O anda tövbe kapısı kapanır
Hakan Akkuş
Ölüm ruhun özünde bir elemdir. Bu elemin şiddetini bütün duygular çeker. O elemden gelen acı ah, ne kadar büyüktür! Ateşi bilmez misin, cesedi yakmaya başladığı zaman değil de, acısını daha ziyade yaralarda duyurur. Çünkü o, yaralarda insan benliğini daha çok sarar.
O anda hastanın ses etmemesi, bağıramaması duyduğu acının fazlalığı icabıdır. Bir sıkıntı kalbe geçtiği, duyguları kapladığı zaman bütün duygular sonsuz bir korkuya kapılır. Ve yardım talebinde bulunacak hali kendisinde bulamaz.
O hal, aklı bayıltır ve bir şeyi seçemez hale getirir. Dili lâl eder. Çevresinde bulunanlar, ona yardım edemez olur. O anda, bir inilti ile yetinir. Bir defa bağırıp yardım talep edemez olur. O anda; bir inilti ile, bir defa bağırıp yardım istemekle kendine rahat temin edeceğini umar. Ne yazık ki, çoğu zaman bunu da bulamaz. Kalan az gücü, bunu yapmaya yetmez.
Can çekişme anında birtakım düzensiz ses çıkar, göğsü kalkar iner. Rengi değişir, soğumaya başlar.
Sanki ondan, yaradılışında asıl olan toprak çıkıyor sanılır. Damarların her birinden ruh ayrılmaya başlar. Ve duyguların her biri yavaş yavaş ölmeye başlar.
Önce ayakları soğur. Sonra diz kapakları, daha sonra da oylukları. Can boğaza gelinceye kadar, her duygunun kendine göre sarhoşluğu ve çevresine hasreti vardır. Can boğaza geldikten sonra dünya ehline bakması kesilir. Bu anda tövbe kapısı da kapanır. Bu ana kadar yapılan tövbenin kabulünü şu hadis-i şeriften anlıyoruz: "Can boğaza gelip ses fıkırdayıncaya kadar kulun tövbesi kabul olur."
Hz. Hasan (r.a.), Peygamber Efendimizin anlattığı ölüm acısını ve sıkıntısını anlatırken şöyle buyurduğunu söylüyor: "Yüz kılıç darbesi kadar acısı vardır."
Zeyd b. Eşlem, babasından naklen şöyle anlatıyor: "Mümin kulun ameli ile erişemediği bir derecesi kalsa, o dereceyi bulması için, ölümü şiddetlenir ve can çekişme anındaki o sıkıntı sebebi ile Cennetteki derecesine erer. Kâfirin dünyada alamadığı bir iyiliği kalsa, ölümü kolaylaşır. Dolayısı ile dünyadaki o iyiliğini de almış olur ve doğruca ateşe gider."
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den…)