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti yere yıkılıp bayıldı, yol ortasına bir ölü gibi yığıldı kaldı. Bunu gören halk başına üşüştü. Başına toplananlardan kimi kalbini yokluyor, kimi yüzüne gül suyu döküp duruyordu. Bilmiyorlardı ki adamcağız gül kokusundan bayılmış. Kimi bileklerini, başını ovuyor kimi öd ağacına şeker karıştırarak tütsü yapıyor, bir başkası elbiselerini çıkarıp üstünü hafifletiyordu. Birisi nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor şarap mı içti, esrar mı çekti, afyon mu yuttu, anlamaya çalışıyordu. Bir türlü adamın neden bayıldığını anlayamayan halk şaşıp kaldı. Son çare olarak akrabalarına haber vermeye karar verdiler. O bayılan kişinin akıllı ve anlayışlı bir kardeşi vardı. Bu haberi alır almaz yanına biraz köpek pisliği alarak koşup geldi. Çünkü kardeşi köpek bakıcısıydı köpek pisliği kokusuna alışmıştı. Gül kokusu duyunca bu yüzden bayılmıştı. Kardeşinin yanına varınca, o akıllı kişi, kimse anlamasın diye önce halkı dağıttı, sonra ağzını kulağına götürerek okuyormuş gibi yaptı, bu arada gizlice köpek pisliğini burnuna götürerek koklattı, koklatır koklatmaz adam ayılarak kendine geldi.
İşte bu aziz milletin duruşu karşısında şok olanları, ancak bu hikaye tanımlar. Böyle güzel hasletleri milleti suçlayanların ne dedeleri yaşadı, ne de torunları yaşayacak. Bu duruşlar başkalarına kuyruk olanların vücut kimyasını bozar. Bırakın çatlasınlar.
Milletin bayrağına dolayısı ile devletinin ve kendisinin bekasına sahip çıkmasını demokratik görmeyen sayın hükümet, ikibuçuk yıllık iktidarınızda bu milletin hangi milli ve kültürel değerlerinin önündeki kişisel hak ve hürriyetler adına olan yasakları kaldırdınız? Bırakın kaldırmayı milletin kültürüne, inancına, örfüne kısaca topyekün medeniyetine ne kadar ters ve milletin ve devletin bekasını tehlikeye atacak bir sürü kanun değişiklikleri azınlıklar, AB ve yabancılar adına çıkardınız. Milli Eğitim Bakanın'ın ifade ettiği gibi ulusalcılık koza gibi milleti örmüyor. Asıl kozayı bu milletin kültürüne ve inancına gah AB aşkına, gah dinlerarası diyalog aşkına, gah IMF ve ABD'ye bağlılık adına ören ve bu aziz milleti diri diri tarihe gömmek istenler bellidir. Milletin çıkışı kendisini şıkıştıran bu örümcek ağına karşı milli bir reflekstir. Bu millet tarihin hiçbir döneminde esir alınamadı. Son milli duruşuyla da kıyamete dek esir alınamayacağını göstermiştir. Millet olarak son günlerde gösterilen tepkiler aslında bu kişiliksiz icraatlaradır. Sözüm ona güya demokrasi adına kişi hak ve hürriyetleri adına yapılanlar yanlışmış ve millet kusurludur. İşte başkalarına kuyruk olanlar millet olma hasletinden kaynaklanan bu duruşları anlayamazlar. Bu duruş karşısında baygınlık geçirirler, beyinleri dumura uğrar. Tıpkı aşağıda anlatacağımız hikayede olduğu gibi.
İri yarı adam bir gün güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti yere yıkılıp bayıldı, yol ortasına bir ölü gibi yığıldı kaldı. Bunu gören halk başına üşüştü. Başına toplananlardan kimi kalbini yokluyor, kimi yüzüne gül suyu döküp duruyordu. Bilmiyorlardı ki adamcağız gül kokusundan bayılmış. Kimi bileklerini, başını ovuyor kimi öd ağacına şeker karıştırarak tütsü yapıyor, bir başkası elbiselerini çıkarıp üstünü hafifletiyordu. Birisi nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor şarap mı içti, esrar mı çekti, afyon mu yuttu, anlamaya çalışıyordu. Bir türlü adamın neden bayıldığını anlayamayan halk şaşıp kaldı. Son çare olarak akrabalarına haber vermeye karar verdiler. O bayılan kişinin akıllı ve anlayışlı bir kardeşi vardı. Bu haberi alır almaz yanına biraz köpek pisliği alarak koşup geldi. Çünkü kardeşi köpek bakıcısıydı köpek pisliği kokusuna alışmıştı. Gül kokusu duyunca bu yüzden bayılmıştı. Kardeşinin yanına varınca, o akıllı kişi, kimse anlamasın diye önce halkı dağıttı, sonra ağzını kulağına götürerek okuyormuş gibi yaptı, bu arada gizlice köpek pisliğini burnuna götürerek koklattı, koklatır koklatmaz adam ayılarak kendine geldi.
İşte bu aziz milletin duruşu karşısında şok olanları, ancak bu hikaye tanımlar. Böyle güzel hasletleri milleti suçlayanların ne dedeleri yaşadı, ne de torunları yaşayacak. Bu duruşlar başkalarına kuyruk olanların vücut kimyasını bozar. Bırakın çatlasınlar.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012