Dost düşman tanımı yapamayan bir iktidar

Dünden bugüne her devletin 'bir dost-düşman' tarifi vardır. Hatta günümüz dünyasında askeri ve ekonomik olarak büyük devletler, 'dost devletler, düşman devletler' listeleri yayınlıyor. 

İşin garibi, 'asrın lideri, dünya lideri' denilen Erdoğan'ın 22 yıllık iktidarında dost-düşman ayırımı yapamayan daha vahimi dostu düşman, düşmanı dost kabul eden bir devlet konumuna getirildik.

Önce 'sıfır düşman' dediler. Sonuç, 'sıfır dost' çıktı. Bunun adına da 'değerli yalnızlık' koydular, halka da 'dünya, bize düşman, biz, küresel güçlerle mücadele ediyoruz, önümüzü, arkamızı kesmek istiyorlar' mantığıyla pazarladılar.

Oysa tablo aynen Osmanlı'daki gibi 'cellada aşktan' başka bir şey değildi!

Ali'ye Veli'ye, akıllıya deliye, Hilal'e Bilal'e anlatır gibi 'kimin, bu devlete, bu millete dost ya da düşman olduğu' Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız anlattı. Bizlerde, O'ndan öğrendiklerimizi güncel gelişmeler ile yıllardır tekrarlıyoruz.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız yıllarca Haçlı (ABD-AB) Siyonist (İsrail) ittifakının bu devlete, bu millete asla dost olmadığını, olmayacağını tarihi-dini belgelerle, bu ülkeleri yönetenlerin ifadeleriyle ve de Papaların açıklamalarıyla anlattı.

Bunları anlatırken, 'kalkıp, bunlarla savaşalım, demiyorum. Bir olacağız, beraber olacağız, çalışıp, bunları geçeceğiz' diyordu.

İktidar sahipleri birleştirici olmak yerine ayrıştırmayı tercih etti. 'Borçlanarak büyüyoruz' safsatasıyla çalışmaya zaten hiç yanaşmadı. Gittiler BOP'a eş başkan, NATO'ya jandarma, AB'ye kapı kulu oldular.

BOP kapsamında Suriye ateşe verildiğinde Haydar Baş Hocamız adeta feryat ederek, 'söyleyin bana, Esad öldüğünde hangi mezarlığa gömülecek (Müslüman mezarlığına). Obama öldüğünde hangi mezarlığa gömülecek (Hristiyan mezarlığına). O zaman kimin safındasınız?'.

Öldüklerinde Hıristiyan ve Yahudi mezarlığına gömülecekler koskoca İslam dünyasını ateşe verdi, canlı mezarlığı çevirdi.

Ya Türkiye?

Planlı göç ile sessizce işgal edilmiş, ekonomisi batmış ve küresel tefecilerden 5-10 milyar dolar borç bulmakla sevinen bir hale getirilmiş durumdayız. 

Peki, asrın lideri, CHP'nin başkanı, MHP'nin başkanı ve diğerleri geldiğimiz noktanın ve bir adım sonrasını bilmiyorlar mı?

Emin olun hepsi çok iyi biliyor. Bizzat bu planın sahipleri, 'BOP'un son halkası Türkiye'dir' demiştiler.

Bu hedef yeni değildi

Kağıt üstünde kalan Osmanlı'nın son dönemleri paylaşım haritaları ile doludur. 

Bunlardan birisi de Ortadoğu'da görevli İngiliz İstihbarat Subayı Binbaşı Edward William Charles Noel 1919'da çizdiği ülkemizin doğu ve güneydoğusunu içine alan bir Kürdistan haritasıdır.

İlginç değildir ki, bugün ABD'nin sahibi olduğu Büyük Ortadoğu Projesinin haritası aynı harita.

2021'de Kuzey Irak'ı ziyaret eden Papa'ya, hatıra için Barzani ailesinin bastırdığı puldaki harita aynı harita.

Suriye'nin kuzeyinde kurulan PKK-YPG'nin elindeki harita aynı harita.

İsrail'in 'Arz-ı Mevut' inancını simgeleyen harita aynı harita. 

Ülkemizi yönetenler ise bu harita sahipleri ile bölgeye ve dünyaya barış ve huzur getirmek için görüşmeler yapıyormuş!

CHP neyin peşinde?

AKP ve MHP ve de bu çizgideki partiler, batının düşman görünümlü dostları oldukları artık tescilli bir gerçektir.

Ya CHP?

Bence CHP'de bu güruhtandır. Muhafazakar, milliyetçi partiler gibi CHP de her şeyden taviz verir ama asla ABD ve AB başlıklarındaki teslimiyetten asla taviz vermezler.

Bugünkü CHP zihniyeti, Atatürk döneminde de vardı ve bakın o büyük insan ne diyordu bunlara; 

"Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emirlerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi zihniyetler ortaya çıktı. 

Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olayı kaydetmemiştir." (06 Mart 1922' de T.B.M.M' de yaptığı konuşmasından)

Son söz

"Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle dış politikayı devam ettiremeyiz. 

Şimdi size soruyorum. AB devletlerinin, Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? 

Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında. Lozan Anlaşması müzakerelerinde merhum İnönü, ABD'li murahhas azalarla görüşüyor. 

ABD'li üyeler, "Biz, Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarını kabul etmiyoruz" diyor. Bunu kabul edebilmemiz için sizin bize yeraltı kaynaklarınızı vermeniz lazım. 

Merhum İnönü, 'buna ben karar veremem' diyor. Telgraf çekiyor, merhum Mustafa Kemal telgrafı alıp, okuyor. 

Sözü şu: Canımızı vererek, kanımızı dökerek kazandığımız bağımsızlığımızı masa başında terk edemeyiz. Telgrafı yırtıp atıyor." (Prof. Dr. Haydar Baş 2010 Yeni Mesaj gazetesi)