2 gün sonra 9 Ağustos Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile St. Petersburg'ta görüşecek. Bu görüşmenin Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonraki ilk görüşme olması ve bu görüşmeden kısa bir zaman önce CIA-FETÖ ortaklığıyla bir darbe girişiminde bulunulması, görüşmenin oldukça önemli olduğunu gösteriyor.
Altı çizilmesi gereken bir husus da, her ne kadar yapılış şekilleri farklı olsa da 1960 darbesi ile bu darbenin ikisinin de ortak noktası, Türk liderlerin Moskova ile yapacakları görüşme öncesi olması? Bunu da bir not olarak bir yerlere yazmak lazım?
Zirvede, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel birçok gündem maddesi var ama öncelikli gündem Suriye krizi ve ikili ilişkiler olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan TRT'de yaptığı konuşmada, "Bu görüşmeyle birlikte günübirlik yapacağımız ziyaretle inanıyorum ki birçok şey rayına oturacaktır. Çok önemsediğimiz konu özellikle bölgede Suriye meselesidir" dedi. Kendi özel temsilcisinin (İbrahim Kalın) Özbekistan'da Putin'in özel temsilcisi ile buluştuğunu ifade eden Erdoğan, "Bu bölgede belirleyici iki ülkenin birbirinden ayrı yaşaması, uzak düşmesi doğru değil" dedi.
Erdoğan adına temaslarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın ise zirvenin asıl amacı hakkında yaptığı açıklamalar oldukça önemli?
Suriye krizine Rusya ile birlikte siyasi çözüm bulmak istediklerini söyleyen Kalın, "Türkiye, Suriye krizinden çıkış yolu arama konusunda Rusya'yı bir partner olarak görüyor. Bu konuda her zaman için Rusya ile işbirliği yapmanın yollarını aradık. Geleceğe güvenle bakmak ve Suriye'de siyasi geçişin en kısa sürede gerçekleşmesi için Rusya ile işbirliği yapmak istiyoruz" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin, Suriye konusunda Rusya ile beraber hareket etmesi, bölgedeki dengelerin düzelmesine, Irak ve Suriye'den sonra Türkiye'yi de hedef alan BOP kapsamındaki menfur Batı planlarının bozulmasına, bölgede barışın ve huzurun yeniden tesis edilmesine katkı sağlayacaktır.
Zirvenin bir diğer önemli konusu ise Türk akımı projesi? Yaşanan bazı anlaşmazlıklar ve de uçak krizinden sonra askıya alınan Türk akımı projesi, yeniden gündemde. Rusya bu projeyle Avrupa'ya doğalgazı, kendisine göre istikrarsız olan Ukrayna üzerinden değil, Türkiye üzerinden nakletmeyi planlıyor. Avrupa'nın en önemli enerji ihtiyacı olan Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşması, Türkiye'yi Avrupa nezdinde oldukça güçlü kılacaktır.
Zirvenin olumlu geçmesi neticesinde ikili ilişkilerde, ekonomik, siyasi, askeri birçok sahada olumlu gelişmeler yaşanacaktır.
Rusya ile ilişkilerin gelişmesi, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin sıfır olacağı anlamına gelmez. Ama şu bir gerçek ki, bugüne kadar hep Türkiye'den taviz koparma peşinde olan Batılı ülkelerin hadlerini bilmesine sebep olur. Türkiye'nin Batı ile ilişkilerde elinin güçlü olmasına, Türkiye'nin aleyhinde olan birçok hususun lehine dönmesine vesile olur.
Eli güçlü olmayan, caydırıcı olmayan bir Türkiye Batılı ülkeler tarafından her zaman sömürülmesi gereken, uşak ve piyon olarak kullanılması gereken bir ülke olarak görülmüştür.
ABD istemediği bir yönetim olduğu zaman, hemen iç unsurlarını devreye koyarak gerçekleştirdiği darbelerle Türkiye'nin içişlerine müdahalede bulunmuştur.
Son darbede de bizzat işin içinde olması, darbeci FETÖ'nün elebaşı Gülen'i, 85 kutu dolusu belge sunulmasına rağmen hala iade etmemesi, hatta dalga geçercesine, "Gönderdikleri belgelerin iade şartlarına uygun olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz" demeleri, darbeden sonra bile FETÖ'ye kendi ülkelerinde yeni yeni fırsatlar açmaları ABD'nin güvenilir bir müttefik olmadığını açıkça göstermiştir.
Diğer taraftan Rusya, uçak kriziyle Türkiye ile gerilim yaşamasına rağmen, 15 Temmuz darbe girişimini saatler öncesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a haber vermiş ve böylece yapılan suikast girişiminden sağ olarak kurtulmasını sağlamıştır. Dikkat edin, stratejik müttefik ABD, bugüne kadar her istediğini yapmamıza rağmen, teröristbaşı Gülen'i iade etmiyor; Rusya ise her türlü gerilime rağmen Erdoğan'ı suikasttan kurtarıyor.
Bütün bu gerçekler dikkate alınarak 9 Ağustos, Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir milat olmalıdır. Ama bir gerçek unutulmamalıdır, Rusya'nın Türkiye'ye her türlü gerilime rağmen sıcak bakmasının en önemli nedeni, Rusya'yı Batı'nın hegemonyasından kurtaran ekonomik modelin, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibinin Müslüman bir Türk olan Prof. Dr Haydar Baş olmasıdır. Sadece bu da değil, kendi içlerinde bir Arap Baharı benzeri bir kaosu önlemelerinin, İslam coğrafyasında BOP işgalini durduracak adımlar atmalarının de vesilesi Sayın Baş'tır.
Sayın Baş, sunduğu projede, Rus kimliğinin bir üst kimlik olmasını, diğer bütün unsurlara ise hiçbir ayrım yapılmadan devletin eşit hizmet sunmasını tavsiye etmişti. Yine İslam coğrafyasını bir kubbe olarak düşünürsek, Rusya'nın minare gibi olması ve İslam ülkelerini himaye etmesi, onları işgalden kurtarması gerektiğini belirtmişti.
Şu gerçeği de unutmamalıyız ki, Türkiye, hala ABD doları karşılığı para basarak, Batı'nın kendisine faydalı olmayan kapitalist aklıyla ekonomiyi döndürmeye çalışarak Rusya ve BRICS ülkeleriyle sıhhatli bir ilişki kuramaz.
Rusya ile "dolara endeksli" ticaret yapmaya devam edersen, ipinin ucu yine ABD'de olur ve yine sen ticaret yaptıkça ABD kazanır. Her zaman olduğu gibi ABD bu kozu aba altından sopa olarak kullanır.
Tek çözüm Rusya gibi Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak ve kendi paramızı milli emek ve üretim karşılığı devreye koymaktır. Ve yine Rusya'nın yaptığı gibi, hatta daha fazla modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş tacı etmektir.
Altı çizilmesi gereken bir husus da, her ne kadar yapılış şekilleri farklı olsa da 1960 darbesi ile bu darbenin ikisinin de ortak noktası, Türk liderlerin Moskova ile yapacakları görüşme öncesi olması? Bunu da bir not olarak bir yerlere yazmak lazım?
Zirvede, siyasi, ekonomik, ticari, kültürel birçok gündem maddesi var ama öncelikli gündem Suriye krizi ve ikili ilişkiler olacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan TRT'de yaptığı konuşmada, "Bu görüşmeyle birlikte günübirlik yapacağımız ziyaretle inanıyorum ki birçok şey rayına oturacaktır. Çok önemsediğimiz konu özellikle bölgede Suriye meselesidir" dedi. Kendi özel temsilcisinin (İbrahim Kalın) Özbekistan'da Putin'in özel temsilcisi ile buluştuğunu ifade eden Erdoğan, "Bu bölgede belirleyici iki ülkenin birbirinden ayrı yaşaması, uzak düşmesi doğru değil" dedi.
Erdoğan adına temaslarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın ise zirvenin asıl amacı hakkında yaptığı açıklamalar oldukça önemli?
Suriye krizine Rusya ile birlikte siyasi çözüm bulmak istediklerini söyleyen Kalın, "Türkiye, Suriye krizinden çıkış yolu arama konusunda Rusya'yı bir partner olarak görüyor. Bu konuda her zaman için Rusya ile işbirliği yapmanın yollarını aradık. Geleceğe güvenle bakmak ve Suriye'de siyasi geçişin en kısa sürede gerçekleşmesi için Rusya ile işbirliği yapmak istiyoruz" ifadelerine yer verdi.
Türkiye'nin, Suriye konusunda Rusya ile beraber hareket etmesi, bölgedeki dengelerin düzelmesine, Irak ve Suriye'den sonra Türkiye'yi de hedef alan BOP kapsamındaki menfur Batı planlarının bozulmasına, bölgede barışın ve huzurun yeniden tesis edilmesine katkı sağlayacaktır.
Zirvenin bir diğer önemli konusu ise Türk akımı projesi? Yaşanan bazı anlaşmazlıklar ve de uçak krizinden sonra askıya alınan Türk akımı projesi, yeniden gündemde. Rusya bu projeyle Avrupa'ya doğalgazı, kendisine göre istikrarsız olan Ukrayna üzerinden değil, Türkiye üzerinden nakletmeyi planlıyor. Avrupa'nın en önemli enerji ihtiyacı olan Rus gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaşması, Türkiye'yi Avrupa nezdinde oldukça güçlü kılacaktır.
Zirvenin olumlu geçmesi neticesinde ikili ilişkilerde, ekonomik, siyasi, askeri birçok sahada olumlu gelişmeler yaşanacaktır.
Rusya ile ilişkilerin gelişmesi, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin sıfır olacağı anlamına gelmez. Ama şu bir gerçek ki, bugüne kadar hep Türkiye'den taviz koparma peşinde olan Batılı ülkelerin hadlerini bilmesine sebep olur. Türkiye'nin Batı ile ilişkilerde elinin güçlü olmasına, Türkiye'nin aleyhinde olan birçok hususun lehine dönmesine vesile olur.
Eli güçlü olmayan, caydırıcı olmayan bir Türkiye Batılı ülkeler tarafından her zaman sömürülmesi gereken, uşak ve piyon olarak kullanılması gereken bir ülke olarak görülmüştür.
ABD istemediği bir yönetim olduğu zaman, hemen iç unsurlarını devreye koyarak gerçekleştirdiği darbelerle Türkiye'nin içişlerine müdahalede bulunmuştur.
Son darbede de bizzat işin içinde olması, darbeci FETÖ'nün elebaşı Gülen'i, 85 kutu dolusu belge sunulmasına rağmen hala iade etmemesi, hatta dalga geçercesine, "Gönderdikleri belgelerin iade şartlarına uygun olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz" demeleri, darbeden sonra bile FETÖ'ye kendi ülkelerinde yeni yeni fırsatlar açmaları ABD'nin güvenilir bir müttefik olmadığını açıkça göstermiştir.
Diğer taraftan Rusya, uçak kriziyle Türkiye ile gerilim yaşamasına rağmen, 15 Temmuz darbe girişimini saatler öncesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a haber vermiş ve böylece yapılan suikast girişiminden sağ olarak kurtulmasını sağlamıştır. Dikkat edin, stratejik müttefik ABD, bugüne kadar her istediğini yapmamıza rağmen, teröristbaşı Gülen'i iade etmiyor; Rusya ise her türlü gerilime rağmen Erdoğan'ı suikasttan kurtarıyor.
Bütün bu gerçekler dikkate alınarak 9 Ağustos, Türkiye-Rusya ilişkilerinde bir milat olmalıdır. Ama bir gerçek unutulmamalıdır, Rusya'nın Türkiye'ye her türlü gerilime rağmen sıcak bakmasının en önemli nedeni, Rusya'yı Batı'nın hegemonyasından kurtaran ekonomik modelin, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibinin Müslüman bir Türk olan Prof. Dr Haydar Baş olmasıdır. Sadece bu da değil, kendi içlerinde bir Arap Baharı benzeri bir kaosu önlemelerinin, İslam coğrafyasında BOP işgalini durduracak adımlar atmalarının de vesilesi Sayın Baş'tır.
Sayın Baş, sunduğu projede, Rus kimliğinin bir üst kimlik olmasını, diğer bütün unsurlara ise hiçbir ayrım yapılmadan devletin eşit hizmet sunmasını tavsiye etmişti. Yine İslam coğrafyasını bir kubbe olarak düşünürsek, Rusya'nın minare gibi olması ve İslam ülkelerini himaye etmesi, onları işgalden kurtarması gerektiğini belirtmişti.
Şu gerçeği de unutmamalıyız ki, Türkiye, hala ABD doları karşılığı para basarak, Batı'nın kendisine faydalı olmayan kapitalist aklıyla ekonomiyi döndürmeye çalışarak Rusya ve BRICS ülkeleriyle sıhhatli bir ilişki kuramaz.
Rusya ile "dolara endeksli" ticaret yapmaya devam edersen, ipinin ucu yine ABD'de olur ve yine sen ticaret yaptıkça ABD kazanır. Her zaman olduğu gibi ABD bu kozu aba altından sopa olarak kullanır.
Tek çözüm Rusya gibi Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamak ve kendi paramızı milli emek ve üretim karşılığı devreye koymaktır. Ve yine Rusya'nın yaptığı gibi, hatta daha fazla modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ı baş tacı etmektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Deprem mağdurlarının 11. Yargı Paketi'ne itirazı dikkate alınmalı / 23.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- Ülkemizde çürümüşlük kurumsallaştı! / 20.12.2025
- Şara yönetimi, SDG’nin özerkliğini ‘resmen’ tanıdı / 19.12.2025
- Enflasyon oluşturmadan asgari ücrete gerekli zam yapılabilir / 18.12.2025
- SDG'nin entegrasyonu bize anlatıldığı gibi değil / 17.12.2025
- Teröristbaşı Öcalan’ın talepleri neden gizleniyor? / 16.12.2025
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025

















































































