Ülkemiz şartlarında geçinmeye yetmeyen maaşlar konusunda çeşitli kesimlerin eylemleri devam etmektedir.
Gelinen bu nokta kaderleri olmayabilir.
Bağımsız Türkiye Partisi’nin iktidar olması durumunda uygulayacağı Milli Ekonomi Modeli ile toplumun her kesimi asgari geçim standardında maaşa kavuşacaktır.
Çünkü kapitalizmin kurallarını yıkan Milli Ekonomi Modeli’nde devletlerin gayri safi milli hâsılaları oranında emisyonunu genişletmesi yani senyoraj geliri ve yeraltı kaynaklarının devlet millet ortaklığı ile işletilmesinden elde edilecek gelir, ihtiyaçlarının karşılanmasına kaynak olacaktır.
Milli Ekonomi Modeli tüketim eksenli tek analizdir. Yani piyasa dengeleri için tüketimi desteklemektedir.
Az gelirli vatandaşın cebine para koymaktadır.
Her Türk vatandaşına 1000 TL Vatandaşlık Maaşı verilmesi, ev hanımlarının işçi statüsünde emekli edilmesi, doğum yapan annelere doğum yardımı, emeklilerin maaşlarından vergi ve kesintilerin kaldırılması, şehit yakınları, dul ve yetimlere, engellilere sahip çıkılması, kimsesiz yaşlıların maaşa bağlanması, üniversite harçlarının kaldırılması, geliri 100 bin TL’nin altında olan kesimden vergi alınmaması, çiftçiden vergi ve kesintilerin kaldırılması, kobilere ve esnaf kesimine uzun vadeli faizsiz kredi verilmesi, sanayiciye proje mukabili faizsiz uzun vadeli kredi verilmesi…
Seçim meydanlarında halkımıza ilan ettiğimiz bu projeler oy almak için ortaya atılmış ve seçimlerden sonra unutulacak vaatler olmanın ötesinde Milli Ekonomi Modeli’nin temel kuralı olan tüketimin desteklenmesi manasındadır.
Bu sayede gelir dağılımındaki adaletsizlik de ortadan kalkacaktır.
Sosyal devlet projeleri, eksik kalan talebi devreye koyduğu için ekonomilerin dengeye ulaşmasını sağlayarak, üretici için gerekli pazarı oluşturur. Böylece sürekli büyümenin de önü açılmış olur.
Piyasalarda yeterli miktarda paranın olmaması devletin senyoraj hakkını kullanarak halledebileceği bir meseledir.
Ancak, merkez bankalarının özelleştirilmeleri ile bu hak yani devletlerin para basma hakkı ortadan kalkmıştır.
Günümüz sisteminde, piyasalardaki emisyon açığı ‘hard currency’ler ile yani devletin aldığı borç ile karşılanmaktadır.
Borçların alınan yeni borçlar ile kapandığı bir düzende memura veya işçiye hak ettiği maaşın verilmesine imkân yoktur.
Devlet kar getiren kurumları da sattığı için gelir kaynaklarını nerede ise tüketmiştir.
Çalışanların emeğinin karşılığını alması ancak Bağımsız Türkiye Partisi iktidarında ve Milli Ekonomi Modeli’nin uygulanması ile olabilir.
Gelinen bu nokta kaderleri olmayabilir.
Bağımsız Türkiye Partisi’nin iktidar olması durumunda uygulayacağı Milli Ekonomi Modeli ile toplumun her kesimi asgari geçim standardında maaşa kavuşacaktır.
Çünkü kapitalizmin kurallarını yıkan Milli Ekonomi Modeli’nde devletlerin gayri safi milli hâsılaları oranında emisyonunu genişletmesi yani senyoraj geliri ve yeraltı kaynaklarının devlet millet ortaklığı ile işletilmesinden elde edilecek gelir, ihtiyaçlarının karşılanmasına kaynak olacaktır.
Milli Ekonomi Modeli tüketim eksenli tek analizdir. Yani piyasa dengeleri için tüketimi desteklemektedir.
Az gelirli vatandaşın cebine para koymaktadır.
Her Türk vatandaşına 1000 TL Vatandaşlık Maaşı verilmesi, ev hanımlarının işçi statüsünde emekli edilmesi, doğum yapan annelere doğum yardımı, emeklilerin maaşlarından vergi ve kesintilerin kaldırılması, şehit yakınları, dul ve yetimlere, engellilere sahip çıkılması, kimsesiz yaşlıların maaşa bağlanması, üniversite harçlarının kaldırılması, geliri 100 bin TL’nin altında olan kesimden vergi alınmaması, çiftçiden vergi ve kesintilerin kaldırılması, kobilere ve esnaf kesimine uzun vadeli faizsiz kredi verilmesi, sanayiciye proje mukabili faizsiz uzun vadeli kredi verilmesi…
Seçim meydanlarında halkımıza ilan ettiğimiz bu projeler oy almak için ortaya atılmış ve seçimlerden sonra unutulacak vaatler olmanın ötesinde Milli Ekonomi Modeli’nin temel kuralı olan tüketimin desteklenmesi manasındadır.
Bu sayede gelir dağılımındaki adaletsizlik de ortadan kalkacaktır.
Sosyal devlet projeleri, eksik kalan talebi devreye koyduğu için ekonomilerin dengeye ulaşmasını sağlayarak, üretici için gerekli pazarı oluşturur. Böylece sürekli büyümenin de önü açılmış olur.
Piyasalarda yeterli miktarda paranın olmaması devletin senyoraj hakkını kullanarak halledebileceği bir meseledir.
Ancak, merkez bankalarının özelleştirilmeleri ile bu hak yani devletlerin para basma hakkı ortadan kalkmıştır.
Günümüz sisteminde, piyasalardaki emisyon açığı ‘hard currency’ler ile yani devletin aldığı borç ile karşılanmaktadır.
Borçların alınan yeni borçlar ile kapandığı bir düzende memura veya işçiye hak ettiği maaşın verilmesine imkân yoktur.
Devlet kar getiren kurumları da sattığı için gelir kaynaklarını nerede ise tüketmiştir.
Çalışanların emeğinin karşılığını alması ancak Bağımsız Türkiye Partisi iktidarında ve Milli Ekonomi Modeli’nin uygulanması ile olabilir.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Sadece temennilerle hatırlanan öğretmenler / 24.11.2024
- Eğitim başkadır öğretim başka / 23.11.2024
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024
- Eğitim başkadır öğretim başka / 23.11.2024
- İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri / 22.11.2024
- Hz. Peygamber'in davet mektupları / 21.11.2024
- İslam tarihinde ilk fitne / 20.11.2024
- Önce insan denmedikçe... / 19.11.2024
- İnsan hakları konusu / 18.11.2024
- Unutulan kadın / 17.11.2024
- Dünya MEM diyor ya Türkiye? / 16.11.2024
- BTP'nin hayvancılık projeleri / 15.11.2024