Abdullah A?ARO?LU
Ülke içinde kendi rotasını bir türlü çizemeyen Türkiye, "Kayıkçıların" milleti avutmak adına yaptıkları "Yalandan Kavgaları" çoktan kanıksamışken, ilgi ve etki sahamıza giren bölgelerde "Asıl Kavgalar", tozu dumana katıyor.
Hazar denizinin paylaşımı da bunlardan sadece biridir.
Daha çok haber sütunlarında yer alan bilgi, aslında Türkiye'yi çok yakından ilgilendirmektedir. Ancak layık olduğu ilgiyi, diğer ilgiye layık olanların başına geldiği gibi; "ilgisizlik" olarak yaşamak zorunda kalmıştır.
Oysa konu Türkiye'nin ve dünyanın geleceğiyle çok yakından ilgilidir.
Gündeme konu olan ekonomik değerler kısaca şöyle... Hazar'ın dibinde çıkarılmayı bekleyen "200 milyar varil ham petrol", "600 trilyon metre küp doğalgaz" ve Türkiye'deki benzerlerin avlandığı gibi avlanıp kökü kurutulmazsa eğer çok büyük bir ekonomik değere sahip olan "Mersin balığı" ve "elde edilen siyah havyar..."
Tabiî bir de ekonomik değerlerin altına gizlenmiş, stratejik açılımlar var. Bunlar ise siyasetin, askerlik sanatının, kültürel geleceğin, jeopolitik ve jeostratejinin konusu...
Ve bütün bunlar, petrol varillerin, doğalgaz tankların ve havyar kutularının gölgesinde oynanan gizli santrançla anlatılıyor.
Bu konunun çözümü ise oldukça zor...
Zira paylaşılacak pastadan herkes kendi istediği kadar yemek istiyor.
İstenilen bir de kendi yemese bile, diğerlerine kaptırmamak...
Bunlar Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan...
Ta bi ki bir de ABD ve doğal müttefiki var.
Yanlış anlaşılmasın... doğal müttefik derken; "Ben Amerika'nın doğal müttefikiyim" diyen Tayyip'ten de bahsetmiyoruz.
Kastımız İngiltere'dir.
Ha!..
Tabiî ki bu Hazar içinde Türkiye de, Türkiye'nin ağırlığı da yok!..
Hoş zaten Türk dışişleri, medeniyetlerin kırılma noktasında gerçekleştirmeye kalktığı medeniyetleri buluşturma toplantısında, aldığı iltifatların rahatlatan rehavetine kendini kaptırmıştır. O nedenle postu çoktan sermiş, boğazın iki yakası üzerinde kendini resmeden uçurumlar arasında, güdük ayaklarıyla, nasıl bir köprü olacağının hayalleriyle başbaşa kalakalmıştır.
Türkiye'yi bir tarafa bırakırsak; Hazar'ın paylaşımı konusunda, Hazar'a sahili olan beş ülkenin katılımıyla yapılan Moskova'daki konferansa ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Rus tarafının; "İlgili beş ülke haricinde muhatap tanımıyoruz" demesine rağmen, ABD'nin Hazar Temsilcisi Steve Mann'da katılmıştır.
Türkiye'nin hiç alakâdarlığının olmadığı bu toplantıda, Steve Mann'ın çıkışı, daha çok Rusya'nın ortaya koyduğu hırçınlığın suyunu almaya yönelikti. "Hazar'ın uluslararası hukukî statüsü belirlenmeden ve bölge istikrara kavuşmadan ABD'li yatırımcıların buraya tüm gücüyle gelmesi çok zor..." diyordu, Steve Mann... Böylece ekonomik, siyasî ve askerî krizlerin kronikleştiği Kafkas coğrafyasında Amerikan ve İngiliz ağırlığını, bir şekilde dikte ettirmiş oluyordu.
Bölge ile stratejik güç açılımları noktasında doğrudan bir bağı olmamasına rağmen, bütün dünya coğrafyasını ilgi ve etki sahası olarak kabul etmiş ve kabul ettirmiş ABD'nin bu temsilcisi, bölgedeki en büyük menfaat sahibi ülkenin temsilcisi olarak, "Bütün zorluklarına rağmen (!)" 2005 yılına kadar BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) Ham Petrol Boru Hattından petrolün, Şahdeniz Azerbaycan-Türkiye boru hattından doğalgazın akmaya başlayacağanı söyledi.
Böylece Türkiye'nin Kafkas coğrafyasında menfaatlerinin, ancak ABD'nin istediği kadar olacağının da altını çizmiş oldu.
Devam edeceğiz.
Ülke içinde kendi rotasını bir türlü çizemeyen Türkiye, "Kayıkçıların" milleti avutmak adına yaptıkları "Yalandan Kavgaları" çoktan kanıksamışken, ilgi ve etki sahamıza giren bölgelerde "Asıl Kavgalar", tozu dumana katıyor.
Hazar denizinin paylaşımı da bunlardan sadece biridir.
Daha çok haber sütunlarında yer alan bilgi, aslında Türkiye'yi çok yakından ilgilendirmektedir. Ancak layık olduğu ilgiyi, diğer ilgiye layık olanların başına geldiği gibi; "ilgisizlik" olarak yaşamak zorunda kalmıştır.
Oysa konu Türkiye'nin ve dünyanın geleceğiyle çok yakından ilgilidir.
Gündeme konu olan ekonomik değerler kısaca şöyle... Hazar'ın dibinde çıkarılmayı bekleyen "200 milyar varil ham petrol", "600 trilyon metre küp doğalgaz" ve Türkiye'deki benzerlerin avlandığı gibi avlanıp kökü kurutulmazsa eğer çok büyük bir ekonomik değere sahip olan "Mersin balığı" ve "elde edilen siyah havyar..."
Tabiî bir de ekonomik değerlerin altına gizlenmiş, stratejik açılımlar var. Bunlar ise siyasetin, askerlik sanatının, kültürel geleceğin, jeopolitik ve jeostratejinin konusu...
Ve bütün bunlar, petrol varillerin, doğalgaz tankların ve havyar kutularının gölgesinde oynanan gizli santrançla anlatılıyor.
Bu konunun çözümü ise oldukça zor...
Zira paylaşılacak pastadan herkes kendi istediği kadar yemek istiyor.
İstenilen bir de kendi yemese bile, diğerlerine kaptırmamak...
Bunlar Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan...
Ta bi ki bir de ABD ve doğal müttefiki var.
Yanlış anlaşılmasın... doğal müttefik derken; "Ben Amerika'nın doğal müttefikiyim" diyen Tayyip'ten de bahsetmiyoruz.
Kastımız İngiltere'dir.
Ha!..
Tabiî ki bu Hazar içinde Türkiye de, Türkiye'nin ağırlığı da yok!..
Hoş zaten Türk dışişleri, medeniyetlerin kırılma noktasında gerçekleştirmeye kalktığı medeniyetleri buluşturma toplantısında, aldığı iltifatların rahatlatan rehavetine kendini kaptırmıştır. O nedenle postu çoktan sermiş, boğazın iki yakası üzerinde kendini resmeden uçurumlar arasında, güdük ayaklarıyla, nasıl bir köprü olacağının hayalleriyle başbaşa kalakalmıştır.
Türkiye'yi bir tarafa bırakırsak; Hazar'ın paylaşımı konusunda, Hazar'a sahili olan beş ülkenin katılımıyla yapılan Moskova'daki konferansa ilginç gelişmeler yaşanmıştır. Rus tarafının; "İlgili beş ülke haricinde muhatap tanımıyoruz" demesine rağmen, ABD'nin Hazar Temsilcisi Steve Mann'da katılmıştır.
Türkiye'nin hiç alakâdarlığının olmadığı bu toplantıda, Steve Mann'ın çıkışı, daha çok Rusya'nın ortaya koyduğu hırçınlığın suyunu almaya yönelikti. "Hazar'ın uluslararası hukukî statüsü belirlenmeden ve bölge istikrara kavuşmadan ABD'li yatırımcıların buraya tüm gücüyle gelmesi çok zor..." diyordu, Steve Mann... Böylece ekonomik, siyasî ve askerî krizlerin kronikleştiği Kafkas coğrafyasında Amerikan ve İngiliz ağırlığını, bir şekilde dikte ettirmiş oluyordu.
Bölge ile stratejik güç açılımları noktasında doğrudan bir bağı olmamasına rağmen, bütün dünya coğrafyasını ilgi ve etki sahası olarak kabul etmiş ve kabul ettirmiş ABD'nin bu temsilcisi, bölgedeki en büyük menfaat sahibi ülkenin temsilcisi olarak, "Bütün zorluklarına rağmen (!)" 2005 yılına kadar BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) Ham Petrol Boru Hattından petrolün, Şahdeniz Azerbaycan-Türkiye boru hattından doğalgazın akmaya başlayacağanı söyledi.
Böylece Türkiye'nin Kafkas coğrafyasında menfaatlerinin, ancak ABD'nin istediği kadar olacağının da altını çizmiş oldu.
Devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.