Çocukları zor günler bekliyor
İklim krizleri, demografik değişimler ve teknolojik eşitsizlikler dünyayı değiştiriyor. 2050'de çocukları zorlu günler bekliyor. Yeni yayımlanan rapora göre, tüm dünyada yeni nesillerin geleceğini garanti altına almak için acil önlemler alınmadığı takdirde çocuklar 'büyük bir tehdit’ altında kalacak.
22.11.2024 20:13:00
NEVZAT YILDIRIM
NEVZAT YILDIRIM
UNICEF, Dünya Çocuk Günü'nde yayımladığı önemli raporunda, değişen dünyada çocuk haklarını korumak için acilen harekete geçilmediği takdirde, yeni nesillerin geleceğinin tehlikeye düşeceği uyarısında bulundu. "Dünyada Çocukların Durumu 2024: Değişen Dünyada Çocukların Geleceği-The State of the World's Children 2024: The Future of Childhood in a Changing World" başlıklı raporda, üç büyük küresel etkinin (veya mega trendlerin) 2050 yılına kadar ve sonrasında çocukların yaşamlarını nasıl etkileyeceği tahmin ediliyor. Bu küresel etkiler (demografik değişimler, teknolojik eşitsizlikler, iklim ve çevre krizleri) çocukların gelecekte karşılaşabilecekleri zorluklara ve fırsatlara işaret ediyor.
UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell, "Çocuklar, iklim şoklarından çevrimiçi tehlikelere kadar çok sayıda krizle karşı karşıya kalıyor. Bu krizler önümüzdeki yıllarda daha da yoğunlaşacak. Bu rapordaki öngörüler, dünya liderlerinin bugün aldıkları ya da almadıkları kararların, çocuklara miras kalacak dünyayı şekillendireceğine işaret ediyor. 2050'de çocuklara daha iyi bir gelecek sağlamak için bu geleceği hayal etmekten çok daha fazlasını yapmak gerekiyor. Dolayısıyla acilen harekete geçilmesi büyük bir önem taşıyor. Özellikle de kız çocukları için son yirmi ila otuz yıldır kaydedilen ilerlemeler tehdit altında" dedi.
İklim krizi büyük tehdit
İklim krizi, halihazırda korkunç etkiler yaratmaya devam ediyor ve 2023, kayıtlara geçen en sıcak yıl oldu. Rapora göre, 2050-2059 arasındaki on yılda, 2000'li yıllara kıyasla sekiz kat daha fazla çocuk aşırı sıcak hava dalgalarına, üç kat daha fazla nehir taşkınına ve yaklaşık iki kat daha fazla aşırı orman yangınına maruz kalacak. Bu dönemde iklim ve çevre krizlerinin daha da yaygınlaşması bekleniyor.
Bu iklim tehlikelerinin çocukları nasıl etkileyeceği yaşlarına, sağlıklarına, sosyo-ekonomik durumlarına ve kaynaklara erişimlerine göre değişecek. Örneğin, iklime dayanıklı barınma olanaklarına, soğutma altyapısına, sağlık hizmetlerine, eğitime ve temiz suya erişimi olan bir çocuğun, bunlara erişimi olmayan bir çocuğa kıyasla iklim şoklarından kurtulma şansı daha yüksek. Raporda, tüm çocukları korumak ve çocukların karşılaştıkları riskleri azaltmak için hedef odaklı çevresel eylem planlarına duyulan acil ihtiyaç da vurgulanıyor.
Afrika'da da çocuk oranı azalacak
Sahra Altı Afrika ve Güney Asya'nın 2050'lerde en büyük çocuk nüfusuna sahip olacağı tahmin ediliyor. Aynı zamanda, nüfusun giderek yaşlandığına da dikkat çekiliyor. Dünyanın her bölgesinde çocukların oranının azalması bekleniyor. Afrika'da 2000'li yıllarda yüzde 50 olan çocuk nüfusu halen yüksek olmakla birlikte, bu oran yüzde 40'ın altına düşüyor. Çocuk oranı Doğu Asya ve Batı Avrupa'da yüzde 17'nin de altına iniyor. Bu bölgelerde, çocuklar, 2000'li yıllarda nüfusun sırasıyla yüzde 29 ve yüzde 20'sini oluşturuyordu. Bu demografik değişimler, bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Bazı ülkeler, artan çocuk nüfusuna yönelik hizmetleri yaygınlaştırma baskısı altında kalırken, diğer ülkeler ise artan yaşlı nüfusun ihtiyaçlarını dengelemeye çalışıyor.
Yapay zeka fırsat mı?
Rapora göre, yapay zekâ (AI) gibi yeni teknolojiler de çocuklar için hem fırsatları hem de tehlikeleri beraberinde getiriyor. Çok sayıda çocuk halihazırda, uygulamalara, oyuncaklara, sanal asistanlara, oyunlara ve öğrenme yazılımlarına gömülü yapay zekâ asistanlarıyla etkiletişim kuruyor. Diğer yandan, dijital eşitsizlikler de şiddetli bir şekilde artmaya devam ediyor. 2024'te yüksek gelirli ülkelerdeki insanların yüzde 95'inden fazlası internete bağlanırken, bu oran, düşük gelirli ülkelerde yaklaşık yüzde 26'da kalıyor. Raporda, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki gençlerin büyük bir kısmının dijital becerilerini geliştirme konusunda zorluk çektiğine dikkat çekiliyor. Bu durum, gençlerin eğitimde ve iş yerlerinde dijital araçları etkili ve sorumlu bir şekilde kullanma becerilerini de etkileyebilir. Dijital engellerin genellikle sosyo-ekonomik ortamlar, cinsiyet, dil ve erişilebilirlik ile bağlantılı olduğu görülüyor.
Raporda bazı iyi haberler de var. Doğuşta beklenen yaşam süresinin artacağı tahmin ediliyor. Son 100 yılda çocukların eğitime erişimi konusunda elde edilen kazanımların da devam edeceği öngörülüyor. En az ilköğretim düzeyini tamamlamış çocukların oranı, 2000'li yıllarda yüzde 80 iken bu oranın 2050'lerde yüzde 96'yı geçmesi bekleniyor. Benzer şekilde, eğitime ve halk sağlığına yapılan yatırımların arttırılması ve daha sıkı çevre koruma önlemleri alınması suretiyle, çocuklar için sonuçların önemli ölçüde iyileştirilebileceğine dikkat çekiliyor. Örneğin, bu önlemlerle, çocukların çevresel tehlikelere maruz kalma düzeyini ve eğitim alanındaki cinsiyet eşitsizliğini azaltmak mümkün.