TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, 45. Dönem II. Danışma Kurulu'nu 6-8 Ekim 2017 tarihleri arasında Samsun'da gerçekleştirdi. Ülkemiz tarımının içinde bulunduğu durum ve çözüm yolları ele alındı. İşte sonuç bildirgesinden öne çıkan başlıklar:
1. Emperyalist metropollerin endüstriyel tarımı karşısında, Türkiye'de geleneksel tarımı korumasız bırakan, birçok ürünün ekimini kısıtlayan, devlet desteklerini azaltan politikalar, köylülükte hızlı bir tasfiyeyi de beraberinde getirmiştir.
2. Tarımın istihdamdaki payı 2002 yılında yüzde 35'e yakın iken, 2016'da yüzde 22'ye kadar gerilemiştir. 2002'de tarımdan geçinen, tarımda istihdam edilen nüfus 7,5 milyon iken 2016'da 5,3 milyona inmiştir. Bu, yaklaşık 15 yılda 2 milyonu aşkın işgücünün tarım dışına itilmesi anlamına gelmektedir. Bu yıllarda kayıtlı çiftçi sayısı 600 bin kişi azaldı.
3. Tarımdaki hızlı erozyon, milli gelir içinde tarımın payını da 15 yılda yüzde 10'dan yüzde 6'ya kadar geriletmiştir. Bu gerilemede bütçeden tarıma aktarılan desteklerin azalması kadar, tarımla ilgili KİT'lerin özelleştirilmesi, tasfiyesi de etkili olmuştur. Tarımsal destekler Tarım Kanununun öngördüğü Gayri Safi Hasıla'nın %1'ine hiçbir zaman ulaşmamış %0,5-0,6 düzeyinde kalmıştır. Destekler artırılmalı, çiftçilerin girdi maliyetleri düşürülmeli, destekler alan bazlı değil, ürüne verilmeli, destekleme alımları yapılmalı piyasa düzenleyici kurumlar oluşturulmalı, var olanlar aktif çalıştırılmalıdır.
4. AKP hükümetleri döneminde tarımın en önemli girdilerinde (gübre, tarım ilacı, mazot, yem ham maddeleri gibi) ithalata bağımlılık daha da artmıştır. Günümüzde tarımın, çiftçimizin en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmaktadır.
5. Örneğin son bir yılda mazot ve kimyasal gübre fiyatları yüzde 25'in üzerinde, enflasyon yüzde 11 oranında artmış olmasına rağmen buğdayda TMO alım fiyatı sadece yüzde 3,3; temel hayvan yemlerinden birisi olan mısırın fiyatı ise yüzde 2,7 oranında artırılmıştır. Kendi çiftçisini desteklemeyen Türkiye, 15 yıllık dönemde 43 milyon ton buğday ithal etmiş ve 12 milyar dolar ödemiştir.
6. Ülkemizin tarımsal ürün ihracatının yıllara göre değişmekle birlikte yüzde 10-15'ini tek başına sağlayan fındığın cefasını Karadeniz çiftçisi çekmekte, sefasını ise yabancı tekeller sürmektedir. Tarım Bakanlığı'nın fındık politikaları çok uluslu şirketlere hizmet etmektedir. 2016 yılı hasadının ardından 14 TL dolayında seyreden fiyatlar günümüzde 8 TL'ye kadar gerilemiştir. Üreticinin örgütsüz olduğu koşullarda fındıkta alım fiyatlarını ve ihracatını artık İtalyan, Alman ve Fransız şirketleri belirlemekte; ihracatın yaklaşık yüzde 50'sini üç yabancı şirket (Ferrero, Progıda ve Stelliferi) gerçekleştirmektedir.
7. Türkiye'nin en önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturan pamukta sezon başında 2,7 TL/kg olan alım fiyatları 2,2 liraya kadar gerilemiştir.
8. Geleneksel ihraç ürünlerimizden olan çekirdeksiz kuru üzümde açıklanan alım fiyatları maliyetin altında kalmıştır.
9. Aradan yedi yıla yakın süre geçmesine rağmen kırmızı ette kriz aşılamadığı gibi büyümeye devam etmiştir. Alınan Bakanlar Kurulu Kararları ile 2017 yılında 1 milyon büyükbaş ve 475 bin baş koyun-keçinin gümrük vergisiz ithalatının yolu açılmıştır. Bakanlığın AVM'lerde kiralayacağı stantlarda ithal kuzu eti satacağını açıklaması ise tam bir acizliktir.
10. 27 Eylül 2017 tarihinde TBMM'de 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 30'uncu maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi sitesi ve bunların ilave alanları için ihtiyaç duyulan alanlar için mera vasfının değiştirilmesi halinde ödenecek olan ot bedelinden muafiyet sağlanması amaçlanmaktadır. Böylelikle sürdürülebilir bir hayvancılık politikasının olmazsa olmazlarından birisi olan meralar, endüstri ve teknolojiye kurban edilebilecektir.
11. Tütün üreticisi alım satımda tek model olarak sözleşmeli üretime mahkûm edilmiştir. Böylelikle tütün üretim ve ticaretinde 136 yıl öncesine, yani Reji dönemine geri dönülmektedir. Tek fark çokuluslu Reji Şirketinin yerini Philip Morris, Japan Tobacco ve British American Tobacco'nun almasıdır.
1. Emperyalist metropollerin endüstriyel tarımı karşısında, Türkiye'de geleneksel tarımı korumasız bırakan, birçok ürünün ekimini kısıtlayan, devlet desteklerini azaltan politikalar, köylülükte hızlı bir tasfiyeyi de beraberinde getirmiştir.
2. Tarımın istihdamdaki payı 2002 yılında yüzde 35'e yakın iken, 2016'da yüzde 22'ye kadar gerilemiştir. 2002'de tarımdan geçinen, tarımda istihdam edilen nüfus 7,5 milyon iken 2016'da 5,3 milyona inmiştir. Bu, yaklaşık 15 yılda 2 milyonu aşkın işgücünün tarım dışına itilmesi anlamına gelmektedir. Bu yıllarda kayıtlı çiftçi sayısı 600 bin kişi azaldı.
3. Tarımdaki hızlı erozyon, milli gelir içinde tarımın payını da 15 yılda yüzde 10'dan yüzde 6'ya kadar geriletmiştir. Bu gerilemede bütçeden tarıma aktarılan desteklerin azalması kadar, tarımla ilgili KİT'lerin özelleştirilmesi, tasfiyesi de etkili olmuştur. Tarımsal destekler Tarım Kanununun öngördüğü Gayri Safi Hasıla'nın %1'ine hiçbir zaman ulaşmamış %0,5-0,6 düzeyinde kalmıştır. Destekler artırılmalı, çiftçilerin girdi maliyetleri düşürülmeli, destekler alan bazlı değil, ürüne verilmeli, destekleme alımları yapılmalı piyasa düzenleyici kurumlar oluşturulmalı, var olanlar aktif çalıştırılmalıdır.
4. AKP hükümetleri döneminde tarımın en önemli girdilerinde (gübre, tarım ilacı, mazot, yem ham maddeleri gibi) ithalata bağımlılık daha da artmıştır. Günümüzde tarımın, çiftçimizin en başta gelen sorununu yüksek girdi maliyetleri oluşturmaktadır.
5. Örneğin son bir yılda mazot ve kimyasal gübre fiyatları yüzde 25'in üzerinde, enflasyon yüzde 11 oranında artmış olmasına rağmen buğdayda TMO alım fiyatı sadece yüzde 3,3; temel hayvan yemlerinden birisi olan mısırın fiyatı ise yüzde 2,7 oranında artırılmıştır. Kendi çiftçisini desteklemeyen Türkiye, 15 yıllık dönemde 43 milyon ton buğday ithal etmiş ve 12 milyar dolar ödemiştir.
6. Ülkemizin tarımsal ürün ihracatının yıllara göre değişmekle birlikte yüzde 10-15'ini tek başına sağlayan fındığın cefasını Karadeniz çiftçisi çekmekte, sefasını ise yabancı tekeller sürmektedir. Tarım Bakanlığı'nın fındık politikaları çok uluslu şirketlere hizmet etmektedir. 2016 yılı hasadının ardından 14 TL dolayında seyreden fiyatlar günümüzde 8 TL'ye kadar gerilemiştir. Üreticinin örgütsüz olduğu koşullarda fındıkta alım fiyatlarını ve ihracatını artık İtalyan, Alman ve Fransız şirketleri belirlemekte; ihracatın yaklaşık yüzde 50'sini üç yabancı şirket (Ferrero, Progıda ve Stelliferi) gerçekleştirmektedir.
7. Türkiye'nin en önemli ihraç kalemlerinden birini oluşturan pamukta sezon başında 2,7 TL/kg olan alım fiyatları 2,2 liraya kadar gerilemiştir.
8. Geleneksel ihraç ürünlerimizden olan çekirdeksiz kuru üzümde açıklanan alım fiyatları maliyetin altında kalmıştır.
9. Aradan yedi yıla yakın süre geçmesine rağmen kırmızı ette kriz aşılamadığı gibi büyümeye devam etmiştir. Alınan Bakanlar Kurulu Kararları ile 2017 yılında 1 milyon büyükbaş ve 475 bin baş koyun-keçinin gümrük vergisiz ithalatının yolu açılmıştır. Bakanlığın AVM'lerde kiralayacağı stantlarda ithal kuzu eti satacağını açıklaması ise tam bir acizliktir.
10. 27 Eylül 2017 tarihinde TBMM'de 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 30'uncu maddesinde değişiklik yapılmak suretiyle endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi sitesi ve bunların ilave alanları için ihtiyaç duyulan alanlar için mera vasfının değiştirilmesi halinde ödenecek olan ot bedelinden muafiyet sağlanması amaçlanmaktadır. Böylelikle sürdürülebilir bir hayvancılık politikasının olmazsa olmazlarından birisi olan meralar, endüstri ve teknolojiye kurban edilebilecektir.
11. Tütün üreticisi alım satımda tek model olarak sözleşmeli üretime mahkûm edilmiştir. Böylelikle tütün üretim ve ticaretinde 136 yıl öncesine, yani Reji dönemine geri dönülmektedir. Tek fark çokuluslu Reji Şirketinin yerini Philip Morris, Japan Tobacco ve British American Tobacco'nun almasıdır.
Adem Birinci / diğer yazıları
- Cihat Müslümanı Atatürk / 22.11.2024
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- ‘Sofra yay’ / 24.08.2024
- Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli / 23.08.2024
- Ankara'nın taşına bak / 20.06.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023
- Hz. Fatıma Ana sırrı / 18.11.2024
- Atatürk ahlak-ı Muhammedi ve edebi Ali idi / 08.11.2024
- İmam Ali’nin eli yükselmedikçe… / 21.10.2024
- ‘Sofra yay’ / 24.08.2024
- Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli / 23.08.2024
- Ankara'nın taşına bak / 20.06.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- İzmir'in işgalindeki vatan hainleri / 20.05.2024
- Ali'nin Hendek’teki darbesi / 28.11.2023