Hayat pahalılığının açık sonucu
Giderek artan hayat pahalılığı vatandaşları her yönüyle bunaltıyor. Uzmanlar enflasyonist ortamların ve salgın hastalıkların stokçuluğu tetiklediğini dile getiriyor.
07.04.2024 23:38:00
HASAN PARLAK
HASAN PARLAK
Türkiye'de etiketler sürekli değişiyor. Örneğin geçen ay aldığınız deterjanı, bu ay aynı fiyatla alamıyorsunuz. Bu durum paketli gıda ürünlerinde de geçerli. Örneğin 18 Şubat'ta kilosu 340 lira olan siyah zeytinin fiyatı 7 Nisan'da 380 liraya çıktı. Kilosu 480 lira olan kaliteli Ezine peyniri ise 540 liraya... Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Berat Dağ, tüketicilerin geçimini sağlamak için stokçuluğa yöneldiğini kaydetti. Dr. Berat Dağ, stokçuluğun normalde üreticilerin tedarik ettiği metalar üzerinden daha fazla kâr elde etmek için bu metaların gayrı meşru bir biçimde istiflenmesi ve depolanması anlamına geldiğini ifade ederek, "Bu anlam bağlamında düşünüldüğünde üreticilerin stokçuluk yaparak elindeki metaları fahiş fiyatlara satışa sunması sürecinin tüketicileri mağdur ettiği açıktır. Toplumsal güven düzeyinin düşük olduğu toplumlarda yalnız kalan tüketicilerin bu mağduriyete karşı üreticileri taklit eden kısa vadeli çözümler bulmaya çalışması beklenir. Dolayısıyla dünyada ve Türkiye'de neredeyse 10-20 yılda bir yaşanan çevresel, insani ve toplumsal kriz süreçlerinde tüketicilerin geçimini sağlamak için stokçuluğa yöneldiği görülebilir" dedi.
Enflasyon varsa, stokçuluk kaçınılmaz
Savaşlar, iç çatışmalar, enflasyonist ortamlar ve salgın hastalıkların neden olduğu korku ve endişe ortamında, bireylerin ve toplulukların kendi çıkarlarına odaklanarak stokçuluk gibi düşünce ve eylemlere yöneldiğini kaydeden Dr. Berat Dağ, toplumda stokçuluğu tetikleyen enflasyon konusuna ilişkin de şunları söyledi: "Sürdürülebilir bir kalkınma düzeyine erişmek için alınması gereken tedbirlerden biri, enflasyon sorununun çözülmesiyle ilgilidir. Çünkü fiyatların aşırı hızlı bir biçimde dalgalandığı riskli bir ortamda bireylerin toplumsal çıkarlara yönelik akılcı kararlar alması güçleşmektedir. Diğer bir deyişle bireylerin bugünü ve geleceğinden şüphe ederek salt birikim yapma hedefine saplanması, üretim, dolaşım ve tüketim sürecine katılmasını engelleyecektir." Oluşan enflasyonist ortamların üretici ve tüketicileri yönelttiği stokçuluğun toplumsal eşitsizliği derinleştirmesinin ciddi bir sorun olduğunu da dile getiren Dr. Berat Dağ, "Bu soruna karşı toplumsal dayanışmanın sürdürülebilmesi için bireyler, topluluklar ve toplumlara güven veren ekonomi, sağlık ve adalet politikaları üzerine düşünmek son derece önemlidir" dedi. Tüketicilerin stokçuluk eğiliminin oluşan toplumsal etkileşimler göz önüne alınmadan anlaşılamayacağını dile getiren Dr. Berat Dağ, "Bu bağlamda emeğe dayalı bir güven çerçevesinde eşitlikçi, özgürlükçü ve dayanışmacı bir toplumsal yapı inşa edilmediği müddetçe sürekli olarak bu tip bireysel sorunlarla karşılaşılacağını tahmin etmek basittir. Buradan hareketle bireylerin kendisini risk altında hissetmediği bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Bireyler, her an açlık çekeceğini, yoksullaşacağını, barınamayacağını, hastalanacağını ve hatta öleceğini düşünmeye başlamışsa bu düşünceye neden olan yapısal krizlerin tahlilini yapmak için artık zaman kaybedilmemelidir" dedi.