Ayette "biabdihî" kelimesi geçiyor. Yani "kulu Muhammed'i" diyor Allah. Halbuki Allah'ın, Muhammed Mustafa'sına verdiği bir çok sıfat var.
Ve bize göre en büyük sıfat, "resullüktür/peygamberliktir", öyle değil mi? "Resulü Muhammed'i" diyebilirdi. "Nebisi Muhammed'i" diyebilirdi. Ama burada görüyoruz ki kulluk hepsinin üstünde bir makam. Kul olacak, O Muhammed (as) kendini fani kabul edecek ki Allah'la beraber olsun. "Sen sende olmayasın ki, O sende olsun" işte ölçü budur...Hz. Musa Kelimullah Efendimiz Cenab-ı Hakk'a; "Bana cemalini göster" diyor. "Beni göremezsin" cevabı geliyor. Arifler diyor ki, "Yani sen sende iken ya Musa, Beni göremezsin. Sen o 'ene'ni/benliğini bir dağıt bakalım. Yık, at! Bak o zaman nasıl görürsün." -O Tur denilen dağ senin nefsindir.- Onu dağıtıyor, atıyor. Bir de bakıyor, Allah oraya tecelli edince mahvolup gidiyor. Allah! Allah! Bu ne sevda. İki varlık, iki aslan bir postta oturmaz. Bir ben, bir de O olunca, gelir mi Allah senin olduğun yere. Onun için Kur'an'ın buradaki nüktesi çok büyük, yüce bir ifadedir. Allah anlayanlardan eylesin! Muhammed (as) kendi benliğini kaybedip, Hakk'ı benliğinde hakim kılmış. Yani O'na kul olmuş. Benliği olsaydı, O Muhammed kul olmayacaktı. "Abd" olmayacaktı. Ne olacaktı? Beşer olacaktı. Bir nükte ile "Ben sizin gibi bir beşerim" de diyor. "O yönüm de var" diyor. Ama kulluk o kadar üstün ki, O'na çıkmak/mirac etmek için illa da kul olmak lazım. Burası çok mühimdir.Beni zikret Ben deseni zikredeyimO halde, "Arif-i billah/Allah'ı bilmek" kadar kullukta büyük bir gaye yoktur. Allah'ı bilmek. "Ben insanları ve cinleri ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat, 51/56). Ariflerin bir çoğu, ayette geçen, "liya'budûn/ibadet etmek için" kelimesini, "Allah'ı tanımak, bilmek" olarak anlarlar. Ben de şimdi ikisini birleştiriyorum. Yani ariflerin dediği ile alimlerin dediğini.
Ve bize göre en büyük sıfat, "resullüktür/peygamberliktir", öyle değil mi? "Resulü Muhammed'i" diyebilirdi. "Nebisi Muhammed'i" diyebilirdi. Ama burada görüyoruz ki kulluk hepsinin üstünde bir makam. Kul olacak, O Muhammed (as) kendini fani kabul edecek ki Allah'la beraber olsun. "Sen sende olmayasın ki, O sende olsun" işte ölçü budur...Hz. Musa Kelimullah Efendimiz Cenab-ı Hakk'a; "Bana cemalini göster" diyor. "Beni göremezsin" cevabı geliyor. Arifler diyor ki, "Yani sen sende iken ya Musa, Beni göremezsin. Sen o 'ene'ni/benliğini bir dağıt bakalım. Yık, at! Bak o zaman nasıl görürsün." -O Tur denilen dağ senin nefsindir.- Onu dağıtıyor, atıyor. Bir de bakıyor, Allah oraya tecelli edince mahvolup gidiyor. Allah! Allah! Bu ne sevda. İki varlık, iki aslan bir postta oturmaz. Bir ben, bir de O olunca, gelir mi Allah senin olduğun yere. Onun için Kur'an'ın buradaki nüktesi çok büyük, yüce bir ifadedir. Allah anlayanlardan eylesin! Muhammed (as) kendi benliğini kaybedip, Hakk'ı benliğinde hakim kılmış. Yani O'na kul olmuş. Benliği olsaydı, O Muhammed kul olmayacaktı. "Abd" olmayacaktı. Ne olacaktı? Beşer olacaktı. Bir nükte ile "Ben sizin gibi bir beşerim" de diyor. "O yönüm de var" diyor. Ama kulluk o kadar üstün ki, O'na çıkmak/mirac etmek için illa da kul olmak lazım. Burası çok mühimdir.Beni zikret Ben deseni zikredeyimO halde, "Arif-i billah/Allah'ı bilmek" kadar kullukta büyük bir gaye yoktur. Allah'ı bilmek. "Ben insanları ve cinleri ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat, 51/56). Ariflerin bir çoğu, ayette geçen, "liya'budûn/ibadet etmek için" kelimesini, "Allah'ı tanımak, bilmek" olarak anlarlar. Ben de şimdi ikisini birleştiriyorum. Yani ariflerin dediği ile alimlerin dediğini.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.