İmam Cevat’ın (a.s.) bâtıl akımlarla mücadelesi
Tehlikeli sapmalardan biri de bazı aşırı (Gulat) grupların Ehl-i Beyt’e ilişkin anlayışlarıydı. Ehl-i Beyt İmamları bu gibi aşırı gruplara karşı sürekli teyakkuzda olmuş, onları susturmuş, inançlarını reddetmiş, kendilerine tâbi olan samimi Müslümanlara onlardan uzaklaşmalarını emretmişlerdi
03.05.2024 17:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Tehlikeli sapmalardan biri de bazı aşırı (Gulat) grupların Ehl-i Beyt'e ilişkin anlayışlarıydı.
Ehl-i Beyt İmamları bu gibi aşırı gruplara karşı sürekli teyakkuzda olmuş, onları susturmuş, inançlarını reddetmiş, kendilerine tâbi olan samimi Müslümanlara onlardan uzaklaşmalarını emretmişlerdi.
"İmam Ca'fer" adlı eserimizde bu konuya geniş olarak yer verdik.
İmam Cevad (a.s.) da bu mesele ile ilgili olarak atalarının yolunu izledi. Aşırılık tohumlarının yayılmasına karşı son derece titiz davrandı. Nitekim bazı gelişmeler karşısındaki tavrı bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. Tarihçiler Hüseyin b. Muhammed el-Eş'arî'den şöyle rivâyet etmişlerdir:
"Bizim mezhebimize mensup olan Abdullah b. Rezin adındaki yaşlı bir adam bana anlattı: Medine'ye mücavir bir yerde oturuyordum. Ebû Ca'fer (a.s.) her gün zevâl vaktiyle birlikte mescide gelir, bir kayanın üzerine iner, Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrine uğrar, ona selâm verirdi.
Sonra Fâtıma'nın (a.s.) evine uğrar, ayakkabılarını çıkarır ve namaz kılardı. Bir gün Şeytan bana vesvese verdi ve şunu telkin etti: 'Merkebinden indiğinde git, ayağının bastığı yerin toprağını al.' O gün oturdum ve bu amacımı gerçekleştirmek için gelmesini bekledim.
Zevâl vakti girince, İmam (a.s.) eşeğinin sırtına binmiş olarak çıkageldi. Ancak her zaman indiği yerde inmedi, orayı geçip mescidin kapısının yanında bulunan kayanın üzerine indi.
Sonra mescide girdi, Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin başına varıp O'na selâm verdi. Ardından her zaman namaz kıldığı yere döndü.
Günlerce böyle yaptı (ve ayağının toprağını alabileceğim bir yere basmadı). Bunun üzerine kendi kendime dedim ki: 'Ayakkabılarını çıkardığı zaman, gidip bastığı yerdeki çakılları alayım.'
Ertesi gün yine zevâl vaktinde geldi, kayanın üzerine indi. Sonra Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin olduğu yere gitti ve namaz kıldığı yere geri geldi.
Ama ayakkabılarını çıkarmadı. Günlerce bu şekilde davrandı. Kendi kendime dedim ki: 'Burada amacımı gerçekleştiremeyeceğim. En iyisi yıkandığı hamamın kapısına gideyim. Hamama girdiğinde ayağının bastığı yerin toprağını alırım.'
İmam'ın (a.s.) hangi hamamda yıkandığını sordum. Bana, Talha'nın soyundan gelen bir adamın Bâki'de bulunan hamamına gidip yıkandığını söylediler.
Hamama gittiği gün oraya gittim ve hamamın kapısına kadar yürüdüm. Talha'nın soyundan gelen bu adamın yanında oturdum, İmam'ın (a.s.) gelişini beklerken, onunla konuşmaya daldım.
Talha'nın soyundan gelen bu adam bana dedi ki: 'Eğer yıkanmak istiyorsan hamama gir. Çünkü bir saat sonra bu imkânı bulamayacaksın.'
'Niçin?' dedim.
Dedi ki: 'Çünkü Rızâ'nın (a.s.) oğlu hamama girmek istiyor.'
Dedim ki: 'Rızâ'nın oğlu kimdir?'
Dedi ki: 'Muhammed'in (s.a.a.) soyundan gelen sâlih ve takvalı bir adamdır.'
Dedim ki: 'Onunla birlikte başkasının hamama girmesine izin vermez mi?'
Dedi ki: 'O geldiği zaman, onun yıkanması için hamamı boşaltırız.'
Öylece konuşurken İmam (a.s.) çıkageldi. Yanında hizmetçiler vardı. Biri de önünde gidiyordu. Bu hizmetçinin yanında bir hasır vardı. Derken hasırla birlikte soyunma yerine girdi ve hasırı serdi.
İmam da oraya geldi, selâm verdi ve eşeğinin sırtında bölmeye girdi. Sonra soyunma yerine girip hasırın üzerine indi.
Talha'nın soyundan gelen hamamcıya dedim ki: 'Sözünü ettiğin sâlihlik ve takvalılık bu muydu?'
Dedi ki: 'Ey adam! Allah'a yemin ederim ki bugüne kadar hiç böyle davranmamıştı.'
Bunun üzerine kendi kendime şöyle dedim: 'Benim davranışım yüzünden böyle oldu. Kabahati ben işledim.'
Sonra dedim ki: 'Çıkmasını bekleyeyim. Bakarsın çıkışta isteğimi gerçekleştiririm.'
Hamamdan çıkıp elbisesini giyinince, eşeğin getirilmesini ve soyunma yerine sokulmasını istedi. Hasırın üzerine basarak eşeğe bindi ve hamamdan çıktı.
Kendi kendime dedim ki: 'Allah'a yemin ederim ki ona eziyet ettim. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım, ona karşı böyle bir davranış içine girmeyeceğim.'
Gerçekten bu sözümü tuttum. O gün zevâl vakti olunca eşeğinin sırtına binmiş olarak göründü. Her zamanki gibi avludaki yerde indi. İçeri girip Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin başında ona selâm verdi. Ardından Fâtıma'nın (a.s.) evinde namaz kıldığı yere geldi. Ayakkabılarını çıkardı, kalkıp namazını kıldı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Ehl-i Beyt İmamları bu gibi aşırı gruplara karşı sürekli teyakkuzda olmuş, onları susturmuş, inançlarını reddetmiş, kendilerine tâbi olan samimi Müslümanlara onlardan uzaklaşmalarını emretmişlerdi.
"İmam Ca'fer" adlı eserimizde bu konuya geniş olarak yer verdik.
İmam Cevad (a.s.) da bu mesele ile ilgili olarak atalarının yolunu izledi. Aşırılık tohumlarının yayılmasına karşı son derece titiz davrandı. Nitekim bazı gelişmeler karşısındaki tavrı bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. Tarihçiler Hüseyin b. Muhammed el-Eş'arî'den şöyle rivâyet etmişlerdir:
"Bizim mezhebimize mensup olan Abdullah b. Rezin adındaki yaşlı bir adam bana anlattı: Medine'ye mücavir bir yerde oturuyordum. Ebû Ca'fer (a.s.) her gün zevâl vaktiyle birlikte mescide gelir, bir kayanın üzerine iner, Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrine uğrar, ona selâm verirdi.
Sonra Fâtıma'nın (a.s.) evine uğrar, ayakkabılarını çıkarır ve namaz kılardı. Bir gün Şeytan bana vesvese verdi ve şunu telkin etti: 'Merkebinden indiğinde git, ayağının bastığı yerin toprağını al.' O gün oturdum ve bu amacımı gerçekleştirmek için gelmesini bekledim.
Zevâl vakti girince, İmam (a.s.) eşeğinin sırtına binmiş olarak çıkageldi. Ancak her zaman indiği yerde inmedi, orayı geçip mescidin kapısının yanında bulunan kayanın üzerine indi.
Sonra mescide girdi, Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin başına varıp O'na selâm verdi. Ardından her zaman namaz kıldığı yere döndü.
Günlerce böyle yaptı (ve ayağının toprağını alabileceğim bir yere basmadı). Bunun üzerine kendi kendime dedim ki: 'Ayakkabılarını çıkardığı zaman, gidip bastığı yerdeki çakılları alayım.'
Ertesi gün yine zevâl vaktinde geldi, kayanın üzerine indi. Sonra Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin olduğu yere gitti ve namaz kıldığı yere geri geldi.
Ama ayakkabılarını çıkarmadı. Günlerce bu şekilde davrandı. Kendi kendime dedim ki: 'Burada amacımı gerçekleştiremeyeceğim. En iyisi yıkandığı hamamın kapısına gideyim. Hamama girdiğinde ayağının bastığı yerin toprağını alırım.'
İmam'ın (a.s.) hangi hamamda yıkandığını sordum. Bana, Talha'nın soyundan gelen bir adamın Bâki'de bulunan hamamına gidip yıkandığını söylediler.
Hamama gittiği gün oraya gittim ve hamamın kapısına kadar yürüdüm. Talha'nın soyundan gelen bu adamın yanında oturdum, İmam'ın (a.s.) gelişini beklerken, onunla konuşmaya daldım.
Talha'nın soyundan gelen bu adam bana dedi ki: 'Eğer yıkanmak istiyorsan hamama gir. Çünkü bir saat sonra bu imkânı bulamayacaksın.'
'Niçin?' dedim.
Dedi ki: 'Çünkü Rızâ'nın (a.s.) oğlu hamama girmek istiyor.'
Dedim ki: 'Rızâ'nın oğlu kimdir?'
Dedi ki: 'Muhammed'in (s.a.a.) soyundan gelen sâlih ve takvalı bir adamdır.'
Dedim ki: 'Onunla birlikte başkasının hamama girmesine izin vermez mi?'
Dedi ki: 'O geldiği zaman, onun yıkanması için hamamı boşaltırız.'
Öylece konuşurken İmam (a.s.) çıkageldi. Yanında hizmetçiler vardı. Biri de önünde gidiyordu. Bu hizmetçinin yanında bir hasır vardı. Derken hasırla birlikte soyunma yerine girdi ve hasırı serdi.
İmam da oraya geldi, selâm verdi ve eşeğinin sırtında bölmeye girdi. Sonra soyunma yerine girip hasırın üzerine indi.
Talha'nın soyundan gelen hamamcıya dedim ki: 'Sözünü ettiğin sâlihlik ve takvalılık bu muydu?'
Dedi ki: 'Ey adam! Allah'a yemin ederim ki bugüne kadar hiç böyle davranmamıştı.'
Bunun üzerine kendi kendime şöyle dedim: 'Benim davranışım yüzünden böyle oldu. Kabahati ben işledim.'
Sonra dedim ki: 'Çıkmasını bekleyeyim. Bakarsın çıkışta isteğimi gerçekleştiririm.'
Hamamdan çıkıp elbisesini giyinince, eşeğin getirilmesini ve soyunma yerine sokulmasını istedi. Hasırın üzerine basarak eşeğe bindi ve hamamdan çıktı.
Kendi kendime dedim ki: 'Allah'a yemin ederim ki ona eziyet ettim. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım, ona karşı böyle bir davranış içine girmeyeceğim.'
Gerçekten bu sözümü tuttum. O gün zevâl vakti olunca eşeğinin sırtına binmiş olarak göründü. Her zamanki gibi avludaki yerde indi. İçeri girip Resûlullah'ın (s.a.a.) kabrinin başında ona selâm verdi. Ardından Fâtıma'nın (a.s.) evinde namaz kıldığı yere geldi. Ayakkabılarını çıkardı, kalkıp namazını kıldı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)