'Antalya'da kuraklık alarmı: Su kıtlığı kapıda'
Antalya ve çevresinde, iklim değişikliği ve bilinçsiz su kullanımı nedeniyle yaşanan kuraklık, bölge halkını ve ekosistemi tehdit ediyor. Avlan Gölü'nden Burdur Gölü'ne, bilinçsiz su kullanımı ve iklim değişikliği, bölgenin zengin biyolojik çeşitliliğini ve tarımsal geleceğini tehdit ederken uzmanlar acil önlemler çağrısında bulunuyor. Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, 'Zamanı geldiğinde içilebilecek bir suyu bulmada bile güçlük çekeceğiz' dedi
11.12.2024 11:59:00 / Güncelleme: 11.12.2024 12:03:04
İHA
İHA
Küresel iklim değişikliğinin etkisiyle artan sıcaklık ve azalan yağışlar, Antalya ve çevresindeki su kaynaklarını olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, vahşi sulama ve bilinçsiz su kullanımının bu süreci hızlandırdığına dikkat çekiyor. Antalya'nın şehir merkezinden çevresine kadar birçok noktada su seviyelerinde gözle görülür çekilmeler yaşanıyor.
Antalya ve civarında tarımsal sulamada vahşi sulama tekniklerinin kullanılması, inşaat projelerinde yer altı sularının bilinçsizce tüketilmesi ve yeşil alanların azalması, uzmanları endişelendiriyor. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, Antalya ve çevresindeki su kaynaklarının kurumasının küçükten büyüğe bir zincirleme etkisi olacağını belirterek, 'Yukarıdaki su kaynakları kuruduğunda, aşağısı da susuz kalır' dedi.
Prof. Dr. Gökoğlu, şöyle devam etti:
"Yukarıda Burdur Gölü, Eğirdir Gölü ve Doyran Göleti bunlarda su çekilmeleri var ve kuruma aşamasında gittikçe su kaynaklarımızı kaybediyoruz. Kuraklığın temel nedenleri arasında bilinçsiz su kullanımı ve iklim değişikliği var. Su, petrolden, her şeyden önemlidir. Su, insan vücudunun yüzde yetmişi, yetmiş sekizi su. Biz sudan oluştuk. Suyu korumamız lazım. Özellikle Avlan Gölü gibi alanlarda drenaj yapılarak toprak kazanılmaya çalışılması, suyun tahliye edilmesi gibi uygulamalar büyük problemlere yol açıyor. Diğer bir neden de iklimin kurak geçmesi. Eskisi kadar yağış düşmüyor. Bu kaynakları besleyen en önemli şeylerden bir tanesi kardır, kar da yağmaz oldu."
Prof. Dr. Gökoğlu, ormanların azalmasının etkilerine dikkat çekerek, şu çözüm önerilerini sundu:
"Yağışların çoğu ya ani şekilde yağıyor ya da hiç yağmıyor. Zamanı geldiğinde içilebilecek bir suyu bulmada bile güçlük çekeceğiz. Ayrıca içindeki biyoloji çeşitlilik sınırlanıyor, alan iyice daralıyor. Bu daralma neticesinde suya bağlı yaşam yok olmaya başlıyor. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinden biri. Bu yağışı tutmamız lazım. Ormanlar suyun toprak tarafından çekilmesini sağlıyor. Ancak ormanların kaybı nedeniyle yağışlar şiddetli bir şekilde toprağı aşındırıyor ve erozyona neden oluyor. Ormanlaşma çalışmaları acilen başlatılmalı."
Şehir merkezindeki inşaat projeleri de yer altı sularını tehdit ediyor. Antalya'nın Konyaaltı bölgesindeki bilinçsiz yapılaşmanın da su kaynaklarına büyük zarar verdiğine işaret eden Prof. Dr. Gökoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Konyaaltı'nda bir inşaat yapılıyordu. 6 ay 4 tane pompa Antalya şehrinin altını boşalttı. Daha sonra bir inşaat daha yapıldı. O inşaatta belki 3 ay şehrin altını boşaltmaya devam etti. 6 ay 4 tane pompanın çalıştığını hayal edin, 6 parmaklı, 8 parmaklı pompalardı bunlar. Şehrin altını biz boşalttık. Su en değerli şeydir. Bu kadar suyun çekilmesi, yer altındaki su seviyesi kodunun düşmesine neden. Bu nedenle; Antalya'nın içinde, özellikle Konyaaltı'ndaki su kaynakları kurudu. Bu çekilmeden, bu kuraklıktan olmadı. 6 ay boyunca şehrin altından suyun çekilip denize basılması nedeniyle oradan çıkan su çıkışları kurudu. Bu apayrı bir sorun. Su seviyesinin kodunun altına inip de bina yapmanın ne gereği vardı' Bu kadar süre izin verilmemeliydi. Bir an evvel su çekimini durdurmaları gerekiyordu. Bunu yapmadılar. Uzun süre su çekildi, şehrin altı boşaltıldı. Oysa su servettir, değerdir. İçilebilecek kalitede suydu o. Biz hemen onun yanındaki, üst tarafındaki obruğa dalışlar yapıyoruz. Obruğun suyu bile tamamen bitme aşamasına geldi."
Uzun yıllardır yaban hayatı ve kuş gözlemciliği yapan Ömer Harpcı ise Antalya'nın Elmalı ilçesi sınırlarında yer alan, çeşitli kuş türlerine ve yaban hayatına ev sahipliği yapan Avlan Gölü'nün, son yıllarda iklim değişikliği ve bilinçsiz tarım uygulamaları nedeniyle kuraklıkla karşı karşıya kaldığını ifade etti.
2024 yılında tamamen kuruyan gölün, bölge ekosistemi için önemli bir alarm verdiğini belirten Ömer Harpcı, Avlan Gölü'nün önemine dikkat çekerek, şu açıklamalarda bulundu:
"Göller Yöresi'nin önemli sulak alanlarından biri olan Avlan Gölü, Antalya'da kayıt altına alınan 354 kuş türünden 195'ine ev sahipliği yapıyor. Kuşların yanı sıra bitki ve hayvan çeşitliliğiyle de bölge için vazgeçilmez bir ekosistem sunuyor. Ancak, iklim değişikliği kaynaklı kuraklık ve bilinçsiz su kullanımı Avlan Gölü'nü yok olma noktasına getirdi."
Harpcı, bölge tarımında uygulanan vahşi sulamanın ve bilinçsiz yer altı suyu kullanımının gölün kurumasında kritik bir rol oynadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Avlan Gölü, sadece yağışlarla besleniyor. Ancak yer altı sularının bilinçsizce çekilmesi, su seviyesinin hızla azalmasına neden oldu. Bu durum, ekosistemin devamını tehdit ediyor."
Kuraklıkla başa çıkmak için öncelikle kontrollü tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Harpcı, çiftçilerin su kullanımı konusunda eğitilmesinin ve bu eğitimlerin sürekli denetlenmesinin önemini vurguladı.
Son yağışlarla birlikte, Avlan Gölü'nde hayatın yeniden canlanmaya başladığını belirten Harpcı, şu gözlemini paylaştı:
"Kış mevsiminin gelmesi ve yağışların başlamasıyla Avlan Gölü'nde su birikmeye başladı. Su kuşlarının göle dönmesi, bölge ekosisteminin yeniden hayat bulduğunu gösteriyor. Yağışlı mevsimin devamı, gölün hayata tutunmasında en büyük etken olacak."
Antalya ve civarında tarımsal sulamada vahşi sulama tekniklerinin kullanılması, inşaat projelerinde yer altı sularının bilinçsizce tüketilmesi ve yeşil alanların azalması, uzmanları endişelendiriyor. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, Antalya ve çevresindeki su kaynaklarının kurumasının küçükten büyüğe bir zincirleme etkisi olacağını belirterek, 'Yukarıdaki su kaynakları kuruduğunda, aşağısı da susuz kalır' dedi.
"Kuraklık sadece su kaynaklarını değil, yaşamı tehdit ediyor"
Prof. Dr. Gökoğlu, şöyle devam etti:
"Yukarıda Burdur Gölü, Eğirdir Gölü ve Doyran Göleti bunlarda su çekilmeleri var ve kuruma aşamasında gittikçe su kaynaklarımızı kaybediyoruz. Kuraklığın temel nedenleri arasında bilinçsiz su kullanımı ve iklim değişikliği var. Su, petrolden, her şeyden önemlidir. Su, insan vücudunun yüzde yetmişi, yetmiş sekizi su. Biz sudan oluştuk. Suyu korumamız lazım. Özellikle Avlan Gölü gibi alanlarda drenaj yapılarak toprak kazanılmaya çalışılması, suyun tahliye edilmesi gibi uygulamalar büyük problemlere yol açıyor. Diğer bir neden de iklimin kurak geçmesi. Eskisi kadar yağış düşmüyor. Bu kaynakları besleyen en önemli şeylerden bir tanesi kardır, kar da yağmaz oldu."
"Ormanlar kayboluyor, yağışlar toprağa ulaşamıyor"
Prof. Dr. Gökoğlu, ormanların azalmasının etkilerine dikkat çekerek, şu çözüm önerilerini sundu:
"Yağışların çoğu ya ani şekilde yağıyor ya da hiç yağmıyor. Zamanı geldiğinde içilebilecek bir suyu bulmada bile güçlük çekeceğiz. Ayrıca içindeki biyoloji çeşitlilik sınırlanıyor, alan iyice daralıyor. Bu daralma neticesinde suya bağlı yaşam yok olmaya başlıyor. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinden biri. Bu yağışı tutmamız lazım. Ormanlar suyun toprak tarafından çekilmesini sağlıyor. Ancak ormanların kaybı nedeniyle yağışlar şiddetli bir şekilde toprağı aşındırıyor ve erozyona neden oluyor. Ormanlaşma çalışmaları acilen başlatılmalı."
"Yer altı suları bilinçsizce tüketiliyor"
Şehir merkezindeki inşaat projeleri de yer altı sularını tehdit ediyor. Antalya'nın Konyaaltı bölgesindeki bilinçsiz yapılaşmanın da su kaynaklarına büyük zarar verdiğine işaret eden Prof. Dr. Gökoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Konyaaltı'nda bir inşaat yapılıyordu. 6 ay 4 tane pompa Antalya şehrinin altını boşalttı. Daha sonra bir inşaat daha yapıldı. O inşaatta belki 3 ay şehrin altını boşaltmaya devam etti. 6 ay 4 tane pompanın çalıştığını hayal edin, 6 parmaklı, 8 parmaklı pompalardı bunlar. Şehrin altını biz boşalttık. Su en değerli şeydir. Bu kadar suyun çekilmesi, yer altındaki su seviyesi kodunun düşmesine neden. Bu nedenle; Antalya'nın içinde, özellikle Konyaaltı'ndaki su kaynakları kurudu. Bu çekilmeden, bu kuraklıktan olmadı. 6 ay boyunca şehrin altından suyun çekilip denize basılması nedeniyle oradan çıkan su çıkışları kurudu. Bu apayrı bir sorun. Su seviyesinin kodunun altına inip de bina yapmanın ne gereği vardı' Bu kadar süre izin verilmemeliydi. Bir an evvel su çekimini durdurmaları gerekiyordu. Bunu yapmadılar. Uzun süre su çekildi, şehrin altı boşaltıldı. Oysa su servettir, değerdir. İçilebilecek kalitede suydu o. Biz hemen onun yanındaki, üst tarafındaki obruğa dalışlar yapıyoruz. Obruğun suyu bile tamamen bitme aşamasına geldi."
"Bilinçsiz tarım kuraklığa neden oldu"
Uzun yıllardır yaban hayatı ve kuş gözlemciliği yapan Ömer Harpcı ise Antalya'nın Elmalı ilçesi sınırlarında yer alan, çeşitli kuş türlerine ve yaban hayatına ev sahipliği yapan Avlan Gölü'nün, son yıllarda iklim değişikliği ve bilinçsiz tarım uygulamaları nedeniyle kuraklıkla karşı karşıya kaldığını ifade etti.
195 kuş türü ve zengin ekosistem
2024 yılında tamamen kuruyan gölün, bölge ekosistemi için önemli bir alarm verdiğini belirten Ömer Harpcı, Avlan Gölü'nün önemine dikkat çekerek, şu açıklamalarda bulundu:
"Göller Yöresi'nin önemli sulak alanlarından biri olan Avlan Gölü, Antalya'da kayıt altına alınan 354 kuş türünden 195'ine ev sahipliği yapıyor. Kuşların yanı sıra bitki ve hayvan çeşitliliğiyle de bölge için vazgeçilmez bir ekosistem sunuyor. Ancak, iklim değişikliği kaynaklı kuraklık ve bilinçsiz su kullanımı Avlan Gölü'nü yok olma noktasına getirdi."
Kuraklık ve vahşi tarımın etkileri
Harpcı, bölge tarımında uygulanan vahşi sulamanın ve bilinçsiz yer altı suyu kullanımının gölün kurumasında kritik bir rol oynadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Avlan Gölü, sadece yağışlarla besleniyor. Ancak yer altı sularının bilinçsizce çekilmesi, su seviyesinin hızla azalmasına neden oldu. Bu durum, ekosistemin devamını tehdit ediyor."
Kuraklıkla başa çıkmak için öncelikle kontrollü tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Harpcı, çiftçilerin su kullanımı konusunda eğitilmesinin ve bu eğitimlerin sürekli denetlenmesinin önemini vurguladı.
Yağışlarla gelen umut
Son yağışlarla birlikte, Avlan Gölü'nde hayatın yeniden canlanmaya başladığını belirten Harpcı, şu gözlemini paylaştı:
"Kış mevsiminin gelmesi ve yağışların başlamasıyla Avlan Gölü'nde su birikmeye başladı. Su kuşlarının göle dönmesi, bölge ekosisteminin yeniden hayat bulduğunu gösteriyor. Yağışlı mevsimin devamı, gölün hayata tutunmasında en büyük etken olacak."