Sağlam bina nasıl yapılmalı?
Özellikle 6 Şubat depremlerinin aradından bina güvenliği en çok konuşulan konular arasında oldu. Prof. Dr. Tuncer Çelik, deprem anında göçmeyecek bina yapmanın formülünü verdi. Çelik, "Sağlıklı zemin etüdü yapılıp risk belirlenmeli ve uygun temel sistimi seçilip bina buna göre tasarlanmalı" dedi
20.08.2023 13:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
17 Ağustos Depremi'nin üstünden 24 yıl geçti ve 6 Şubat Depremi'nin ise yaraları hala sarılmaya çalışılıyor. Altınbaş Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncer Çelik, depremin bir doğa olayı olduğunu belirterek, inşaat mühendislerinin yapması gerekenin koşullar ne olursa olsun öngörülen emniyet kriterlerine göre tasarlanmış yapılar yapmak olduğunu dile getirdi. Yapının, depremin etkisi altında göçmemesi, belirli bir miktarda hasar alsa bile ayakta kalması ve içinden asgari ölçüde sağ çıkmaya fırsat vermesi gerekir" dedi.
Prof. Dr. Tuncer Çelik, 53 yıllık inşaat mühendisi bir akademisyen. Mühendislik hayatı zemine uygun, yıkılmayacak binalar tasarlamakla geçmiş. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü başta olmak üzere pek çok önemli yapının tasarlanmasında ve inşaatında görev yapmış. Çelik, 1.Köprüde başlangıçta V olarak düşünülen ancak sonradan mahsurları ortaya çıkan askıların, düşey askılarla değiştirildiğini ve daha uygun hale getirildiğini anlattı. Değerlendirmesinde Avrasya Tüneli'nin de tüm olumsuz koşullara dayanacak şekilde yapıldığını belirtti. Fay hattının, tüneli kesmediği için deprem anında sorun yaşanmayacağını iddia etti, "Avrasya tünelinden de korkmayalım" dedi.
Ayasofya gibi tarihi binaların güçlendirme projelerinde de görev alan Çelik'e göre, Ayasofya'nın bugün hala ayakta olmasının en önemli sebebi Mimar Sinan'ın dehası. Sinan'ın kilise olarak yapılan ilk yapının strüktürel eksiklerini giderdiğini anlattı. Yaptığı eklemeleri kendi gözleriyle gördüğünü belirten Prof. Dr. Çelik, "Duvarı getirip kubbeye doğrudan birleştirmemiş. Kılcık duvarlarını belirli yere kadar yapmış. Kubbeyi, kasnağına yarım bir kemerle bağlayarak elastik bir bağlantı oluşturmuş. Dolayısıyla yapının kısmi hareket etmesine müsaade etmiş. Bu da yapının gerilmesini ve yığılmasını engelliyor. Ayakta kalan eski minarelere baktığınızda da tuğladan yapılmış, o taşların aralarındaki bağlantılar da esnek Horasan harcı, rijit bağlantı değil. Bu nedenlerle bugün Ayasofya hala ayakta" dedi.
Yapı işlerinde en önemli konunun zemin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çelik, aynı yapı ve tasarımın farklı zeminlerde farklı davranacağını ifade etti. Yapının temel sisteminin de zemine uygun olarak yapılması esas konu. "Zemin zayıf ve öz titreşim periyodu yüksek ise binayı rijit yapmalısınız. Güçlü, kaya bir zemin ise fleksibıl yapılmalı" açıklamasını yaptı.
Prof. Dr. Çelik, son yılların modası fore kazığın da her zemine uygulanamayacağına işaret etti. Zemin etütlerine göre karar verilmesi gereken diyafram perde yöntemi, çakma kazık, derin temel, kesin keson ya da zemin iyileştirmesi gibi sistemler olduğunu dikkat çekti. "Hangi yöntemin sizin yapınıza uygun olduğuna, binanın önemine ve maliyetine göre karar verirsiniz. Projeyi yapan mühendisin feraseti işte orada devreye giriyor. En iyi betonu kullandığınız yapı güvenli olmayabilir, mütevazı beton özellikli bir betonla yaptığınız bina yüzde 100 güvenli olabilir. Tasarım mukavemeti üzerinde beton mukavemeti çıkıyorsa sorun olmaz" dedi.
Çelik sözlerine şöyle devam etti. "Adapazarı ve Amik ovalarında olduğu gibi zemin, yoğurt gibi sıvılaşıyorsa, zemin daha da önem kazanıyor. Yeraltı sularının seviyesi çok yüksek ve kumlu ise titreşim, sıvılaşmaya neden oluyor. Bu zeminlere bina yapılmaz diye bir şey yok. İnşaat mühendisi yapının, temelini ve üst yapısını birlikte mütalaa ederek, hesaplamalarını yapmalıdır. Deprem esnasındaki yapı - zemin etkileşimini mutlaka göz önüne almalıdır" uyarılarını yaptı.
Türkiye'nin özellikle de İstanbul'un sorununun, yüzde 80 binasında korozyon problemi olduğuna dikkat çekti. "Bodruma indiğinizde bunu görüyorsunuz. Beton suyu emiyor, kolonlar alttan çürümeye başlıyor." diyerek önemli bir konuya parmak bastı. Önlem olarak bu durumlarda öncelikle suyun yapının temelinden uzaklaştırılmasını yani drenaj yapılmasını söyleyen Çelik, ortaya çıkan korozyon hasarının uzman mühendislerce incelenip, yapının dayanımını ne derece azalttığının tespit edilmesini tavsiye etti. "Buna göre onarım ya da güçlendirme sistemi seçilmelidir" dedi.
Son olarak İstanbul'a su getirmesi için yapılan Melen Barajı'na da değinen Çelik, baraj yapısının zemine uygun şekilde olmadığını iddia etti. Keban Barajının yapımında da çalıştığını söyleyerek, sorunların buradan kaynaklandığına işaret etti. "Böyle olunca tabii üstündekini betonu da çatlatıyor ve su kaçırıyor. Ağırlık betonu barajı tipi maalesef o zemine yapılmamalıydı" eleştirisinde bulundu.
Boğaz Köprüleri ve Avrasya Tüneli depreme dayanıklı mı?
Prof. Dr. Tuncer Çelik, 53 yıllık inşaat mühendisi bir akademisyen. Mühendislik hayatı zemine uygun, yıkılmayacak binalar tasarlamakla geçmiş. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü başta olmak üzere pek çok önemli yapının tasarlanmasında ve inşaatında görev yapmış. Çelik, 1.Köprüde başlangıçta V olarak düşünülen ancak sonradan mahsurları ortaya çıkan askıların, düşey askılarla değiştirildiğini ve daha uygun hale getirildiğini anlattı. Değerlendirmesinde Avrasya Tüneli'nin de tüm olumsuz koşullara dayanacak şekilde yapıldığını belirtti. Fay hattının, tüneli kesmediği için deprem anında sorun yaşanmayacağını iddia etti, "Avrasya tünelinden de korkmayalım" dedi.
Mimar Sinan sayesinde Ayasofya hala ayakta
Ayasofya gibi tarihi binaların güçlendirme projelerinde de görev alan Çelik'e göre, Ayasofya'nın bugün hala ayakta olmasının en önemli sebebi Mimar Sinan'ın dehası. Sinan'ın kilise olarak yapılan ilk yapının strüktürel eksiklerini giderdiğini anlattı. Yaptığı eklemeleri kendi gözleriyle gördüğünü belirten Prof. Dr. Çelik, "Duvarı getirip kubbeye doğrudan birleştirmemiş. Kılcık duvarlarını belirli yere kadar yapmış. Kubbeyi, kasnağına yarım bir kemerle bağlayarak elastik bir bağlantı oluşturmuş. Dolayısıyla yapının kısmi hareket etmesine müsaade etmiş. Bu da yapının gerilmesini ve yığılmasını engelliyor. Ayakta kalan eski minarelere baktığınızda da tuğladan yapılmış, o taşların aralarındaki bağlantılar da esnek Horasan harcı, rijit bağlantı değil. Bu nedenlerle bugün Ayasofya hala ayakta" dedi.
Farklı zemine farklı yapı tasarımı olmalı
Yapı işlerinde en önemli konunun zemin olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Çelik, aynı yapı ve tasarımın farklı zeminlerde farklı davranacağını ifade etti. Yapının temel sisteminin de zemine uygun olarak yapılması esas konu. "Zemin zayıf ve öz titreşim periyodu yüksek ise binayı rijit yapmalısınız. Güçlü, kaya bir zemin ise fleksibıl yapılmalı" açıklamasını yaptı.
Her yere fore kazık olmaz
Prof. Dr. Çelik, son yılların modası fore kazığın da her zemine uygulanamayacağına işaret etti. Zemin etütlerine göre karar verilmesi gereken diyafram perde yöntemi, çakma kazık, derin temel, kesin keson ya da zemin iyileştirmesi gibi sistemler olduğunu dikkat çekti. "Hangi yöntemin sizin yapınıza uygun olduğuna, binanın önemine ve maliyetine göre karar verirsiniz. Projeyi yapan mühendisin feraseti işte orada devreye giriyor. En iyi betonu kullandığınız yapı güvenli olmayabilir, mütevazı beton özellikli bir betonla yaptığınız bina yüzde 100 güvenli olabilir. Tasarım mukavemeti üzerinde beton mukavemeti çıkıyorsa sorun olmaz" dedi.
Adapazarı ve Amik ovalarının zemini yoğurt gibi
Çelik sözlerine şöyle devam etti. "Adapazarı ve Amik ovalarında olduğu gibi zemin, yoğurt gibi sıvılaşıyorsa, zemin daha da önem kazanıyor. Yeraltı sularının seviyesi çok yüksek ve kumlu ise titreşim, sıvılaşmaya neden oluyor. Bu zeminlere bina yapılmaz diye bir şey yok. İnşaat mühendisi yapının, temelini ve üst yapısını birlikte mütalaa ederek, hesaplamalarını yapmalıdır. Deprem esnasındaki yapı - zemin etkileşimini mutlaka göz önüne almalıdır" uyarılarını yaptı.
İstanbul'daki binalarda korozyon problemi var
Türkiye'nin özellikle de İstanbul'un sorununun, yüzde 80 binasında korozyon problemi olduğuna dikkat çekti. "Bodruma indiğinizde bunu görüyorsunuz. Beton suyu emiyor, kolonlar alttan çürümeye başlıyor." diyerek önemli bir konuya parmak bastı. Önlem olarak bu durumlarda öncelikle suyun yapının temelinden uzaklaştırılmasını yani drenaj yapılmasını söyleyen Çelik, ortaya çıkan korozyon hasarının uzman mühendislerce incelenip, yapının dayanımını ne derece azalttığının tespit edilmesini tavsiye etti. "Buna göre onarım ya da güçlendirme sistemi seçilmelidir" dedi.
Melen Barajı o zemine yapılmamalıydı?
Son olarak İstanbul'a su getirmesi için yapılan Melen Barajı'na da değinen Çelik, baraj yapısının zemine uygun şekilde olmadığını iddia etti. Keban Barajının yapımında da çalıştığını söyleyerek, sorunların buradan kaynaklandığına işaret etti. "Böyle olunca tabii üstündekini betonu da çatlatıyor ve su kaçırıyor. Ağırlık betonu barajı tipi maalesef o zemine yapılmamalıydı" eleştirisinde bulundu.