İmam Rıza'ya yönelik işaretler ve nasslar -2-
Haber Merkezi
'Evet' dedi. 'Babam öyle bir zamanda yaşadı ki, bizim yaşadığımız bu zamandan tamamen farklıydı.' (Bu zamanda takiyye yapmamız gerekiyor).
Dedim ki: 'Cevabın bu kadarına râzı olana Allah lanet etsin.'
Ebu İbrahim bu cevap karşısında uzun süre gülmekten kendini alamadı. Sonra bana dedi ki: 'Sana anlatacağım, ey Ebu Umare! Ben evimden çıktığım zaman, falan oğluma vasiyette bulundum, zâhiren diğer kardeşlerini de bu vasiyete ortak ettim.
Ama gizlice ona vasiyetimi yaptım. Sadece onu diğerlerinden ayırdım. Eğer benim elimde olsaydı, imamlığı oğlum Kâsım'a verirdim. Çünkü onu severim ve ona karşı çok şefkatliyim. Ancak, bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir. Onu dilediğine verir. Bunun haberini bana (rüyada) Resûlullah verdi.
Benden sonra imam olacak kimseyi ve onun taraftarlarını bana gösterdi. Zaten bizden birine, Resûlullah'tan (s.a.v.) ve dedem Ali'den (a.s.) haber gelmeden, vasiyette bulunulmaz.
Rüyada Resûlullah'ın yanında bir yüzük, bir kılıç, bir âsâ, bir kitap ve sarık gördüm. Dedim ki: 'Bu nedir, ya Resûlallah?' Bana dedi ki: 'Sarık, Allah'ın egemenliğidir. Kılıç, Allah'ın izzetidir. Kitap, Allah'ın nurudur. Âsâ, Allah'ın kuvvetidir. Yüzük ise, bunların tümünü sembolize eden bir işarettir.' Sonra bana şöyle dedi: 'İmamlık yetkisi senden çıkmış, başkasına geçmiştir.'
Dedim ki: 'Ya Resûlallah, onu bana göster, onlardan hangisi olduğunu göreyim.'
Bunun üzerine Resûlullah buyurdu ki: 'Senin kadar, imamlıktan ayrılmak için acele eden birini daha görmedim. Eğer imamlık sevgiyle olan bir şey olsaydı, baban İsmail'i senden daha çok severdi. (Senin yerine o imam olurdu) Fakat bu, Allah Azze ve Celle'nin elindedir.'
Ebu İbrahim, sonra dedi ki: 'Sağ-ölü bütün çocuklarımı gördüm. Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib) bana, 'Bu, onların efendisidir' dedi. -Oğlum Ali'yi göstererek- 'Bu bendendir, ben de ondanım. Allah iyilik yapanlarla beraberdir.'
Yezid der ki: 'Sonra Ebu İbrahim (Mûsa b. Câfer aleyhisselâm) devamla şunları söyledi: 'Ey Yezid! Bu, sende bir sır, bir emanet olarak kalsın. Onu, akıllı veya doğruluğundan emin olduğun kimselerden başkasına haber verme. Eğer senden tanık istenirse, Allah'ın şu sözlerini tanık göster: ''Allah size, emanetleri ehline vermenizi emreder.' Yine bize şöyle hitap etmiştir: 'Yanındaki Allah'ın şahitliğini gizleyenden daha zâlim kim vardır?'
Ebu İbrahim (Mûsa b. Câfer aleyhisselâm) dedi ki: 'Ben Resûlullah'a (s.a.v.) döndüm ve dedim ki: 'Anam babam sana kurban olsun. Bütün çocuklarımı benim yanımda topladım Peki, bunların hangisi imamdır?'
Buyurdu ki: 'Bunların içinde Allah'ın nuruyla bakan, O'nun anlayışıyla dinleyen, O'nun hikmetiyle konuşan, doğru davranan ve hata etmeyen, bilen, cahillik etmeyen, hikmet ve ilim öğretilen imamdır. İşte imam budur' dedi ve oğlum Ali'nin elini tuttu.
Sonra şöyle buyurdu: 'Onunla beraberliğin ne kadar az olacak! Yolculuktan döndüğün zaman, vasiyetini yap, işlerini düzene koy. İstediğin işlerden de geri dur.
Çünkü sen onlardan ayrılıp başka bir diyarda onlardan başkalarına komşuluk edeceksin. Vasiyet etmek istediğin zaman, Ali'yi çağır, seni yıkasın, kefenini sarsın. Çünkü onun yıkaması seni arındırır. Bundan başkası da doğru olmaz. Bu, geçmişlerden kalma bir gelenektir. Öleceğin zaman onun önünde uzan, kardeşleri ve amcaları da onun arkasında saf tutsunlar.
Senin üzerinde dokuz defa tekbir getirsin. Çünkü sen henüz hayattayken ona yönelik vasiyet gerçekleşmiş ve senin görevlerini üstlenmiş olur. Daha sonra onun ardından gelen oğullarını topla ve onları onun imamlığına şahit tut. Allah'ı da şahit göster. Şahit olarak Allah yeter.' Yezid der ki: 'Sonra Ebu İbrahim (Mûsa b. Câfer aleyhisselâm) bana dedi ki:
'Ben bu sene vefat ederim. İmamlık oğlum Ali'ye geçer. Daha önceki imamlardan iki Ali'nin adaşıdır. Birinci Ali, Ali b. Ebu Tâlib'dir. İkinci Ali ise, Ali b. Hüseyin'dir.
Ona, birinci Ali'nin (a.s.) kavrayışı, yumuşaklığı, zaferi, sevgisi, dini, çektiği eziyetlerin benzeri, ikinci Ali'nin (a.s.) de çektiği eziyetlerin benzeri, istenmeyen şeyler karşısındaki sabrı verilmiştir. Halife Harun'un ölümünün üzerinden dört yıl geçmeden konuşmasına izin verilmemiştir.'
Sonra bana dedi ki: 'Ey Yezid! Bu yere bir daha gelip onunla karşılaştığın zaman -ki karşılaşacaksın- ona; güvenilir, güvencede ve bereketli bir oğlunun olacağını müjdele. O, sana, burada benimle karşılaştığını haber verecektir. O zaman sen ona, bu çocuğun doğacağı cariyenin, Resûlullah'ın cariyesi ve İbrahim'in annesi Mâriye'nin sülâlesine mensup olacağını söyle. Eğer o cariyeyle de karşılaşma imkânını bulursan, ona da selâmımı ilet.'
Yezid der ki: 'Ebu İbrahim'in (a.s.) vefatından sonra Ali (a.s.) ile karşılaştım. Ben daha konuşmadan o konuşmaya başladı ve bana dedi ki: 'Ey Yezid! Umre hakkında ne dersin?'
Dedim ki: 'Anam babam sana kurban olsun! Bu sana kalmış. Ayrıca benim de bu yolculukta harcayacak param yoktur.'
Buyurdu ki: 'Subhanallah! Biz, senin giderlerini üstlenmeden, sana bir görev verir miyiz?'
Böylece yola çıktık ve derken söz konusu yere geldik. Yine o önce söze başladı ve dedi ki: 'Ey Yezid! Burada çok kere komşularınla ve amcalarınla karşılaştın.'
(Yezid, Zeyd b. Ali'nin soyundan gelir. Dolayısıyla, altıncı ve yedinci imamın amca çocuğudur. Amca çocuğu amca yerine geçer).
'Evet' dedim, sonra ona hikâyeyi anlattım.
Bana dedi ki: 'Henüz o cariye gelmiş değildir. Eğer gelirse onun selâmını ona iletirim.' Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)