Bir matem gününe daha yaklaşıyoruz. Hz. Hüseyin kıyamında mazlumdu. Çünkü 72 yareni ile çıktığı yolculukta öleceğini bile bile 30 bin kişilik Yezid'in ordusu ile savaşmış, kanını, yanlışları ikaz için esirgememiştir.
Bugünkü demokratik seçim gibi düşünürsek, İmam'ın karşısındaki 30 bin kişilik kuvvete karşı yanında 72 kişi vardı. Günümüzde, hakkın bâtılla mücadelesi de bundan farklı bir tablo değil?
İmam, koltuk derdine düşen Emevi zihniyetinin nefsî arzularıyla şehit edilmiştir.
Emevi zihniyeti ise, Resûlullah'ın "oğlum" dediği İmam Hüseyin Efendimizi, Allah'ın rızasını kazanacaklar umudu ile kandırdığı Müslümanlara öldürten zihniyettir.
Hakkın bâtıl ile örtüldüğü, yanlışın yalanlar ile gizlendiği dönemler gördü İslam tarihi...
Gadir-i Hum günü hilafeti ilan edilen, 120 bin sahabenin duyduğu vasi tayininin 3 ay sonra unutulmasına şahit oldu.
Resûlullah'ın "Ehl-i Beyt'im" dediği Hz. Fâtıma'nın, Hz. Ali'nin, Hz. Hasan'ın, Hz. Hüseyin'in ümmetin nazarında yok sayıldığı günlerden geçti.
İmam Ali Efendimizin velayetinin unutturulması, Ehl-i Beyt'in gizlenmesi, camilerden Hz. Ali'ye küfredilmesi birer Emevi zihniyeti örnekleridir.
Masum İmamları 'halifelik elimizden gidecek' kaygısı ile hapislerde süründüren, can endişesi içinde yaşatan da bu zihniyettir.
Hz. Hüseyin Efendimizi 72 ok ve kılıç darbesi ile şehit ettikten sonra onun mübarek vücudunu çırılçıplak bırakan, başını gövdesinden ayıran, mızrağa takan ve bedenini atlara çiğneten de aynı zihniyet?
Dini halifelik koltuğu uğruna kullanan zihniyetin ta kendisidir Emeviler.
İmam'ın kanı, sadece Yezid gibi din ile alakası olmayan bir kişinin iktidarına kıyam değil, Sakife ile başlayan sapmayı durdurmanın tek yolu olmuştur.
Hz. Hüseyin, şehadete yürüyeceği günün sabahında karşısındaki Yezid ordusuna bir konuşma ile Ehl-i Beyt'in önemini ve onlara itaati anlatmıştı.
Bu konuşmanın netice vermeyeceğini gören İmam şu duayı buyurdu: "Allah'ım! Biz, Peygamber'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'i, O'nun torunları ve yakınlarıyız. Allah'ım! Bize zulmeden ve hakkımızı gasp eden kimseleri zelil ve mahvet." (Maktel-i Harezmi, c.1, s.249).
Mazlum olan hakkı gasp edilen Ehl-i Beyt'tir.
Cenab-ı Hak, Âl-i İmran sûresinin 103. ayetinde, "Topluca Allah'ın ipine sımsıkı yapışın" buyurur.
İmam Rıza, babaları kanalıyla İmam Ali'den şöyle nakleder:
"Resûlullah buyurdu ki: Kurtuluş gemisine binmek, sağlam tutacağa sarılmak ve Allah'ın muhkem ipine yapışmak isteyen Ali'yi sevsin ve onun evlatlarından olan hidayetçileri izlesin."
Yukarıdaki ayette de açıkça görüldüğü gibi imamet makamı Cenab-ı Hak tarafından nasb edilen ve çalışmakla da elde edilmesine imkân olmayan bir rütbedir.
İmam Hüseyin bu rütbenin asıl sahibi olduğu için kıyam etmiştir.
On Muharrem elbette İmam Hüseyin'in şehadetini anacağımız özel bir gün. Ancak Hz. Hüseyin'in ve Ehl-i Beyt'in mâruz kaldığı çile dolu yıllar Emeviler ve Abbasiler dönemleri boyunca devam etmiştir.
Ne bir gün anlatmak, ne bir yazı yazmak yeterli olmaz.
İmam'ın (a.s.) kanıyla verdiği mücadele, hakkın kanla savunulmasıdır ki, o şecaat anları bugüne kadar gönülden gönüle anlatılır.
Yakın zamana kadar Sünni dünya Ehl-i Beyt'ten habersiz yaşıyordu.
Ne mutlu bizlere ki, Ehl-i Beyt külliyatımız ve gayretlerimiz ile bugün Alevi canlar "Aleviyim" demeye başlarken; Sünni dünya büyük bir derya ile, Ehl-i Beyt ile tanıştı.
Cenab-ı Hak, bu sağlam ipe sımsıkı sarılmayı bizlere nasip eylesin.
Bugünkü demokratik seçim gibi düşünürsek, İmam'ın karşısındaki 30 bin kişilik kuvvete karşı yanında 72 kişi vardı. Günümüzde, hakkın bâtılla mücadelesi de bundan farklı bir tablo değil?
İmam, koltuk derdine düşen Emevi zihniyetinin nefsî arzularıyla şehit edilmiştir.
Emevi zihniyeti ise, Resûlullah'ın "oğlum" dediği İmam Hüseyin Efendimizi, Allah'ın rızasını kazanacaklar umudu ile kandırdığı Müslümanlara öldürten zihniyettir.
Hakkın bâtıl ile örtüldüğü, yanlışın yalanlar ile gizlendiği dönemler gördü İslam tarihi...
Gadir-i Hum günü hilafeti ilan edilen, 120 bin sahabenin duyduğu vasi tayininin 3 ay sonra unutulmasına şahit oldu.
Resûlullah'ın "Ehl-i Beyt'im" dediği Hz. Fâtıma'nın, Hz. Ali'nin, Hz. Hasan'ın, Hz. Hüseyin'in ümmetin nazarında yok sayıldığı günlerden geçti.
İmam Ali Efendimizin velayetinin unutturulması, Ehl-i Beyt'in gizlenmesi, camilerden Hz. Ali'ye küfredilmesi birer Emevi zihniyeti örnekleridir.
Masum İmamları 'halifelik elimizden gidecek' kaygısı ile hapislerde süründüren, can endişesi içinde yaşatan da bu zihniyettir.
Hz. Hüseyin Efendimizi 72 ok ve kılıç darbesi ile şehit ettikten sonra onun mübarek vücudunu çırılçıplak bırakan, başını gövdesinden ayıran, mızrağa takan ve bedenini atlara çiğneten de aynı zihniyet?
Dini halifelik koltuğu uğruna kullanan zihniyetin ta kendisidir Emeviler.
İmam'ın kanı, sadece Yezid gibi din ile alakası olmayan bir kişinin iktidarına kıyam değil, Sakife ile başlayan sapmayı durdurmanın tek yolu olmuştur.
Hz. Hüseyin, şehadete yürüyeceği günün sabahında karşısındaki Yezid ordusuna bir konuşma ile Ehl-i Beyt'in önemini ve onlara itaati anlatmıştı.
Bu konuşmanın netice vermeyeceğini gören İmam şu duayı buyurdu: "Allah'ım! Biz, Peygamber'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'i, O'nun torunları ve yakınlarıyız. Allah'ım! Bize zulmeden ve hakkımızı gasp eden kimseleri zelil ve mahvet." (Maktel-i Harezmi, c.1, s.249).
Mazlum olan hakkı gasp edilen Ehl-i Beyt'tir.
Cenab-ı Hak, Âl-i İmran sûresinin 103. ayetinde, "Topluca Allah'ın ipine sımsıkı yapışın" buyurur.
İmam Rıza, babaları kanalıyla İmam Ali'den şöyle nakleder:
"Resûlullah buyurdu ki: Kurtuluş gemisine binmek, sağlam tutacağa sarılmak ve Allah'ın muhkem ipine yapışmak isteyen Ali'yi sevsin ve onun evlatlarından olan hidayetçileri izlesin."
Yukarıdaki ayette de açıkça görüldüğü gibi imamet makamı Cenab-ı Hak tarafından nasb edilen ve çalışmakla da elde edilmesine imkân olmayan bir rütbedir.
İmam Hüseyin bu rütbenin asıl sahibi olduğu için kıyam etmiştir.
On Muharrem elbette İmam Hüseyin'in şehadetini anacağımız özel bir gün. Ancak Hz. Hüseyin'in ve Ehl-i Beyt'in mâruz kaldığı çile dolu yıllar Emeviler ve Abbasiler dönemleri boyunca devam etmiştir.
Ne bir gün anlatmak, ne bir yazı yazmak yeterli olmaz.
İmam'ın (a.s.) kanıyla verdiği mücadele, hakkın kanla savunulmasıdır ki, o şecaat anları bugüne kadar gönülden gönüle anlatılır.
Yakın zamana kadar Sünni dünya Ehl-i Beyt'ten habersiz yaşıyordu.
Ne mutlu bizlere ki, Ehl-i Beyt külliyatımız ve gayretlerimiz ile bugün Alevi canlar "Aleviyim" demeye başlarken; Sünni dünya büyük bir derya ile, Ehl-i Beyt ile tanıştı.
Cenab-ı Hak, bu sağlam ipe sımsıkı sarılmayı bizlere nasip eylesin.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Bedava elektrik hayal değil / 14.11.2024
- Kadına hak ettiği değer ancak BTP iktidarında verilebilir / 13.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Bedava elektrik hayal değil / 14.11.2024
- Kadına hak ettiği değer ancak BTP iktidarında verilebilir / 13.11.2024