Deneme ve sınama
Haber Merkezi
Dedim ki: 'Sana kurban olayım, bize göre bundan maksat, din uğruna eziyet çekmektir.'
Buyurdu ki: Altının daha saf olması için ateşte eritilmesi gibi sınavdan geçirilirler. Altının arındırılması gibi arındırılırlar."
Bir İmama uymaksızın Allah'a ibadet eden kimsenin durumu
İbn Ebu Nasr, Ebu'l-Hasan'dan (a.s.), 'Allah'tan bir hidayet olmadan kendi hevâsına uyan kimseden daha sapık kim olabilir' ayetini sordum.
Buyurdu ki: Hevâsını (kendi kişisel görüşünü) dini haline getirip hidayet imamlarından birine uymayan kimse kastedilmiştir."
EHL-İ BEYT'TEN HAKKI TANIYAN VE TANIMAYAN KİMSELER
Süleyman b. Câfer şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'nın (a.s.) şöyle dediğini duydum: 'Hiç kuşkusuz Ali b. Abdullah b. Hüseyin b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Tâlib, hanımı ve oğulları cennet ehlidirler.' Sonra şöyle dedi: Ali ve Fâtıma'nın (aleyhimusselâm) çocuklarından bu işi (imameti) tanıyanlar, diğer insanlar gibi değildirler."
Ahmed b. Ömer el-Hallâl anlattı ki: "Ebu'l-Hasan'a (a.s.) dedim ki: 'Bana söyler misin, Fâtıma'nın (selâmullahi aleyha) soyundan gelip de sana karşı dik başlılık eden ve senin hakkını tanımayan kimse ile diğer insanlar aynı mıdırlar, alacakları ceza bir midir?'
Buyurdu ki: Ali b. Hüseyin (Zeynelâbidin aleyhisselâm) şöyle derdi: Onların cezası iki kat fazla olacaktır."
İbn-i Ebu Nasr şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'ya (a.s.) sordum ve dedim ki: 'Sizin akrabalarınız-dan imameti reddedenlerle, başka insanlardan reddedenler bir midirler?'
Buyurdu ki: Bizden reddedene iki günah, bizden iyilik edene de iki iyilik vardır."
İMAMIN, GÖREVLENDİRİLDİĞİNİ ANLADIĞI ZAMAN
Ebu Cerir el-Kummî şöyle rivayet etmiştir: "Ebul-Hasan' (a.s.) dedim ki: 'Sana feda olayım. Biliyorsun ki ben, herkesle bağımı keserek babana bağlandım, ondan sonra da sana bağlandım.
Bu sırada İmam'a yemin ettim ve dedim ki: 'Resûlullah'ın (s.a.v.), Ali, Hasan ve Hüseyin (aleyhimusselâm)... ona gelinceye kadar bütün imamları saydım ve ekledim: Bana vereceğin haber benden çıkmaz, başka hiçbir insana anlatmam. Baban sağ mıdır, ölü müdür?'
Dedi ki: 'Allah'a yemin ederim ki, babam öldü.'
Dedim ki: 'Sana feda olayım, senin dostların, 'Onda dört peygamberin sünneti vardır' şeklinde bir görüşü rivayet ediyor.'
Dedi ki: 'Kendisinden başka ilâh bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, o yok oldu.'
Dedim ki: 'Kayboldu anlamında mı yok oldu, yoksa öldü anlamında mı?'
'Öldü anlamında helak oldu' dedi.
Dedim ki: 'Belki de sen bana karşı takiyye yapıyorsun?'
'Subhanallah!' dedi.
Dedim ki: 'Sana mı vasiyet etti?'
'Evet' dedi.
'Bu vasiyete bir başkasını da sana ortak etti mi?' dedim.
'Hayır' dedi.
Dedim ki: "Kardeşlerin içinde senin imamın olan biri var mı?"
'Hayır' dedi.
'O halde sen imam mısın?' dedim.
'Evet' dedi."
Ali b. Esbât şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'ya (a.s.) dedim ki: 'Bir adam, kardeşin İbrahim'i kandırarak babanın sağ olduğunu ve senin de onun bildiği şeyi (Babanın sağ olduğunu) bildiğini söylemiş.'
Buyurdu ki: 'Subhanallah! Resûlullah (s.a.v.) ölüyor da Mûsa (a.s.) mı ölmüyor? Allah'a yemin ederim ki, Resûlullah'ın öldüğü gibi o da ölmüştür. Şu kadarı var ki, Allah, Nebisi (s.a.v.) vefat ettiğinden beri, sürekli olarak bu dini, acemlerin çocuklarına bahşediyor ve Nebi'nin soydaşlarından alıkoyuyor.
Acemlere dini veriyor, Nebi'nin soydaşlarından alıkoyuyor. Ben Zilhicce ayının başında, eşlerini boşamak ve kölelerini azad etmek üzere olan İbrahim'in yerine bin dinarlık borcunu ödemiştim. Fakat sen, herhalde kardeşlerinin Yusuf'a (a.s.) neler yaptıklarını duymuşsundur."
el-Veşşa şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan'a (a.s.) dedim ki:
'Vâkıfîyye mezhebinin mensupları, Ebu'l-Hasan'ın (Mûsa b. Câfer) ölümüyle ilgili olarak sana dayanarak rivayet ediyorlar ki, bir adam sana, 'Babanın öldüğünü Said'in söylemesiyle mi öğrendin?' diye sormuş.'
Buyurdu ki: 'Said, benim babamın ölümünü kendisinden önce öğrenmiş olmamdan sonra geldi.'
Râvi der ki: Onun şöyle dediğini duydum: 'Ebu'l-Hasan'ın (a.s.) ölümünden bir gün sonra, Receb ayında İshak'ın kızı Ümmü Ferve'yi boşadım.'
Dedim ki: 'Ebu'l-Hasan'ın vefatını öğrendiğin halde mi onu boşadın?'
'Evet' dedi.
'Said'in sana gelmesinden önce mi?' dedim.
'Evet' dedi.
(Ümmü Ferve, Mûsa Kâzım'ın (a.s) eşidir. İmam'ın vefatından sonra boşanması, 'Talak' sözcüğü esas alınarak, serbest bırakılarak kocasının evinden çıkmasına izin verilmesi şeklinde yorumlanmış.
Safvan şöyle rivayet etmiştir: İmam Rıza'ya (Ali b. Mûsa aleyhisselâm) dedim ki: 'İmamın ne zaman imam olduğunu bildiğini bana söyler misin? Kendisinden önceki imamın öldüğünü öğrendiği zaman mı, yoksa öldüğü sırada mı? Ebu'l-Hasan'ın (a.s.) Bağdat'ta vefat etmesi ve senin de burada (Medine'de) olman gibi.'
Buyurdu ki: 'Bunu kendisinden önceki imamın öldüğü esnada bilir.'
'Nasıl?' dedim.
'İlham etmesiyle' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)