‘Dünya sevgisi, her günahın başıdır’
Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Dünyadan uzak durmak hem bedeni ve hem de kalbi huzura kavuşturur. Buna karşılık dünya tutkunluğu keder ve üzüntüyü artırır. Dünya sevgisi, her günahın başıdır, ondan uzak durmak da her iyilik ve ibadetin ilk adımıdır”
29.01.2024 10:50:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İmam Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor:
Anlatıldığına göre Ebu Ali Fudayl ibn-i İyad'a (r.a.) sordular ki: "Ey şeyh! İnsan ne zaman salih sıfatını kazanır?"
O şöyle cevap verdi: "Kulun niyeti, başkalarına nasihat etmek, kalbinde Allah korkusu, dilinde doğru sözlülük bulunur ve bütün davranışları salih amel olduğu zaman o kimse salih sıfatını taşımaya hak kazanır. Allah (c.c.), Mi'rac'da Peygamberimize, 'Ey Ahmed! Eğer insanların günahlardan en kaçınanı ve dünyadan en el-etek çekmişi olmak istiyorsan, ahirete yönel' diye buyurdu. Peygamberimiz, 'Dünyadan nasıl el-etek çekeyim?' diye sordu. Allah, 'Dünya varlığı olarak sadece yiyecek, içecek ve giyecek kadar yanında bulundur. Yarın için hiçbir şey biriktirme, hiç durmadan Beni zikret' diye buyurdu. Bunun üzerine Peygamberimiz, 'Allah'ım! Seni nasıl devamlı zikredeyim?' diye sordu. Allah, 'İnsanlardan uzak durmakla; uykunu namaz, yemeğini açlık yap' diye buyurdu."
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: "Dünyadan uzak durmak hem bedeni ve hem de kalbi huzura kavuşturur. Buna karşılık dünya tutkunluğu keder ve üzüntüyü artırır. Dünya sevgisi, her günahın başıdır, ondan uzak durmak da her iyilik ve ibadetin ilk adımıdır."
Anlatıldığına göre salihlerden biri bir cemaatin yanından geçiyordu. Baktı ki, bir doktor, hastalıkları sayıyor ve bahsettiği her hastalığın nasıl tedavi edileceğini tarif ediyordu. Salih kişi doktora seslendi: "Ey bedenlerin tedavi edicisi! Kalpleri de tedavi edebilir misin?"
Doktor, "'Evet, hastalığını bana anlat" dedi.
Salih kimse, "Bahsettiğim kalbi atışında da, büzülüşünde de günahlar kararmıştır. Onun tedavisi var mıdır?" dedi.
Doktor şu cevabı verdi: "Böyle bir kalbin ilâcı, gece-gündüz Allah'a yalvarmak, yakarmak, O'ndan af dilemek, O'na ibadet etmeye koyulmak. O'ndan özür dilemektir. Kalplerin tedavisi böyledir, şifa ise gayblerin bilicisi olan Allah'tandır."
Doktordan bu cevabı alan salih kişi yüksek bir sayha atarak ağlaya ağlaya yoluna devam etti.
Yürürken şöyle dedi: "Sen ne iyi doktorsun, kalbimin tedavisini doğru bildin."
Doktor sözlerini şöyle bitirdi: "Bu tarifim, tövbe ederek kalbiyle tövbelerin kabul edicisi olan Allah'a yönelenlerin tedavisidir."
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)
Anlatıldığına göre Ebu Ali Fudayl ibn-i İyad'a (r.a.) sordular ki: "Ey şeyh! İnsan ne zaman salih sıfatını kazanır?"
O şöyle cevap verdi: "Kulun niyeti, başkalarına nasihat etmek, kalbinde Allah korkusu, dilinde doğru sözlülük bulunur ve bütün davranışları salih amel olduğu zaman o kimse salih sıfatını taşımaya hak kazanır. Allah (c.c.), Mi'rac'da Peygamberimize, 'Ey Ahmed! Eğer insanların günahlardan en kaçınanı ve dünyadan en el-etek çekmişi olmak istiyorsan, ahirete yönel' diye buyurdu. Peygamberimiz, 'Dünyadan nasıl el-etek çekeyim?' diye sordu. Allah, 'Dünya varlığı olarak sadece yiyecek, içecek ve giyecek kadar yanında bulundur. Yarın için hiçbir şey biriktirme, hiç durmadan Beni zikret' diye buyurdu. Bunun üzerine Peygamberimiz, 'Allah'ım! Seni nasıl devamlı zikredeyim?' diye sordu. Allah, 'İnsanlardan uzak durmakla; uykunu namaz, yemeğini açlık yap' diye buyurdu."
Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: "Dünyadan uzak durmak hem bedeni ve hem de kalbi huzura kavuşturur. Buna karşılık dünya tutkunluğu keder ve üzüntüyü artırır. Dünya sevgisi, her günahın başıdır, ondan uzak durmak da her iyilik ve ibadetin ilk adımıdır."
Anlatıldığına göre salihlerden biri bir cemaatin yanından geçiyordu. Baktı ki, bir doktor, hastalıkları sayıyor ve bahsettiği her hastalığın nasıl tedavi edileceğini tarif ediyordu. Salih kişi doktora seslendi: "Ey bedenlerin tedavi edicisi! Kalpleri de tedavi edebilir misin?"
Doktor, "'Evet, hastalığını bana anlat" dedi.
Salih kimse, "Bahsettiğim kalbi atışında da, büzülüşünde de günahlar kararmıştır. Onun tedavisi var mıdır?" dedi.
Doktor şu cevabı verdi: "Böyle bir kalbin ilâcı, gece-gündüz Allah'a yalvarmak, yakarmak, O'ndan af dilemek, O'na ibadet etmeye koyulmak. O'ndan özür dilemektir. Kalplerin tedavisi böyledir, şifa ise gayblerin bilicisi olan Allah'tandır."
Doktordan bu cevabı alan salih kişi yüksek bir sayha atarak ağlaya ağlaya yoluna devam etti.
Yürürken şöyle dedi: "Sen ne iyi doktorsun, kalbimin tedavisini doğru bildin."
Doktor sözlerini şöyle bitirdi: "Bu tarifim, tövbe ederek kalbiyle tövbelerin kabul edicisi olan Allah'a yönelenlerin tedavisidir."
(Mukaşefetü'l-Kulüb'den…)