Prof. Dr. Haydar Baş'ı izleyenler ve onun tespitlerine aşina olanlar bilir ki, Suriye'de yaşanan gelişmeler sürpriz değildir. Bugün ve yarın karşılaşacağımız olaylar, önceden planlanmış bir zincirin parçalarıdır. Hatırlayın, 2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice, Büyük Ortadoğu Projesi'ni (BOP) ilk kez açıkladı. Bu proje, Ortadoğu'daki 22 ülkenin sınırlarının ve yönetimlerinin değişmesini hedefliyordu. Amerika, küresel ekonomi ve siyasi gücünü kullanarak bu planı sistematik şekilde uygulamaya koydu. 11 Eylül saldırıları ise bu sürecin hızlanmasına neden oldu. Saldırının arka planında yapay bir organizasyon olduğu yönünde ciddi deliller var. Örneğin, o gün hiçbir Yahudi çalışanın İkiz Kulelere gitmemesi dikkat çekiciydi. Bu tür detaylar, olayın önceden planlanmış olduğunun göstergeleriydi.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ABD'nin yayılmacı işgal harekâtı olarak uygulanmaya başlandı. Aradan 21 yıl geçti ve süreç derinleşerek devam ediyor. Hedef alınan 22 ülke arasında Türkiye, İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin, İsrail, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Afganistan, Pakistan, Fas, Cezayir, Tunus ve Libya bulunuyor. Bu ülkelerde sınırların nasıl değiştiğini görmek mümkün. Örneğin, İsrail sınırlarını sürekli genişletiyor. Buna karşılık Filistin, Suriye, Lübnan ve Irak gibi yerlerde kaos ve parçalanma hâkim. İran ise sürekli tehditlerle boğuşuyor. Söz konusu ülkelerin her birinde BOP saati işlemeye devam ediyor.
BOP'da süslü söylemler var: "İnsan hakları", "kadın hakları", "demokrasi"… Ancak biz, bu anlayışların gerçek yüzünü Irak'ta gördük. Demokrasi anlayışlarının nasıl işlediğine, kadın hakları ve bağımsızlık sloganlarının ardında ne olduğuna tanıklık ettik. Irak'ı ziyaret edenler, bu projelerin sonuçlarını daha iyi anlar. BOP yalnızca bölgeyi istikrarsızlaştırmakla kalmadı, insanlığı ve vicdanı da yok etti. İnsan hakları, kadın hakları, demokrasi diye yola çıkanlar bu heybe kelimelerin içini boşaltıyor; mermi doldurup atıyor, ateş yapıp yakıyorlar.
Bugün Suriye'de yaşananlar bu planlı sürecin bir parçasıdır. Hatta şu tespiti de yapalım. Suriye'nin düşmesi neden bu kadar gecikti. Cevap, işgal girişiminin ilk yıllarında ortaya çıkartılmak istenen Alevi, Şii, Sünni çatışması Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız tarafından engellendiği için. O günlerde Türk kamuoyunda cübbesi ile ünlü olan bazı zevatın Suriye'deki işgal için fetvalar savurduğunu bilmeyenimiz yoktur. Haydar Baş Hocamız ise yaptığı kongre ve konferanslar kaleme aldığı eserlerle Alevi, Sünni ve Şiilerin Ehl-i Beyt paydasında bir ve beraber olduğu tespitini yapmıştı. "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" adı altında yurt, hatta dünya çapında etkinliklere imza atmıştı. Bu defa plan değiştirdiler. Suriye'de planlanan mezhep üzerinden bir savaş tutmadığı için çirkin yüzleri ortaya çıkmış oldu.
Suriye'de 2011 yılında başlayan dış güdümlü iç isyan hareketlerinin ardından dış müdahaleler ile Suriye toprakları bir savaş alanına çevrildi. Önce insanlar vatan cüda oldular, ardından ülke bir harabeye döndü. İşte o zaman paylaşım kavgası su yüzüne çıktı. Netice olarak 13 yıl sonra Suriye devlet başkanı Beşar Esad devrildi. Bugün bakıyoruz, Suriye'de insanlar güya bayram ediyor. Ancak bu gerçek değil sanal bir bayramdır. Bugün Esad'ın devrilmesine destek veren Suriye halkı yarın onu mumla arayacak. Bunu nereden biliyoruz BOP'un cereyan ettiği diğer ülkelerden biliyoruz, Irak'tan biliyoruz. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın da dediği gibi, "bir Esad gitti ama yerine bin Esad geldi..."
Ülkemizde bu sürece katkı sağladıklarını söyleyenler var. Fakat ortada bir başarı yok. Suriye'ye baktığımızda ülke tamamen bölünmüş bir halde. Birlik yok, beraberlik yok, kaos ve savaş var. Ortalık adeta bulanık bir deniz ve bu durum balık avlamak isteyenlerin tam aradığı bir ortam. İsrail de bu durumdan faydalanarak harekete geçmiş durumda. Bölünmüş bir Suriye ve her tarafı bataklığa çevrilmiş bir bölge görüyoruz. Bu gelişmelerden en çok zarar görecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Haydar Baş'ın şu sözlerini hatırlamak önemli: "Ankara'nın güvenliği Halep'ten başlar." Halep düştü ve Pandora'nın Kutusu açıldı. İktidarı ve ana muhalefeti elinde tutan Türk siyaseti bunu engelleyemediği gibi destek oldu. Şunu unutmayalım yeni ama acı bir dönem başlamıştır…