Kayseri Emniyet Müdürüne ‘Çocuk Suriyeli’ tepkisi
Aksoy, “Emniyet Müdürü, ‘Çocuk Türk çocuğu değil’ dedi. Şimdi öncelikle çocuk çocuktur yani ırkına, dinine, rengine falan bakmıyoruz bu bir. İkincisi Suriyeli bir çocuk için böyle tepki vererek esasında Türk milleti ırkçı olmadığını kanıtladı” dedi.
04.07.2024 12:39:00
Bülent TAPICI
Bülent TAPICI
Göç Politikaları Uzmanı İlay Aksoy Kayseri'de Suriyeli bir şahsın, bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunması ile çıkan olayları değerlendirdi.
Sorun iktidarın halkın yaşadığı sorunlara kulak tıkamasından kaynaklandığını ifade eden Aksoy şu değerlendirmeleri yaptı;
"Sorun hükümetin ve muhalefetin halkın yaşadığı büyük sorunlara, büyük travmalara, büyük istismarlara ekonomik olsun, güvenlik açısından olsun, kültürel olsun kulaklarını tıkamasından kaynaklanıyor. İdare ısrarla halkın hassasiyetlerini ve halkın yaşadığı sorunları dikkate almıyor. Dün yaşanan acı olaylar bir sonuçtu artık, bir patlama neticesine geldi. Halkı kimse dinlemiyor, bir irade konmuyor. Halkın yaşadığı bir sürü sorun var.
Kayseri Emniyet Müdürünün ifadesinden de e bahsetmek istiyorum çünkü o beni inanılmaz rahatsız etti. Emniyet Müdürü, 'Çocuk Türk çocuğu değil' dedi. Şimdi öncelikle çocuk çocuktur yani ırkına, dinine, rengine falan bakmıyoruz bu bir. İkincisi Suriyeli bir çocuk için böyle tepki vererek esasında Türk milleti ırkçı olmadığını kanıtladı. Yıllarca bizim üzerimizde yürüttükleri propagandanın ne kadar sahte olduğunu gösterdik. Biz ırkçı falan değiliz gayet de duyarlı bir toplumuz. Biz haklarımızı artık aramak istiyoruz yani bu kadar suistimal edilmemiz, bu kadar sömürülmek artık dayanamayacak noktaya geldi. Olayı böyle görmek zorundayız.
Biz bu 12 yıl içinde birçok yönle çok zarar gördük, kültürel olarak gördük, ekonomik olarak gördük… Bu normal bir şey değil. Bu kadar büyük bir insan kitlesini bir ülkeye getirtip, yerleştirilip bir de kök salmasının özellikle istenmesi hiç normal bir şey değil. O yüzden çok anormal bir duruma karşı da artık Türk milleti 'hayır yeter, bu politikaya, bu demografik işgale artık daha fazla dayanmak istemiyoruz' dedi.
Biz sonuçta bu insanları başka bir yere göndermek istemiyoruz ki ana yurtlarına göndermek istiyoruz. Biz bu insanları annelerin babaların doğup büyüdüğü, karınlarının doyduğu topraklara geri göndermek istiyoruz. O yüzden ısrarla, İki devlet arasında diplomatik ilişkiler kurulmalı, Adana Mutabakatına geri dönülmeli' diyoruz.
Biz sonuçta Suriyelilerin huzur içinde kendi ülkelerinde yetişmeleri istiyoruz, kendi ana vatanlarına, kendi ana dillerinde, kendi ana kültürleriyle birlikte olmasını istiyoruz. Bugün Türkiye'de doğan 1 milyon Suriyeli bebek, daha Suriye kimliğine ve vatandaşlığına kavuşamıyor. Bu çok büyük bir insan hakları ihlalidir. Türkiye bunu niye devam ettirsin, bizim öyle bir hakkımız yok ki!
Kesinlikle o türlü şeyleri tasvip etmiyorum çünkü artık ülkemizde o kadar farklı etki ajanları var ki… Bunlar araya girip çok farklı provokasyonlar yapabilirler ve farklı boyutlara gelebilirler. Bu farklı boyut geldiği takdirde de tam da batının, emperyalistlerin istediği ortam oluşmuş olur. Bakın o yüzden çok dikkatli olmamız lazım ama hükümetin de halkın hassasiyetlerini artık ciddiye alması lazım, muhalefetin de bu konuda kendisini eğitmesi lazım."
Sorun iktidarın halkın yaşadığı sorunlara kulak tıkamasından kaynaklandığını ifade eden Aksoy şu değerlendirmeleri yaptı;
"Sorun hükümetin ve muhalefetin halkın yaşadığı büyük sorunlara, büyük travmalara, büyük istismarlara ekonomik olsun, güvenlik açısından olsun, kültürel olsun kulaklarını tıkamasından kaynaklanıyor. İdare ısrarla halkın hassasiyetlerini ve halkın yaşadığı sorunları dikkate almıyor. Dün yaşanan acı olaylar bir sonuçtu artık, bir patlama neticesine geldi. Halkı kimse dinlemiyor, bir irade konmuyor. Halkın yaşadığı bir sürü sorun var.
Kayseri Emniyet Müdürünün ifadesinden de e bahsetmek istiyorum çünkü o beni inanılmaz rahatsız etti. Emniyet Müdürü, 'Çocuk Türk çocuğu değil' dedi. Şimdi öncelikle çocuk çocuktur yani ırkına, dinine, rengine falan bakmıyoruz bu bir. İkincisi Suriyeli bir çocuk için böyle tepki vererek esasında Türk milleti ırkçı olmadığını kanıtladı. Yıllarca bizim üzerimizde yürüttükleri propagandanın ne kadar sahte olduğunu gösterdik. Biz ırkçı falan değiliz gayet de duyarlı bir toplumuz. Biz haklarımızı artık aramak istiyoruz yani bu kadar suistimal edilmemiz, bu kadar sömürülmek artık dayanamayacak noktaya geldi. Olayı böyle görmek zorundayız.
Biz bu 12 yıl içinde birçok yönle çok zarar gördük, kültürel olarak gördük, ekonomik olarak gördük… Bu normal bir şey değil. Bu kadar büyük bir insan kitlesini bir ülkeye getirtip, yerleştirilip bir de kök salmasının özellikle istenmesi hiç normal bir şey değil. O yüzden çok anormal bir duruma karşı da artık Türk milleti 'hayır yeter, bu politikaya, bu demografik işgale artık daha fazla dayanmak istemiyoruz' dedi.
Biz sonuçta bu insanları başka bir yere göndermek istemiyoruz ki ana yurtlarına göndermek istiyoruz. Biz bu insanları annelerin babaların doğup büyüdüğü, karınlarının doyduğu topraklara geri göndermek istiyoruz. O yüzden ısrarla, İki devlet arasında diplomatik ilişkiler kurulmalı, Adana Mutabakatına geri dönülmeli' diyoruz.
Biz sonuçta Suriyelilerin huzur içinde kendi ülkelerinde yetişmeleri istiyoruz, kendi ana vatanlarına, kendi ana dillerinde, kendi ana kültürleriyle birlikte olmasını istiyoruz. Bugün Türkiye'de doğan 1 milyon Suriyeli bebek, daha Suriye kimliğine ve vatandaşlığına kavuşamıyor. Bu çok büyük bir insan hakları ihlalidir. Türkiye bunu niye devam ettirsin, bizim öyle bir hakkımız yok ki!
Kesinlikle o türlü şeyleri tasvip etmiyorum çünkü artık ülkemizde o kadar farklı etki ajanları var ki… Bunlar araya girip çok farklı provokasyonlar yapabilirler ve farklı boyutlara gelebilirler. Bu farklı boyut geldiği takdirde de tam da batının, emperyalistlerin istediği ortam oluşmuş olur. Bakın o yüzden çok dikkatli olmamız lazım ama hükümetin de halkın hassasiyetlerini artık ciddiye alması lazım, muhalefetin de bu konuda kendisini eğitmesi lazım."