İmam Rıza’nın diğer din mensuplarıyla tevhit münazarası -5-
Ali bin Mûsa Rıza (a.s.) Memun’un yanına gittiğinde Memun, Fazl bin Sehde, din ve kelam âlimlerini bir araya toplamasını emretti. Böylece İmam (a.s.) ve onların sözlerini duymak istiyordu… Devam ediyoruz
17.03.2024 08:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Daha sonra İmam Rıza (a.s.) Memun'a, yakınlarına ve orada bulunan diğerlerine, 'Siz de şahit olunuz' diye buyurdu. Onlar da, 'Biz şahidiz' dediler.
Daha sonra İmam (a.s.) Caselik'e dönerek: 'Senin İsa (a.s.) ve annesi Meryem adına yemin ederek cevap ver-meni isttiyorum: Metta'nın şunları söylediğini biliyor musun: 'Mesih, Dâvud b. İbrahim b. İshak b. Yâkub b. Yehuza b. Hazrun'un oğludur.'
Merkabus, İsa b. Meryem'in (a.s.) nesebi hakkında şöyle diyor: 'O, Allah'ın kelimesidir, onu insan bedeninde karar vermiş ve o da insan şekline dönüşmüştür.'
Eluka ise söyle demiştir: 'İsa b. Meryem (a.s.) ve annesi, et ile kandan oluşmuş iki insandırlar ve Ruhu'l-Kudüs onlara hulul etmiştir.' Sonra, senin de kabul ettiğin Hz. İsa'nın kendi hakkındaki şu sözüne ne diyorsun: Ey Havariler! Hak olarak sizlere diyorum, gökyüzünden gelenden ve peygamberlerin sonuncusu olan deve binicisinden başka kimse gökyüzüne çıkmayacak. O, göğe yükselip tekrar dönecektir.'
Caselik: 'Bu, İsa'nın (a.s.) sözüdür. Biz inkâr etmiyoruz.'
İmam (a.s.): 'Hz. İsa ve onun nesebi için Aluka, Merkabus ve Metta'nın tanıklığına ne diyorsun?'
Caselik: 'İsa'ya yalan uydurdular.'
İmam orada bulunanlara dönerek, 'Ey insanlar! Az önce onların doğruluk ve temizliğini kabullenmedi mi? Onların İncil âlimleri olduğunu kabul etmedi mi ve sözlerinin doğruluğunu onaylamadı mı?'
Caselik: 'Ey Müslümanların âlimi! Bu dört kişi hakkında beni mâzur görmeni istiyorum.'
İmam (a.s.): 'Öyle olsun, biz seni mâzur görüyoruz ey Nasranî, (yine de) dilediğini sor!'
Caselik: 'Başkası sorsun. Allah'a and olsun ki, Müslümanların içerisinde senin gibi bir âlimin olduğunu zannetmezdim.'
İmam, Re'sul Calut'a dönerek: 'Sen mi soracaksın, yoksa ben mi sorayım?'
Re'sul Calut: 'Ben soruyorum ve senin delillerini sadece Tevrat, İncil, Dâvud'un Zebur'u ve İbrahim ve Mûsa'nın Suhuf'undan kabul edeceğim.'
İmam (a.s.): 'Benim delillerimi Mûsa'nın Tevrat'ından, İsa'nın İncil'inden ve Dâvud'un Zebur'undan başka kabul etmeyebilirsin.'
Re'sul Calut: 'Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini nasıl ispat ediyorsun?'
İmam (a.s.): 'Mûsa b. İmran, İsa b. Meryem ve Allah'ın yeryüzündeki halifesi Dâvud buna şehadet ettiler.'
Re'sul Calut: 'Mûsa b. İmran'ın sözlerini ispatla!'
İmam (a.s.): 'Ey Yahudi! Mûsa'nın İsrailoğulları'na vasiyet ederek şöyle dediğini biliyor musun: Yakında kardeşlerinizden bir peygamber gelecektir. O'nu tasdik edin, sözünü dinleyin, O'na itaat edin.'
Eğer İsmail ve İsrailoğulları'nın akrabalığını ve aralarındaki irtibatının İbrahim (a.s.) tarafından olduğunu kabul ediyorsan, İsrail'in İsmail soyundan başka kardeşleri olmadığını biliyor musun?'
Re'sul Calut: 'Bu, Mûsa'nın sözleridir, inkâr etmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Acaba İsrailoğulları'nın kardeşlerinden Muhammed'den (s.a.v.) başka bir peygamber gelmiş midir?'
Re'sul Calut: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Acaba bu söz, size göre doğru değil midir?'
Re'sul Calut: 'Evet, doğrudur. Ama onları Tevrat'tan ispatlamanı istiyorum.'
İmam (a.s.): 'Tevrat'ın sizler için söylediği şu sözleri inkâr mı ediyorsun: Nur, Sîna Dağı'ndan geldi, Sair Dağı'ndan bizi nurlandırdı ve Faran Dağı'ndan bizlere göründü.'
Re'sul Calut: 'Bu sözleri biliyorum ama açıklama ve yorumunu bilmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Ben sana açıklayayım: Nûr, Sîna Dağı'ndan geldi, yani, Allah-u Teala'nın vahyi Sina Dağı'nda Mûsa'ya (a.s.) indirildi. Sair Dağı'ndan bizleri nurlandırdı, sözlerinden amaç, Allah'ın İsa b. Meryem'e (a.s.) vahyi nâzil ettiği dağdır ve Faran Dağı'ndan bizlere göründü, sözlerinden maksat ise, Mekke'yle arasında bir gün mesafe olan dağdan bahsetmektedir.
Sen ve dostlarının dediklerine göre Şâya Peygamber Tevrat'ta şöyle diyor: 'İki biniciyi görüyorum, yeryüzü onlara ışık saçıyor, onlardan biri merkebe, diğeri ise deveye binendir.' Merkep ve deveye binenler kimlerdir?'
Re'sul Calut: 'Onları tanımıyorum, bana anlatır mısın?'
İmam (a.s.): 'Merkebe binen İsa'dır (a.s.), deveye binen ise Hz. Muhammed'dir (s.a.v.). Tevrat'ın bu konularını inkâr mı ediyorsun?'
Re'sul Calut: 'Hayır, inkâr etmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Haykuk Peygamberi tanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Evet, onu tanıyorum.'
İmam (a.s.): 'O şöyle diyor ve aynı şeyi sizin kitap da bildiriyor: 'Allah, Faran Dağı'ndan beyanı getirdi ve gökler Muhammed (s.a.v.) ve ümmetinin tesbihiyle doldu.
Ordusunu karada taşıdığı gibi, denizde de taşıyor -maksat, ümmetinin kara ve denize hâkim olmasıdır- Beytu'l-Makdis'in (Beytu'l-Mukaddes'in) tahribinden sonra bizim için yeni bir kitap getirdi (kitaptan maksat Furkan'dır).' Acaba bu sözleri biliyor ve iman ediyor musun?'
Re'sul Calut: 'Haykuk (a.s.) bunları söylemiştir ve biz onun sözlerini inkâr etmiyoruz.'
İmam (a.s.): 'Dâvud, Zebur'da -ki sen de onu okuyordun- şöyle diyor: 'Allah'ım! Fetretten sonra sünneti dirilten birini gönder.' Acaba Fetretten sonra Hz. Muhammed'den (s.a.v.) başka sünneti dirilten bir peygamber tanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Bu Dâvud'un sözüdür, kabul ediyor ve inkâr etmiyorum. Ama bundan amaç, İsa'dır (a.s.) ve onun dönemi Fetret dönemidir.'
İmam (a.s.): 'Yanıldın, zira, İsa (a.s.) sünnete muhalif değildi. Aksine, Allah onu kendi yanına yükseltinceye kadar Tevrat'ın sünnetiyle muvafık idi. İncil'de de şöyle yazılıdır: 'İyi bir kadının oğlu gidiyor ve kendisinden sonra Farkilita (Ahmed) gelecek. O zorluk¬ları kolaylaştıracak ve her şeyi sizlere açıklayacaktır. Benim O'nu doğruladığım gibi, O da beni doğrulayacaktır. Ben size Emsal'i getirdim. O da Tevil'i getirecektir.' Acaba İncil'in bu sözlerine inanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Evet.' Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Daha sonra İmam (a.s.) Caselik'e dönerek: 'Senin İsa (a.s.) ve annesi Meryem adına yemin ederek cevap ver-meni isttiyorum: Metta'nın şunları söylediğini biliyor musun: 'Mesih, Dâvud b. İbrahim b. İshak b. Yâkub b. Yehuza b. Hazrun'un oğludur.'
Merkabus, İsa b. Meryem'in (a.s.) nesebi hakkında şöyle diyor: 'O, Allah'ın kelimesidir, onu insan bedeninde karar vermiş ve o da insan şekline dönüşmüştür.'
Eluka ise söyle demiştir: 'İsa b. Meryem (a.s.) ve annesi, et ile kandan oluşmuş iki insandırlar ve Ruhu'l-Kudüs onlara hulul etmiştir.' Sonra, senin de kabul ettiğin Hz. İsa'nın kendi hakkındaki şu sözüne ne diyorsun: Ey Havariler! Hak olarak sizlere diyorum, gökyüzünden gelenden ve peygamberlerin sonuncusu olan deve binicisinden başka kimse gökyüzüne çıkmayacak. O, göğe yükselip tekrar dönecektir.'
Caselik: 'Bu, İsa'nın (a.s.) sözüdür. Biz inkâr etmiyoruz.'
İmam (a.s.): 'Hz. İsa ve onun nesebi için Aluka, Merkabus ve Metta'nın tanıklığına ne diyorsun?'
Caselik: 'İsa'ya yalan uydurdular.'
İmam orada bulunanlara dönerek, 'Ey insanlar! Az önce onların doğruluk ve temizliğini kabullenmedi mi? Onların İncil âlimleri olduğunu kabul etmedi mi ve sözlerinin doğruluğunu onaylamadı mı?'
Caselik: 'Ey Müslümanların âlimi! Bu dört kişi hakkında beni mâzur görmeni istiyorum.'
İmam (a.s.): 'Öyle olsun, biz seni mâzur görüyoruz ey Nasranî, (yine de) dilediğini sor!'
Caselik: 'Başkası sorsun. Allah'a and olsun ki, Müslümanların içerisinde senin gibi bir âlimin olduğunu zannetmezdim.'
İmam, Re'sul Calut'a dönerek: 'Sen mi soracaksın, yoksa ben mi sorayım?'
Re'sul Calut: 'Ben soruyorum ve senin delillerini sadece Tevrat, İncil, Dâvud'un Zebur'u ve İbrahim ve Mûsa'nın Suhuf'undan kabul edeceğim.'
İmam (a.s.): 'Benim delillerimi Mûsa'nın Tevrat'ından, İsa'nın İncil'inden ve Dâvud'un Zebur'undan başka kabul etmeyebilirsin.'
Re'sul Calut: 'Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğini nasıl ispat ediyorsun?'
İmam (a.s.): 'Mûsa b. İmran, İsa b. Meryem ve Allah'ın yeryüzündeki halifesi Dâvud buna şehadet ettiler.'
Re'sul Calut: 'Mûsa b. İmran'ın sözlerini ispatla!'
İmam (a.s.): 'Ey Yahudi! Mûsa'nın İsrailoğulları'na vasiyet ederek şöyle dediğini biliyor musun: Yakında kardeşlerinizden bir peygamber gelecektir. O'nu tasdik edin, sözünü dinleyin, O'na itaat edin.'
Eğer İsmail ve İsrailoğulları'nın akrabalığını ve aralarındaki irtibatının İbrahim (a.s.) tarafından olduğunu kabul ediyorsan, İsrail'in İsmail soyundan başka kardeşleri olmadığını biliyor musun?'
Re'sul Calut: 'Bu, Mûsa'nın sözleridir, inkâr etmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Acaba İsrailoğulları'nın kardeşlerinden Muhammed'den (s.a.v.) başka bir peygamber gelmiş midir?'
Re'sul Calut: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Acaba bu söz, size göre doğru değil midir?'
Re'sul Calut: 'Evet, doğrudur. Ama onları Tevrat'tan ispatlamanı istiyorum.'
İmam (a.s.): 'Tevrat'ın sizler için söylediği şu sözleri inkâr mı ediyorsun: Nur, Sîna Dağı'ndan geldi, Sair Dağı'ndan bizi nurlandırdı ve Faran Dağı'ndan bizlere göründü.'
Re'sul Calut: 'Bu sözleri biliyorum ama açıklama ve yorumunu bilmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Ben sana açıklayayım: Nûr, Sîna Dağı'ndan geldi, yani, Allah-u Teala'nın vahyi Sina Dağı'nda Mûsa'ya (a.s.) indirildi. Sair Dağı'ndan bizleri nurlandırdı, sözlerinden amaç, Allah'ın İsa b. Meryem'e (a.s.) vahyi nâzil ettiği dağdır ve Faran Dağı'ndan bizlere göründü, sözlerinden maksat ise, Mekke'yle arasında bir gün mesafe olan dağdan bahsetmektedir.
Sen ve dostlarının dediklerine göre Şâya Peygamber Tevrat'ta şöyle diyor: 'İki biniciyi görüyorum, yeryüzü onlara ışık saçıyor, onlardan biri merkebe, diğeri ise deveye binendir.' Merkep ve deveye binenler kimlerdir?'
Re'sul Calut: 'Onları tanımıyorum, bana anlatır mısın?'
İmam (a.s.): 'Merkebe binen İsa'dır (a.s.), deveye binen ise Hz. Muhammed'dir (s.a.v.). Tevrat'ın bu konularını inkâr mı ediyorsun?'
Re'sul Calut: 'Hayır, inkâr etmiyorum.'
İmam (a.s.): 'Haykuk Peygamberi tanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Evet, onu tanıyorum.'
İmam (a.s.): 'O şöyle diyor ve aynı şeyi sizin kitap da bildiriyor: 'Allah, Faran Dağı'ndan beyanı getirdi ve gökler Muhammed (s.a.v.) ve ümmetinin tesbihiyle doldu.
Ordusunu karada taşıdığı gibi, denizde de taşıyor -maksat, ümmetinin kara ve denize hâkim olmasıdır- Beytu'l-Makdis'in (Beytu'l-Mukaddes'in) tahribinden sonra bizim için yeni bir kitap getirdi (kitaptan maksat Furkan'dır).' Acaba bu sözleri biliyor ve iman ediyor musun?'
Re'sul Calut: 'Haykuk (a.s.) bunları söylemiştir ve biz onun sözlerini inkâr etmiyoruz.'
İmam (a.s.): 'Dâvud, Zebur'da -ki sen de onu okuyordun- şöyle diyor: 'Allah'ım! Fetretten sonra sünneti dirilten birini gönder.' Acaba Fetretten sonra Hz. Muhammed'den (s.a.v.) başka sünneti dirilten bir peygamber tanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Bu Dâvud'un sözüdür, kabul ediyor ve inkâr etmiyorum. Ama bundan amaç, İsa'dır (a.s.) ve onun dönemi Fetret dönemidir.'
İmam (a.s.): 'Yanıldın, zira, İsa (a.s.) sünnete muhalif değildi. Aksine, Allah onu kendi yanına yükseltinceye kadar Tevrat'ın sünnetiyle muvafık idi. İncil'de de şöyle yazılıdır: 'İyi bir kadının oğlu gidiyor ve kendisinden sonra Farkilita (Ahmed) gelecek. O zorluk¬ları kolaylaştıracak ve her şeyi sizlere açıklayacaktır. Benim O'nu doğruladığım gibi, O da beni doğrulayacaktır. Ben size Emsal'i getirdim. O da Tevil'i getirecektir.' Acaba İncil'in bu sözlerine inanıyor musun?'
Re'sul Calut: 'Evet.' Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)