İmam Rıza’nın Süleyman Mervezî ile tevhit münazarası -5-
İmam (a.s.): ‘Ey Süleyman! Allah, insanın var olacağını bildiği halde onu yaratmayı asla irade etmemiş olabilir mi? Ya da insanın bugün öleceğini bildiği halde onun bugün öleceğini irade etmemiş olabilir mi?’
22.03.2024 08:37:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Allah, insanın var olacağını bildiği halde onu yaratmayı asla irade etmemiş olabilir mi? Ya da insanın bugün öleceğini bildiği halde onun bugün öleceğini irade etmemiş olabilir mi?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah, irade ettiği bir şeyin mi olacağını biliyor, yoksa irade etmediği bir şeyin mi?'
Süleyman: 'Her ikisinin de var olacağını biliyor.'
İmam (a.s.): 'O halde O, insanın aynı anda hem hayatta, hem de ölü olduğunu, hem ayakta, hem de oturduğunu, hem kör, hem de görür olduğunu biliyor. İşte bu, imkânsız bir şeydir.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, Allah bunlardan birinin olacağını biliyor.'
İmam (a.s.): 'Önemli değil, öyleyse hangisi var olacak, irade ettiği mi, irade etmediği mi?'
Süleyman: 'İrade ettiği.'
İmam (a.s.), Memun ve meclisteki âlimler hep birlikte güldüler.
İmam (a.s.): 'Hata ettin ve önceki sözünden döndün. Daha önce 'Allah, insanın bugün öleceğini biliyor ama onun bugün öleceğini irade etmiyor, mahlukâtı yaratıyor ama onları yaratmayı irade etmiyor' diyordun. Sizin açınızdan irade etmediği şeyleri bilmek câiz olmadığına göre, demek ki sadece icat olmasını irade ettiği şeyleri biliyor!'
Süleyman: 'Ben kısaca şöyle diyorum, irade ne Allah'tır, ne de Allah'tan başka bir şeydir.'
İmam (a.s.): 'Ey cahil! 'İrade Allah değildir' dediğin zaman Allah'tan başka bir şey olduğunu kabul ediyorsun, 'İrade Allah'tan başka bir şey değildir' dediğinde ise gerçekte onun Allah olduğunu kabul ediyorsun!'
Süleyman: 'Allah herhangi bir şeyi nasıl yaratacağını biliyor mu?'
İmam (a.s.): 'Evet.'
Süleyman: 'Bu, o şeyin önceden var olduğuna delildir.'
İmam (a.s.): 'İmkânsız bir şey söylüyorsun. Çünkü bir kişi usta olduğu halde bina yapmayabilir veya terzi olduğu halde dikiş yapmayabilir veyahut da bir şeyin yapılışını çok iyi bilebilir ama onu hiçbir zaman yapmaz. Ey Süleyman! Acaba Allah, kendisinin tek olduğunu ve başka bir şeyle birlikteliğinin olmadığını biliyor mu?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Bu, kendisiyle birlikte herhangi bir şeyin olduğunu ispat ediyor mu?'
Süleyman: 'Allah, kendisiyle başka bir şeyin olmadığını ve kendisinin de tek olduğunu bilmiyor.'
İmam (a.s.): 'Sen bunu biliyor musun?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Öyleyse, sen Allah'tan daha bilgilisin!'
Süleyman: 'Bu imkânsızdır.'
İmam (a.s.): 'Sana göre Allah'ın tek olup O'nunla birlikte bir şeyin olmaması, Semî, Basîr, Hekim ve Kadir bir şeyin olması imkânsızdır.'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah, bilmediği halde nasıl kendisinin diri, tek, semî, basîr, hekim, kadir, alîm ve habîr olduğunu haber veriyor? Senin bu sözün Allah'ı yalanlamak demektir. Allah (c.c.), bu gibi sözlerden münezzeh ve yücedir.
Peki, yapmasını bilmediği bir şeyi nasıl yapmak istiyor? Usta, bir şeyi yapmadan önce onu nasıl yapacağını bilmezse o hakikatte şaşkına döner. Allah-u Teala bu gibi düşüncelerden pek yücedir.'
Süleyman: 'İrade, güç ve kudretin kendisidir.'
İmam (a.s.): 'Allah-u Teala kesinlikle irade etmediği şeye dahi kadirdir. Böyle de olmalıdır ve bu kesindir. Çünkü Allah, şöyle buyuruyor: 'Ve dilersek Sana vahyettiğimizi Senden gidermeye muktediriz.' Eğer irade kudretin kendisi olsaydı, kudreti olduğundan dolayı onu gidermeyi irade etmiş olurdu.'
Süleyman sustu, kaldı. O sırada Memun araya girerek, 'Ey Süleyman! Bu, Hâşimîlerin en âlimidir' dedi ve daha sonra mecliste- kiler dağılmaya başladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah, irade ettiği bir şeyin mi olacağını biliyor, yoksa irade etmediği bir şeyin mi?'
Süleyman: 'Her ikisinin de var olacağını biliyor.'
İmam (a.s.): 'O halde O, insanın aynı anda hem hayatta, hem de ölü olduğunu, hem ayakta, hem de oturduğunu, hem kör, hem de görür olduğunu biliyor. İşte bu, imkânsız bir şeydir.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, Allah bunlardan birinin olacağını biliyor.'
İmam (a.s.): 'Önemli değil, öyleyse hangisi var olacak, irade ettiği mi, irade etmediği mi?'
Süleyman: 'İrade ettiği.'
İmam (a.s.), Memun ve meclisteki âlimler hep birlikte güldüler.
İmam (a.s.): 'Hata ettin ve önceki sözünden döndün. Daha önce 'Allah, insanın bugün öleceğini biliyor ama onun bugün öleceğini irade etmiyor, mahlukâtı yaratıyor ama onları yaratmayı irade etmiyor' diyordun. Sizin açınızdan irade etmediği şeyleri bilmek câiz olmadığına göre, demek ki sadece icat olmasını irade ettiği şeyleri biliyor!'
Süleyman: 'Ben kısaca şöyle diyorum, irade ne Allah'tır, ne de Allah'tan başka bir şeydir.'
İmam (a.s.): 'Ey cahil! 'İrade Allah değildir' dediğin zaman Allah'tan başka bir şey olduğunu kabul ediyorsun, 'İrade Allah'tan başka bir şey değildir' dediğinde ise gerçekte onun Allah olduğunu kabul ediyorsun!'
Süleyman: 'Allah herhangi bir şeyi nasıl yaratacağını biliyor mu?'
İmam (a.s.): 'Evet.'
Süleyman: 'Bu, o şeyin önceden var olduğuna delildir.'
İmam (a.s.): 'İmkânsız bir şey söylüyorsun. Çünkü bir kişi usta olduğu halde bina yapmayabilir veya terzi olduğu halde dikiş yapmayabilir veyahut da bir şeyin yapılışını çok iyi bilebilir ama onu hiçbir zaman yapmaz. Ey Süleyman! Acaba Allah, kendisinin tek olduğunu ve başka bir şeyle birlikteliğinin olmadığını biliyor mu?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Bu, kendisiyle birlikte herhangi bir şeyin olduğunu ispat ediyor mu?'
Süleyman: 'Allah, kendisiyle başka bir şeyin olmadığını ve kendisinin de tek olduğunu bilmiyor.'
İmam (a.s.): 'Sen bunu biliyor musun?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Öyleyse, sen Allah'tan daha bilgilisin!'
Süleyman: 'Bu imkânsızdır.'
İmam (a.s.): 'Sana göre Allah'ın tek olup O'nunla birlikte bir şeyin olmaması, Semî, Basîr, Hekim ve Kadir bir şeyin olması imkânsızdır.'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, Allah, bilmediği halde nasıl kendisinin diri, tek, semî, basîr, hekim, kadir, alîm ve habîr olduğunu haber veriyor? Senin bu sözün Allah'ı yalanlamak demektir. Allah (c.c.), bu gibi sözlerden münezzeh ve yücedir.
Peki, yapmasını bilmediği bir şeyi nasıl yapmak istiyor? Usta, bir şeyi yapmadan önce onu nasıl yapacağını bilmezse o hakikatte şaşkına döner. Allah-u Teala bu gibi düşüncelerden pek yücedir.'
Süleyman: 'İrade, güç ve kudretin kendisidir.'
İmam (a.s.): 'Allah-u Teala kesinlikle irade etmediği şeye dahi kadirdir. Böyle de olmalıdır ve bu kesindir. Çünkü Allah, şöyle buyuruyor: 'Ve dilersek Sana vahyettiğimizi Senden gidermeye muktediriz.' Eğer irade kudretin kendisi olsaydı, kudreti olduğundan dolayı onu gidermeyi irade etmiş olurdu.'
Süleyman sustu, kaldı. O sırada Memun araya girerek, 'Ey Süleyman! Bu, Hâşimîlerin en âlimidir' dedi ve daha sonra mecliste- kiler dağılmaya başladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)