Son iki haftadır dünyanın gözü Türkiye'nin üzerinde. Çeşitli yayın organlarında hemen her gün 'kuş gribi' ile ilgili gelişmeler üzerine haberler veriliyor, analizler yapılıyor. Potansiyel olarak 21. yüzyılın vebası gözüyle bakılan kuş gribinin yayılması insanlık için büyük tehlike olarak görülüyor. O yüzden, kuş gribi virüsünün Türkiye'de tutunması olasılığı herkesi korkutuyor. Şimdiye kadar yalnız Çin'de ve Güneydoğu Asya'da rastlanan ve ölümle sonuçlanan kuş gribi vakalarının artık Avrupa'nın kapısına kadar gelmiş olması olaya yeni bir boyut kazandırıyor. Üzerinde durulan noktalardan birisi olayın erken teşhis edilememesi ve farkına varıldıktan sonra da gereken tedbirlerin yeteri hızla alınmamış olması. Zamanında tedbir alınmadığı için de aradan geçen haftalar içinde kaçınılmaz olarak virüs tehlikeli boyutlara varacak düzeyde yayılmış bulunuyor. Bazı yabancı uzmanlara göre, ne yapılırsa yapılsın artık Türkiye'de virüsün kökü tamamen kazınamayabilir. Eğer bu değerlendirme gerçekçi ise, bir zamanlar nasıl tüberküloz veya sıtma ile yaşamak zorunda kaldıysak, şimdi de bu ölümcül virüs insan sağlığını tehdit etmeye devam edecek. Ondan kolay kolay kurtulamayacağız. Konunun uzmanlarını en fazla korkutan şey ise virüsün insandan insana geçmesi. Bugüne kadar görülen olaylarda kuş gribine yakalananların hastalığı doğrudan kanatlı hayvanlardan almış oldukları anlaşılıyor. Kuşkusuz en büyük tehlike hastalığın bulaşıcı hale gelmesi. Bunun da yolu kuş gribi virüsünün mutasyona uğraması. Yani genetik değişimden geçmesi. Kuş gribinin insandan insana geçmeye başlaması halinde yapılabilecek şey çok azalıyor. Böyle bir durumda dünya ölçeğinde bir salgının önlenmesinin çok zor olacağı üzerinde herkes birleşiyor. Uzmanlar yalnız Türkiye'nin değil, fakat istisnasız bütün ülkelerin böyle bir salgına karşı hazırlıksız olduğunu söylüyor. Kuşkusuz böyle bir salgının önlenmesinde en etkili yöntem aşılanmak. Ancak, en azından şimdilik dünyada yaygın olarak kullanılabilecek böyle bir aşı bulunmuyor. İlgili kuruluşların ve hükümetlerin bir an önce kaynakları harekete geçirip böyle bir aşının üretimine yönelmeleri gerekiyor. Her ne kadar hükümet yetkililerimiz bir gecikmenin söz konusu olmadığını, gereken her türlü tedbirin alındığını söyleseler de gerçeğin bu olmadığı ortada. Virüsün Türkiye'ye girişi en azından ekim ayından bu yana biliniyor. Doğu'daki bazı illerimizde tavuk ölümleri aralık ayının ortasından beri görülüyor. Böylesine büyük bir tehlike karşısında acil tedbirlerin zamanında alınmamış olması büyük bir ihmali gösteriyor. Aradan geçen zaman içinde de virüs Doğu Anadolu'yu aşıp en az 30 ilde şu veya bu şekilde kafasını kaldırmış bulunuyor. Henüz üzerinde fazla konuşulmuyor olsa da kuş gribi ekonomiyi de ağır bir şekilde vurabilir. Bu koşullarda artık ne yapılırsa yapılsın kümes hayvancılığı büyük darbe alacaktır. En az iki milyon kişinin yaşamını bu kesimden sağladığı söyleniyor. Bu insanların değişen ekonomik koşullara ayak uydurması kolay olmayacaktır. Ekonomiye en büyük darbe ise turizm sektöründen gelebilir. Gerçi uluslararası sağlık kuruluşları yetkilileri henüz Türkiye'ye seyahatın tehlikeli olduğunu söylemiyor. Ancak, dışarıdaki çok sayıda insanın Türkiye'deki gelişmeleri dikkatle izlediği yadsınamaz. Gerçekçi olmamız gerekirse, turistlerin önümüzdeki sezonda seyahat planlarını bu alandaki gelişmelere göre düzenlemesini beklememiz lazım. Kuş gribi olaylarının artması halinde pek çok potansiyel turist en azından bu yıl Türkiye'yi seyahat planlarının dışında tutacaktır. Bunun da, başta cari işlemler dengesinde olmak üzere ekonomide pek çok olumsuz gelişmeye neden olacağını söylemek kehanet sayılmamalı. Türkiye olarak her yönüyle önümüzde büyük bir sorun olduğunu kabul etmek, ona göre tedbir almak zorundayız.Baran Tuncer / Radikal